8.Bölüm: "Prensin Yardımcısı"

716 99 30
                                    

Hoseok'un bakış açısından

Bu korkunç bir hikâyeydi. Acı doluydu, pişmanlık doluydu ve kesinlikle on sekiz yaşında genç bir oğlanın ellerinden kâğıtlara dökülmemesi gereken bir hikâyeydi. Gözümden akan yaşları silip tekrar elimdeki kâğıtlara baktım.

Taehyung ile ayçiçeklerine olan gezimizin üzerinden yaklaşık bir-iki hafta kadar geçmişti. Bu süreçte onunla hiç özel olarak görüşmedim. Derslerinin yoğun olduğunu, okul sınavları dışında hazırlanması gereken üniversite giriş sınavları olduğunu da çok iyi bildiğimden onunla görüşmek için özel bir çaba göstermemiştim. O ise beni okulda fırsat buldukça bakışları ile hapse alıyor, tüm ders boyunca gözünü ayırmadan sadece bana bakıyordu. Kahverengi gözleri her bir hareketimin üzerinde gezinirken derse dikkatimi veremiyor, yazım hataları yapmama neden oluyordu. Ara ara gözlerimiz buluşuyor ama onun ifadesi hiç değişmiyordu. Taehyung sessizliği ile üzerime geliyordu.

Bugün, onlara çok önceden verdiğim performans ödevinin cevaplarını topladım. Bu ödev onlar için epey zor ama bir o kadar da eğlenceli olmuştu. Öncelikle ödevin bir hikayesi vardı: "Hikayede genç bir prens ve onun sırılsıklam aşık olduğu bir prenses var. Bu prenses hem çok güzel hem de çok akıllı, bin bir farklı diyardan talipleri var. Hikâyemizin ana karakteri olan prens de diğerleri gibi prenses ile evlenmek istiyor. Bu durumun farkında olan prenses kendisi için bir yarışma düzenliyor ve onla evlenmek isteyen tüm prensleri davet ediyor. Prens ve prensin yardımcısı da bu yarışmaya katılmak için prensesin olduğu ülkeye doğru yola çıkıyor..." Ödevin asıl konusu da buradan itibaren başlıyordu. "Siz olsaydınız hikâyenin devamını nasıl getirirdiniz ve karakterlerin yerine kimleri koyardınız?"

Bu ödevi verdiğim an sınıftan yükselen uğultular hoşnutsuzluğun bir belirtisi olsa da cevapları heyecanla bekliyordum. Bu uygulamayı yabancı bir okulun sitesinde görmüştüm ve gerçekten çok hoşuma gitmişti. Hem öğrencilerin yaratıcılık seviyelerini görecektim hem de İngilizce yazım bilgilerini ölçecektim. Onlara yaklaşık 20 gün kadar vermiştim ve buna rağmen pek çoğu ödevi ya yapmamıştı ya da yarım yamalak teslim etmişti. Kötü bile olsa çabalayan herkese yüksek puan vereceğim için pansiyondaki odama geçtikten sonra yanıma atıştırmalık bir şeyler alıp ahşap masanın başına geçtim. Gözlüğümü takıp rastgele kağıtları okumaya başladım.

Hikâyesini ilginç sonlandıranlara oranla sıradan bitiren o kadar çok öğrenci vardı ki gramer bilgilerinden çok hayal güçlerinin bu kadar zayıf olmasına üzülmüştüm. Belki de zor geldiği için uğraşmak istememişlerdi ve benim puan verebileceğim tek şey gramer bilgisiydi. Bir buçuk saat geçtikten sonra mola verip kettleda kaynattığım suyu bardağımın içindeki bitki çayına boşalttım. Bu tarz yazı ödevlerini okumak gerçekten zahmetliydi ve amacım hepsini yarın sabaha kadar okuyup bitirmekti. Uykusuz kalsam da bunu öğrencilerime yansıtacak bir öğretmen değildim. Bitki çayımdan bir yudum daha alıp tadının oturduğundan emin olunca masama döndüm. Sıradaki kâğıt Taehyung'undu. İçimi saran merakla gözlüğümü düzeltip kâğıdı elime aldım.

Taehyung'un ödevini okumayı bitirdiğimde gözlerimden izinsiz akan yaşlarla karşılaşmıştım. Önce gözlerimi yakarak geçiyor sonra gözlüğüme çarparak hayatlarına son veriyorlardı. Böyle bir şey okumayı beklemiyordum, hazırlıksız yakalamıştı beni. Kendime gelmek için birkaç saniye karşımdaki boş duvara baktıktan sonra elimdeki kâğıda tekrar baktım. Taehyung İngilizce kısmını yazarken pek çok kez silip karalamış olmalıydı ki kâğıt incelmişti. Ayrıca ne demek istediğini anlamam için Korece'sini de kâğıdın arkasına iliştirmişti. Onu tam olarak anlayabilmem için bu yolu seçmişti, tek bir kelimeyi bile kaçırmamam için özenle her yere küçük notlar almıştı. Onun, bana ulaştırmak istediği bir hikâyesi vardı.

My Dear Sunflower ° VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin