Hayat bazen tatlı olsa da benim için hiçbir zaman tatlı olmamış aksine her zaman acı olmuştu. Yeri geldiğinde intihara kalkıştım, yeri geldiğinde sadece tüm dertler benim omzumun üstünde hissetmiştim. Ama görüyorum ki yanılmışım. Bunu büyüdükçe anlamaya başlamıştım....
Peki biliyor musunuz çektiğim acıların kaynağı kim? Bilmiyorsunuz dimi o zaman ben cevap vereyim. BABAM!!
Bize yaşatmadığı acı kalmamıştı. Ama dayanmaya çalışıyorduk artık.Annem, abilerim, ablam eminim ki benden daha fazla acı çekmişlerdi. Benim acım onların yanında hiç birşey değildi ki. Ben el bebek gül bebek büyürken acı çekiyorum da abimler, ablam sefalet içinde, yoksulluk içinde büyürken onların acıları daha fazla olmaz mı? Onların da acısından daha büyük acı var ki o da annemin çektiği acılardı...
Annem, görücü usulü ile evlenmiş o adamla. Evlenirken bile önüne seçenek koymuşlar. Annem 5. Sınıfa kadar okumuş sonra ise evlendirilmişti. Evlenirken bile 15 yaşında bir çocuktan ne beklersiniz ki. Evlendikten hemen bir ay sonra şiddete mağruz kalmış ve çekmediği eziyetler kalmamış. Babam bile demeye utandığım adamdan her gün şiddet yerken annem çocuk haliyle ses bile çıkaramamış. Korkmuş. Ayrılsa bile, baba evine gitse bile " sen ayrıldın da elaleme rezil olduk" diye dayak yiyicekti. Ha bu arada annem sekiz kardeş. Altısı kız ikisi erkek. Ama konumuz bu değil. Bu şiddetlerin sebebi ise o adamın çok sevdiği cici annesi ve o pislik yengesi.
Hepsi de geri kafalı pislikler. Baba tarafından hiç kimseyi sevmememin yanında onlardan nefret bile ediyordum.Annem evlendikten bir zaman sonra çocuğu olmayınca birde öyle böyle dayak yermiş. Her zaman Allah'a yalvarmış, dua etmiş ve beş yılın sonda nur topu gibi en büyük abim Bora'yı vermiş. İyi ki de vermiş. Annemin hayata tutunacak kaynağı olmuş. Abim doğduktan 6 ay sonra pislik yengem Dürdane sürekli abimin ağzına tükürüp kaşık kaşık kırmızı acı biber, karabiber dökermis ki ölsün de miras benim oğullarıma kalsın diye. Dürdane'nin gelini birgün kaynanasıyla kavga edip ona inat anneme söylemiş. Tabi annem bunu duyunca dayanır mı? Beş yılın sonunda bir tane oğlu olmuş onun göz göre göre ölmesine izin mi vericek?
Annem de onu çocuğuyla tehtid edince yapmayı bırakmış. Eee Allah herşeyi görüyor. Dürdane'nin ilk erkek çocuğu yerde sürünürken bir avuç su bile olmayan kovaya kafasını sokup boğularak ölmüş. Dürdane annemin ahını almıştı yaa.
"Alma kimsenin ahını çıkar aheste aheste"
Allah'ın her günü şiddet, dayak durmadan devam ediyordu. Niye şiddet uyguluyordu ki? Annemin yaptığı birşey de yoktu. Namusu düzgün, kimseye kötülüğü yok. Niye dövdüğü ise sevgili annesinin dolduruşuna gelmesi. Şunu da söylemeliyim ki adamın akıl sağlığı yerinde değil bile.
Amcam ve yengem diye demiyorum ama insanları çok güzel dolandırır. Özellikle benim saf babamı ise hemencecik alttan girerler üsten çıkarlar elinde ne varsa ne yoksa alırlar birde üstüne kendilerinin olan borçlarını bunun üstüne yıkıp batırırlardı. Birde benim pislik mi pislik baba demeye utandığım adam çalıştığı kazandığı paraların hepsini onlara yedirirdi.
Yıllar geçti ablam yeni doğmuş ki onun üzerinden 1 yıl geçmeden bu pislikler altımızdaki evi, arabayı akılsız babama imza attırarak elinden almış ve bizi sokağa atmışlardı.
Bizim gidecek bir yerimiz olmadığı için İstanbul'a taşınmış orada geçinmeye başlamıştık. İstanbul tanımadığımız bilmediğimiz yer olduğu için teyzem bize ev tutmuş o bize yardım etmişti.
Annem sayamadığımız borçlara rağmen abimleri, ablamı yırtık ayakkabı, yırtık elbise veya açlıkla, kuru ekmekle yatırmış olsa da büyütmeyi başarmıştı. Haa bu arada o pisliğin anasını babasını da unutmamak lazım. İstanbul'a taşınmış da olsak şiddet her türlü devam ediyordu. Bir kere adamın akıl sağlığı yerinde değildi ki.
İstanbul'a geldikten iki yıl sonra ben doğmuşum. Bu zaman diliminde az da olsa kendimizi toparlamışız ama hala borç, parasızlık, şiddet devam ediyordu. Ben kardeşlerime göre el bebek gül bebek büyümüştüm yaa...
Biraz daha toparlanmaya başlamıştık. Buna en büyük katkımız da annemden bir yaş küçük Fatma teyzemdi. Pazara gider poşetin yarısından fazla bize bırakır geri kalanını da kendi evine alırdı. Onun çocukları da vardı benden büyük abimlerle ve ablamla yaşıtlardı. Evlerimizin yakın olmasından kaynaklı hepimiz birlikte büyümüştük. Yediğimiz içtiğimiz de ayrı gitmiyordu.
........*************.........
Artık büyümüş ilk okul 1. Sınıfa gidicektim. Ama ondan önce de yaşamış olduğum bircok olay olmuştu. Ama en önemlisi de o pislik adamın yurt dışına çalışmaya gitmesi ve annemin artık bize el bebek gül bebek bakması. Hiç birşeyimiz eksik olmuyordu. Borçlarımız bile kapanıyor o geldiğinde yine altından çıkamayacağımız borçlarımız oluyordu ama yine gidiyor yine annem kapatıyordu. O gittiğinde en önemlisi şiddet yok kavga yok gürültü yok aksine huzur var, mutluluk vardı....
YORUMLARINIZI VE OYLAMANIZI SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM... 😍😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Novela JuvenilBir kız düşünün. Her günü ayrı acılarla geçen bir kız... Canı her türlü yanan bir kız... o kız hergün ayrı acılarla o kahroluyor. Canı yanıyor, her gün başını yastığa koyduğunda 'neden ben çekiyorum bu acıları. ' diyerek derin düşüncelere giriyor...