Bölüm Parçası:
Kovacs- Cheap Smell
3. BÖLÜM: "DEJAVU"
Karanlık.
Hissettiğim ve görebildiğim tek şey uçsuz bir zifiri karanlıktı. Nerede olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Hatırladığım en son şey öz kız kardeşimin ihanetiyken, nasıl buraya geldiğime dair bir fikrim yoktu.
Ellerimi nasıl bir yerde olduğumu anlamak adına sert zeminle buluştururken ayağa kalktım. Üzerimden kamyon yığını geçmiş gibi hissediyordum. Elimi duvar olduğunu anladığım beton yığınında gezdirirken temas ettiğim şeyle kaşlarımı çattım. Ard arda dizilmiş çerçeveler.. Odamdaydım, kendi odamdaydım.
İyi de o halde bu karanlık neyin nesiydi?
Ellerimi ışığı açmak adına duvarda gezdirirken bulduğum düğmeye rahatlayarak bastım. Aydınlanmasını beklediğim oda da herhangi bir değişiklik olmazken kaşlarımı çattım. Ne yani, elektrikler mi gitmişti?
Elimi düğmeden çekerek hemen yanındaki kapının kulpuna götürdüm. Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı, babam gelmiş miydi peki? Kapıyı aralayarak odamdan çıkarken balkonda yankılanan su damlaları yağmur yağdığını işaret ediyordu.
"Anne, baba!" dedim duymalarını ümit ederek. "Evde misiniz?" Herhangi bir ses gelmezken devam ettim. "Eflin!"
Ses yoktu.
Dudaklarımı tedirgince dişlerimin arasına alırken karanlıktan kurtulmak adına balkona doğru attım adımlarımı. Etraftaki nesneler sayesinde balkon kapısını bulurken açmak için elimi kulpuna doğru götürdüm.
Elimin üzerinde hissettiğim başka bir el buna engel olurken paniği hapseden bir çığlık yayıldı dudaklarımdan. Ensemde hissettiğim bir gülüş kulaklarımı doldururken, ruhumun azrailinin nefesini hissettim.
"Seni bulacağımı söylemiştim kara meleğim." Dudakları uğursuz kelimelerini daha da duyurmak istercesine kulağıma yaklaştı. "Seni buldum."
Ciğerlerimde güçlü bir baskı hissettiğimde iri gözlerimi panikle araladım. Boğazımı kaplayan güçlü öksürükler nefesimi engelliyordu. Elimi sehpanın üzerinde ki sürahiye götürerek bardağı yarım yamalak doldurdum ve hızla dudaklarıma götürdüm. Dinen öksürüklerim ardında boğazımda yanıcı bir sızı bırakmıştı. Nefes alabilmenin rahatlığıyla kafamı yatağımın başlığına yasladım. Odamdaydım, karanlık değil, aksine florasan lambanın loş ışığının aydınlattığı odamdaydım. Her an ipin ucunu kaçıracak kadar hızlı atan kalbime götürdüm elimi. Kâbustu.
Odamda ki oksijenin bana yetmediğini hissediyordum. Temiz havaya ihtiyacım vardı. Bacaklarımı yataktan sarkıtarak ayaklanırken adımlarımı mutfağa doğru attım. Mutfağın kapısını araladığımda kulağımı dolduran su sesleri boğazımda ki sızıya bir yumru gibi oturdu. Tesadüftü. Bu sadece uğursuz bir tesadüftü.
Elimi odayı aydınlatmak için düğmeye götürdüğümde ışığın yanmamasıyla sertçe yutkundum. Kaşlarımı çatarak düğmeye tekrar bastım, yanmıyordu. İnanmak istemedim. Kafamı girişten uzatarak koridorun sonundaki odama baktım. Zihnimin kuru tahtasına büyük bir çivi daha çakıldı. Işığı sönmüştü, bu imkansızdı. Az önce yandığına emindim.
Alt dudağımı telaşla dişlerimin arasına aldım. "Anne,baba!" dedim sesimi yükselterek.
Ses yoktu.
Hızlı adımlarla balkon kapısına yöneldim. Kulpu aceleyle kavrayarak dışarı çıktım. Çıplak kollarım gecenin ayazıyla birleştiğinde, ellerimi kollarıma sardım. İki yıl önce taşıdığımız bu mahalle sık binalarla döşeliydi. Gözlerimi etraftaki binalara doğrulttum. Şehrin merkezinde kaldığımız için herhangi bir elektrik kesintisinin diğer evlere de yansıması gerekirdi. Ama ışıkların tek tek süzüldüğü evlere aykırı olan tek ev bizimkiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSU
Novela Juvenil"Burası senin.." dedi işaret parmağını şahdamarına doğru götürerek. "Sen olmazsan, burası da olmaz. Sen olmazsan, ben de olmam."