Bölüm Parçası:
Anathema- Deep
7. BÖLÜM: "AİLE"
Etrafım onlarla kaplıydı. Her yerde daha önce görmediğim yabancı simalar vardı. Bu kadar kalabalık olmaları beni şaşırtmıştı. Batur'un adamlarını korkutan da bu olmalıydı. Sadece iki kişilerdi ve hazırlıksız yakalanmıştılar. Oysa ki Batur her yerde adamı olduğunu söylemişti. Onun hiçbir cümlesine inanmak istemesem de nedense bu kez güvenmiştim.
Aralarından öne çıkan adam bütün düşünceleri zihnime hapsetti. Genç değildi aksine ellili yaşlarının sonlarında duruyordu. Kırlanmış saçları, buğday bir teni ve kırışıklıklara yüz tutmuş yüzünde mavi gözleri vardı.
Mavi gözlerinin benzerliği bana annemi hatırlatınca içimin burkulduğunu hissettim. Onu o kadar çok özlemiştim ki.. Bir daha onları görememe ihtimali boğazıma keskin bir bıçak gibi yapışıyordu. Nabzım avuçlarımda atıyormuşçasına tırnaklarımı etime geçirdim. Bütün güçsüzlüğümü ve korkaklığımı avuçlarıma hapsetmek istiyordum.
Yaşlı adam bana doğru ilerledi ve aramızdaki mesafeyi kısalttı. Bana yakın olması kaçma isteğimi kışkırtsa da sakin kalmaya gayret ettim. Kaçacak bir yerim yoktu, bu belliydi.
"Beni şaşırttın kızım." Sesinden nefreti, kini yakalamayı bekliyordum. Ama yılların olgunluğunu bıraktığı sesinde farklı bir duygu vardı. Nefretten oldukça uzak.
"Ona zarar vermeyin." dedim sesimi düz tutmaya çalışarak. "Ben buradayım."
Mavi gözleri kısa bir süre arabanın içinde ki adama takılsa da geri bana döndü. "Sen öyle istiyorsan, peki. O zaman benimle birlikte arabaya bin lütfen."
Kaba değildi, ondan beklediğim gibi hiç değildi. Bu ihtimali reddetmeye çalışmak istesem de, beni kırmak istemiyor gibiydi. Eliyle gösterdiği arabaya doğru ilerlediğimde benim için açılan arka kapıya doğru bindim. Benim ardımdan o da binerek karşıma geçmişti. Elinde tuttuğunu yeni farkettiğim ahşap bastonunu yanına doğru bıraktı.
Gözlerimi üzerinden çekmedim. İçimde nereden geldiğini bilmediğim tuhaf bir his vardı bu adamla ilgili. Bakışlarında çözemediğim birçok anlam yüklüydü. Yandaşçının bahsettiğinin aksine bana zarar vermek için bir hamle de yapmamıştı.
"Çok bitkin görünüyorsun." Bunu biliyordum. Berbat göründüğüme emindim. Kendimi yaşayan bir ölüden farksız hissediyordum.
"Siz.." dedim onu ve arkasındaki tüm adamları kastederek. "Kimsiniz?"
"Bunu öğrenmen için henüz yeri değil."
Kaşlarımı çattım, "Batur'un düşmanlarından biri olmalısınız."
Onun ismini duyunca yüzünde kindar bir ifade belirmişti. Acaba onun bahsi geçince bende mi böyle görünüyordum?
"Batur birçok düşman kazandı.. Üç yıl önce kapattığı bahsi tekrar açmak onun en büyük hatasıydı. Hapis onu dizginlememiş, aksine hırsına hırs katmış."
Ona hak verdim. Batur asla dizginlenecek bir tip değildi.
"Benden ne istiyorsunuz peki?"
Bakışları tanıdık birine rastlar gibi yüzümde dolandı. "Sana bunları yemekte anlatacağım, sabırlı ol. Batur'un yanında oldukça yıpranmışsın, yemek yemelisin."
Bu doğruydu. İlk günler açlığımı hissetsem de şuan halsizlikten midemi düşünmeye fırsatım olmuyordu. Beni düşünmesi kafamı kurcalamıştı. Bana iyi yaklaşması bir oyun olabilir miydi? Artık hiçbir şeye güvenemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSU
Ficção Adolescente"Burası senin.." dedi işaret parmağını şahdamarına doğru götürerek. "Sen olmazsan, burası da olmaz. Sen olmazsan, ben de olmam."