2. bölüm

51 25 1
                                    

Denizin mavisi gibi huzurlu ama bir o kadar da gökyüzünün güzel ama fırtınalı asi bir hayatım olmasını çok isterdim. En çok da huzurlu güzel hayat istedim... Aradan tam 6 yıl geçti. Koskoca 6 yıl umutlarla dolu, güzelliklerle dolu mis gibi günlerim oldu. Elbette kötü yıllarım oldu hemde çok ama güzel olanları düşündükçe unutuyordum işte.

Güzel olanlar ne biliyor musunuz? Ablam sevdiği ile evlenmiş her ne kadar babam zorlasada olmuştu işte. Eniştem Alper ve ablam mira artık çok ama çok mutlulardı. En önemlisi ise  iki tane erkek çocukları oldu. Deniz ve Yakup... Onlar Muratlarına erdiler sonunda...


Abim volkan (en büyük); o da evlendi Derya yengemle... Onlarında 3 tane çocukları oldu. İkisi kız biri erkek. Canan, Esila ve Mert... Onlarda Muratlarına ermiş oldu sonunda...

Abim Emre o da evlendi hatta çocukluk arkadaşı Melis yengemle. Onlarında bir oğlu oldu. Cenk... Kızı ise yolda...

Abimlerin ikisi çalıştıkları iş yerinde müdür, ablam ise Florence ninghtgale' de ameliyat hane doktoru idi ama çocuklarından dolayı çıktı.

Annem ise emekli olmuş ve benim üniversitem için Antalya'ya gelmiş ve oraya yerleşmişti ama arasıra bir aylığına falan İstanbul' a gidiyor torunlarıyla, çocuklarıyla, kardeşleriyle hasret gideriyordu.

Ve sanırım babamı sordunuz. O ise İstanbul'da yaşıyor. Fazla konuştuğumuz olmadığı için pek birşey bilmiyorum.

Bu yıl içinde birçok düğün olmuştu. İlk önce bildiğiniz üzere abimler ve ablam. Daha sonra ise kuzenlerimden çoğu ya evlenmiş yada nişanlanmıştı.

Hmm sanırım geriye bir tek ben kaldım... Ben ise Antalya'da üniversit okuyorum. Tıp bölümü... Bölümüm altı yıllık olduğu için bu benim beşinci senem. Yaz tatillerinde İstanbul'a gidip ablamın özel hastanesinde çalışmaya başlamıştım. Öğrenci olduğum için biraz zor olsa da ablam birşeyler ayarlanmıştı. Yani kısacası kendi paramı kazanıp kendi arabamı almıştım. Bu arada kendi geçimimi de kendim sağlamaya çalışıyorum. Burslarla, çalıştığım yerlerle, harçlıklarla geçinmeye çalışıyordum. Her ne kadar abimler, ablam veya eniştem, yengemler para göndermek istesede ben kabul etmiyordum yada borç olarak alıyordum. Zaten onlar mutlu olarak bana en büyük iyiliği yapmışlardı...

Bu yıllar içinde birçok sıkıntılı günler yaşamıştım. Hemde birçok... Kan bağım olmasada kardeşim gibi  dediğim kişinin benim sırtımdan ağır bir şekilde yaralaması. Sanırım unutamayacağım bir darbe...

Annemle iyisiyle kötüsüyle Antalya'da yaşamaya devam ediyorduk. Her ne kadar anneme 'sen İstanbul'a torunlarının yanına git' desemde beni dinlemiyordu. Size söyleyeyim araba almamın nedeni ise; İstanbul'da acil bir durum olduğu zaman mecbur gitmek zorunda kalıyoruz. Şimdi diyorsunuz ki 'eee uçak diye birşey var' annem ve ben uçak seyahatlerinden pek de memnun olmadığımız için tercih etmiyorduk.

Size biraz annemden bahsetmek konusuna gelince; annem adı gibi Güneş'dir. Pırıl pırıl tertemiz kalbi ile herkes ile anlaşabilir. Çocukla çocuk, gençle genç, yaşlılarla yaşlı oluyordu. Hatta çoğu zaman arkadaşlarımın 'Güneş sultanı ve onun nefis yemeklerini özledik' gibi cümleleri oluyordu. Annemle bazen sabahlardık. Eskilerden konuşur hüzünlenir bazende en güzel anılarımızdan konuşur mutlu olurduk. Ama en kötüsü de ne biliyor musunuz? Annem o acılı günlerini hiçbir zaman unutamıyordu.


Aslında herkesin bir yanlışı elbette olmuştur ama onun en önemlisi o yanlışı düzeltmeye çalışmaktır onu daha da kötüsünü yapmak değildir...

Yorumlarınızı ve oylamanızı bekliyor olacağım 🤗🤗


Sessiz GözyaşlarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin