7 🐟

12 2 0
                                    

Multimedya: Sedef için bir afiş. 


Aşk için binlerce kelime, yüzlerce satır, onlarca kitap yazılabilir hatta yazılıyor da. Peki aşkı yazmak mı daha önemli yoksa yaşamak mı? 

Ben aşkı hem yazıp hem yaşama taraftarıyım, ikisini bir arada götürebilirdik. Ben henüz aşkı tek taraflı yaşayan biriydim. 

Atakan'a olan aşkım öylesine büyüktü ki, çoğu kez beni ürkütüyordu. Ben de ona karşı söylemektense defter ve kalemle dost olurum daha iyi kafasında biriydim ve onu sevdiğimi idrak ettiğim günden beri onun için birkaç satır karalıyordum. Bilgisayarımda birkaç klasör vardı, dört defter bitirmiştim, birkaç tane de mektup vardı. Peki benim bunlardan herhangi birini vermeye cesaretim var mıydı? 

Kocaman bir hayır. 

O kadar cesaretsiz biriydim ki, neyden korktuğumdan tam olarak emin olamıyordum. Reddedilmek miydi, onu kaybetmek miydi yoksa gururumun ayaklar altına alınması mıydı ona kavuşmama engel olan, bulamıyordum. 

Söylediğim anların hayalini çok kez kurmuştum. Çoğu hüsranla sonuçlanıyordu, tıpkı gerçekte söylediğimde olacağı gibi... Aksini istesem de, olmayacaktı. Kendimi kandırmanın bir anlamı yoktu. 

Atakan yarım saat önce aramıştı. Basket antrenmanından sonra hocaları yemeğe götüreceği için gelemeyeceğini haber vermişti. Ben de canıma minnet, okulun kütüphanesine geçip ders çalıştım; ta ki okulun bitiş zili çalıncaya kadar. Eşyalarımı toplayıp özel ders hocasının verdiği notları elime aldım. Bugün ki saat dersimiz vardı. 

Mezuniyet için sayı da alınmıştı, Atakan'ı da eklemiştim. Şimdilik onunla gidiyordum, Sude'nin arada gelip Atakan'la konuştuğunu görüyordum. Onunla gitmeyeceğini söylemişti ama Sude'de kolay kolay pes edecek tip yoktu. 

Eve doğru ilerlerken yüksek sesli müzik dinliyordum. Yürürken duygusal şarkılar tercih etmiyordum, kopmalık şarkılar favorimdi. 

İlker işini de kapatmıştım sonunda, Atakan'ın öğrenmeyeceğini de garantilediğimi düşünüyordum. Ona geometri anlatacaktım, hoş geometride çok da anlatılacak bir şey yoktu. Matematiği anlatsam daha iyiydi, geometride birkaç kuralla bütün soruları çözebilirdin, kuralsız bile çözebilirdin çoğu soruyu. Matematik ise tam bir kabus, gerçi bu yıl özel dersle birlikte o kadar da berbat değildi. 

Eve girince kimsenin olmadığını fark ettim, annem komşulardan birinde olmalıydı. Babam zaten işteydi. Yarın abim gelecekti, biraz da onun için heyecanlıydım, iki aydır gelemiyordu yoğunluktan. 

Odaya geçip üstümü değiştirdim. Hocanın yanına ben gidiyordum, bürosunda ders veriyordu. Birebir ders istemiştim, daha iyi anlıyordum. Ders paramı abim karşılıyordu, küçükken kendisine bir söz vermiş. "Para kazanmaya başladığım andan itibaren Sedef'in okul masraflarının tümü bana ait." diye. Babam başta karşı çıktı, orada ne harcayacaksın gibisinden ama abim diretmişti. Sonuç olarak abim, sırtımı güvenle yaslayacağım ve beni rahat ettiren kişilerden biriydi. 

Telefonum çalınca arayan kişiye baktım. Hilal olan biteni merak ediyordu. Saate baktığımda özel derse kırk beş dakika olduğunu gördüm. Açıp hoparlöre verdim. "Alo, canım." 

"Sedef, gün geçmek bilmedi. Çatladım meraktan, çatladım!" 

Neşeli sesine güldüm. Pantolonu bacaklarımdan sıyırırken "İlker işini hallettim. Biliyor her şeyi." dedim. 

"Nee? Atakan'ı sevdiğini mi söyledin?" Bağıran sesine yüzümü buruşturdum.  

"Yok be, saçmalama. Onu sevmediğimi söyledim. Arkadaş olduk." Gömleğin düğmelerini açtım. Onu da pantolonun yanına gönderdim. "Atakan bilmesin dedim o da bana bunun karşılığında matematik öğretmeni istiyorum dedi. Böylece anlaştık." 

Battı Balık Yan GiderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin