Ada: tek istediğim herhangi biriydi.
Ada: ilk başlarda beni itsende şimdi bana alışıyorsun :)
Ada: farkına vardın mı?
*görüldü*
Görüldü olmasıyla telefonu plaj çantamın içine attım. "Heeeey!" Diyerek dikkatini üzerime çekmeye çalıştı ardından havlusunun üzerinde sırt üstü döndü.
"Yarım saattir güneşleniyorum, sende şu salak telefonunlasın."
Gözlerimi devirdim. Burçak her zaman ki gibi söyleniyordu.
"Güneşlenmeyi sen seçtin, kimse kimsenin seçimlerine karışamaz."
Gözlerini devirdi. "Suya girelim yoksa eriyip gideceğim."
Yüz üstü uzandığım havlumdan kalktım. Vücuduma bulaşan minik kum tanelerini temizleyip güneş gözlüğünü havlumun üzerine bıraktım.
Bu sırada Efe elindeki kutu kola ve dondurmalarla geliyordu. Dondurma ve kola. En sevdiğim birleşimlerdendi ve özellikle yiyip yiyip kilo almıyorsanız ve arkadaşlarınız da sizin gibiyse... Günün için beş veya altı öğün yemek yiyip yanına atıştırabilirdiniz.
Sanırım hayat böyle olanlara güzeldi ve en azından bu konuda şanslıydım. Çünkü yemek demek gerçekten mutluluk demekti.
"Kim kola ister? Buz gibi veee fıstıklı ahududulu dondurma aldım."
"Sen var ya süpersin," diyip elinden poşeti kaptım ve yanağına öpücük kondurdum.
"O zaman bunları sömürdükten sonra suya gireriz," diye mırıldandı Burçak ve çıkardığı şapkasını kafasına geri takarak Efe'ye öpücük attı.
"İşte yine bir gün günün kurtarıcısıyım."
Güldüm. Ardından fıstıklı ahududulu dondurmamı ve buz gibi kutu kolayı mideye indirdikten sonra denize girmiştik.
Telefonuma hiç bakmamıştım. Kendimi zor tuttuğum saniyeler boyunca dakikalar dönüşmedi. Geçip bitmek bilmedi.
Ama fena bir görüldü yemiştim. Fıstıklı ahududulu dondurmamdan bile fena.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catch me *askıda*
RomanceKelimelerini yakalayıp yağmur damlalarıyla gelen dizelerime koydum.