Hoseok'un bakış açısından
Zaman ilerliyordu. Buradaki her gün oldukça sakin ve yavaş gibi gelse de gözümü takvime diktiğimde günlerin çoktan uçup gittiğini görüyordum. Öğrencilerim üniversite sınavları yüzünden oldukça streslilerdi. Elimden geldikçe onlara eğlenceli bir ders sunmak ve dertlerini dinlemek için zaman ayırsam da tek başıma yetemiyordum. Diğer öğretmenler öğrencilerin ruh sağlığını pek umursamıyor gibiydiler çünkü ne onları teşvik edici konuşmalar yapıyorlardı ne de işlerini kolaylaştıracak bir öğretim yolları vardı. Bu yüzdendir ki okula geleli kısa bir süre olsa bile okulun en popüler öğretmeni ben olmuştum.
Bunu kendi kendime söylemem kendini beğenmişlik gibi görünebilirdi ama gerçekti, çünkü burada öğrencilerin düşüncelerine kulak veren bir ben vardım. Pek çok teneffüs yanımda farklı farklı sınıflardan öğrencilerim oluyordu ve hatta dersine bile girmediğim sınıflardan öğrenciler sırf benimle sohbet etmeye geliyordu. Başta bunu çok yorucu bulsam da şimdi onlara yardımcı olmak için elimden geleni yapıyordum. Onlarla ders dışı şeyler hakkında konuşup eğlenceli vakit geçiriyorduk. Bazıları dayanamayıp okulun tüm dedikodusunu beş dakikada bana anlatıyor, bazıları ise özel soruları ile beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Her şekilde onları seviyordum çünkü onları mesleğim olarak değil insan olarak görüyordum.
Bir gün yine yemek arasında bahçede dolaşırken üç yakın kız arkadaş el sallayarak yanıma geldi. Bu kızlar son sınıflardandı ve Taehyungların bir yan sınıfındaydılar. Beni bol bol ziyaret eden gruplardan biri oldukları için artık onların gelmesi beni şaşırtmıyordu. Bahçedeki banka geçtiğimde onlar da çevreme oturdu. Havadan sudan biraz konuşmuştuk ki kafasında kocaman beyaz bir kurdele takılı olan kız tokasıyla oynayarak bana baktı, bir şeyler soracakmış gibi gözüktüğünden ben de ona döndüm.
-Jung Öğretmenim, siz A sınıfındaki Taehyung'un amcasının pansiyonunda kalıyormuşsunuz. Doğru mu bu?
Biraz şaşırmıştım açıkçası, gülerek kafamı salladım. Zaten Taehyung'un dediği gibi ben taşındıktan iki gün sonra tüm okulun haberi olmuştu. Kız ise kafasındaki tokayla oynamaya devam ederek dudak büzdü.
- Bilseydim ben sizin için bir oda ayırırdım. Bizim evimiz çok büyüktür, hatta bu kasabadaki en büyük evlerden birinde oturuyoruz. Hem kira da vermek zorunda kalmazdınız.
Bazı kız öğrencilerin böyle tekliflerle bana gelmesi beni içten içe kızdırsa da onlara olabildiğince kibar davranıyordum. Diğer öğretmenlere göre genç olduğum için benimle istedikleri gibi flörtleşebileceklerini veya iltifat edebileceklerini düşünüyorlardı.
- Ah, çok teşekkür ederim ama şu anki yerimden memnunum. Hem kira için çok fazla ödemiyorum bu yüzden endişe etmenize gerek yok.
Kızlar hafifçe kıkırdayınca ben de onlarla güldüm. O sırada merdivenlerden Taehyung ve arkadaşları göründü. Her zamanki gibi Jungkook ve Jimin ile öğle arasında okulun bahçesine top oynamak için çıkmışlardı. Taehyung gülerek bir şey anlatırken diğerleri de ona kahkahaları ile eşlik ediyordu. Gerçekten eğleniyor gibi gözüküyorlardı ve nedense kendimi biraz yalnız hissetmiştim. Taehyung genç bir çocuktu ve eminim ki yaşıtları ile benimle geçirdiğinden kat ve kat daha iyi zaman geçiriyordu.Taehyung ile aramızda adı olmayan bir ilişki vardı ve ne ben ne de o buna bir isim koymaya çalışmıyorduk. İsmi olmaması belki de daha iyiydi çünkü isimler insanları birbirine keskin halatlar gibi bağlarlardı. İsimler sahiplik belirtirdi ve sahip olma hissi insanı yavaşça yiyip bitiren bir virüs gibidir. Sahip oldukça daha fazlasını istersiniz, önce ismine sahip olmak istersiniz sonra bedenine ve en sonunda tüm kalbine. Bu çok tehlikedir aslında, herkes bunun gerçek aşk olduğuna inanır ama gerçek aşk bu değildi. Gerçek aşk zorlayıcı ve baskıcı olan değil, kabul eden ve anlayışlı olandır. Tabii, Taehyung'un bu konuları benim kadar derin düşündüğünü sanmıyordum ama en azından ben bu şekilde olaylara bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Sunflower ° Vhope
Fanfiction"Benim sevgili ayçiçeğim". Çok mu gülünçtü sevgiliye ayçiçeği demek? Çok mu kırılgan bir benzetmeydi erkekler için? Erkeği kırılgan yapan neydi ki? Bir çiçeği kırılgan gören kimdi? Eğer koca bir aşk doğuyorsa bir çiçek hatırına, o zaman o çiçeği baş...