Bölüm Parçası:
Hozier- Take me to church
6. BÖLÜM: "YENİLMEZ"
Kumardı.
Oynadıkları oyunun adı, kumardı. Daha önce şahit olmadığım bu ortamda, daha önce şahit olmadığım bir oyuna tanıklık ediyordum. Bana cehennem zebanilerini anımsatan iki dev yanımda durduğundan, yaklaşık yarım saattir ne bir yere ayrılabiliyor ne de ayağa kalkabiliyordum. Gözlerimi masaya saçılan destelere dikmişken, Batur şahsına yaraşır bir edayla ayağa kalktı. Hayatım boyunca edinemeyeceğim kendinden emin o ifadesiyle.
Kazanmıştı. Bunu o buraya adımını bastığı andan itibaren herkes biliyordu. Ama onlardan daha çok ben biliyordum. Batur Karayurt, istediğini almadan bırakmazdı. Hedefini gözüne kestirdiği an pusuda bekler ve kurnaz planlarını orada kurardı.
"Yerde veya gökte Özkaynak. Benim olan benim kalır."
Manidar sözünü işittiğimde dudaklarım alaycı bir tebessümle kıvrıldı. Yağız'ın yüz hatları iyice gerilmiş gözüküyordu. Batur gittikten sonra buralara o hükmetmiş olmalıydı. Ve şimdi de keyfini sürdüğü topraklar tekrar sahibini buluyordu. Onun yerinde olmak istemezdim sanırım. Kafamı sallayarak son cümlemi hızlıca kafamdan sildim. Asıl onun benim yerimde olmak istemeyeceğine emindim.
Yağız oturduğu sandalyeden kalkarak, sıcaklığını kaybetmiş kahverengi gözlerini heyecanlı bir edayla onları izleyen insanların üzerinde gezdirdi. Ben de o tarafa döndüğümde bazı bakışların da benim üzerimde olduğunu farkettim. Benim kim olduğumu çözmeye çalışıyor olmalıydılar.
"Batur Karayurt, mekanın sahibidir. Eskisi gibi."
Sanki bu anı bekler gibi çıkan alkış sesleri mekânın içinde büyük bir gürültüyle yankılandı. Bu yer Batur'la oldukça özleşmiş olmalıydı.
Batur'un donuk yüzüne baktığımda, onun için sevinen insanların yüzünde olduğu gibi bir mutluluk aradım. Ama o mutluluktan çok uzak olan o ifadeyi takınmıştı: Kendinden emin ve tehditkâr.
"Benim olanın üstüne konan diğer akbabalara haber verin. Batur Karayurt ecdadlarını sikmeye geliyor."
Dudakları küfürün bozamadığı o güzellikle aralandıktan hemen sonra, birkaç adım ötesinde olan beni bileğimden tutarak arkasından çekiştirmeye başladı. Üzerimizde hissettiğim bakışların yükünü kaldıramayarak gözlerimi bileğimde olan ellerine diktim. Tutuşu sert değildi, aksine gücüne göre canımı yakmak istemiyor gibiydi. Siyah tül perdeyi tekrar araladığında o sarışın kızı görmememle rahatlamıştım. Nedenini anlamasam da ona garip bir şekilde gıcık olmuştum.
Mekândan çıktığımız an burnuma dolan içkisiz ve temiz havayı derince içime çektim. Bu insanlar böyle ortamları neden severlerdi anlamıyordum. Bileğimdeki yük kaybolduğunda anlamaz bir ifadeyle bakışlarımı Batur'a çevirdim. Yanına doğru gelen bir adama bakıyordu. Bizden yaşça büyük olduğu belli olan iri yarı bir adamdı. Kıbrıs'ta insanlara hormon aşıladıklarını düşünmeme çok az kalmıştı. Batur kahve bataklıklarını bana çevirdiğinde ona karşılık verdim. Herkeste rastlayabileceğim bu sıradan rengin, onda bu kadar güzel olması diğer insanlara adalet miydi bilmiyordum.
"Şura'yı otele bırakın."
Kaşlarımı çattım. "Tek başıma mı bırakacaksın beni?" Beni tek başıma bırakması iyi bir şey miydi emin değildim. Bu kadar kötü adamla karşılaştıktan sonra zarar görmeyeceğim tek yer bu adamın yanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSU
Roman pour Adolescents"Burası senin.." dedi işaret parmağını şahdamarına doğru götürerek. "Sen olmazsan, burası da olmaz. Sen olmazsan, ben de olmam."