8.Bölüm

31 3 8
                                    

Merhabaaağ ağağağağağağ (300 olduk sizi seviyorum 💙)

Multimedya: Kamer 💝

Yıldız'ın ağzından devam ediyoruz.

Tamamen bir oyuncak mıydım gözünde? Çocukların mutlu olmalarını sağlayan küçük bir kukla. "Hadi ama ne saçmalıyorsun hala?" Diye sordu yumuşatmaya çalıştığı sesiyle. Hala Yağmur'u unutamadığını anlamak zor değildi. Bugün koluna çizdiği Yağmur figüründen tut da bildiğim bazı olaylara kadar.

"Sen insanlarla oynamanın çok kolay bir şey olduğunu felan düşünüyorsun herhalde? Kendini mutlu edebilmek için insanları üzmeni bu son bir günde fazlasıyla belli etmişken devam edip daha da düşmene gerek yok." Diye söylendiğimde cümlenin başındaki tınının giderek artışından yavaşca sinirlendiğimi anlamalıydı.

"Ben sadec-" diye devam ederken uydurucağı saçmalıkları dinlemek istemediğimden sözünü kestim. "Sen sadece unutmak için beni kullanmaya çalıştın. Güneş'e yaptığın gibi. Mutlu olmak için üzmeye. Ve umarım bir gün kırılmanın ne demek olduğunu iliklerine kadar hissettiğinde her şeyin farkına varırsın."

Cümleme devam edecekken yüzüne baktım. İfadesini çözememiştim. Mimikleri oynamamıştı. Bir santim bile çatılmamıştı kaşları. Bir santim bile kaymamıştı gözleri.

Haklı olduğumu biliyordu. Onun için cevap vermeye tenezzül etmedi. Daha fazla kırmak içimden gelmemişti. Aslında ona söyleyeceğim binlerce şey vardı ama ben sustum. O sessizliği bıraktım ardımda, kan donduran o sessizliği.

Servisin içine girdiğimde boş bulduğum bir cam kenarına oturdum ve camdan onu izledim hala aynıydı oynamayan mimikleri. Hala aynı yerde dikiliyordu. Çok geçmeden arkasına yaslandı. Kabaran göğüsüne bakıldığında derin bi nefes aldığını çözmek pek zor değildi. Aldığı nefesi geri verirken gözlerini sıkıca kapattı. Sanki bir daha açmak istemezce. İşte şimdi çatılmıştı kaşları işte şimdi yüzünü göstermişti gözlerindeki ateş.

Ben ise çığlık atıyordum. Kimse farkında olmasa da çığlık atıyordum. Boğazım yırtılacak kadar bağırıyordum aslında ama sesim çıkmıyordu çünkü o çığlığı bedenim atmıyordu tüm acıyı içinde barındıran ruhumdan yükseliyordu çığlıklar.

Sanki bataklıktaydım. Asla çıkamayacak bi bataklık. Çırpındıkça battığım.

Sanki bir çıkmaz sokaktaydım. Bir çıkış yolu aradığım ama tek çıkış yolunun geri gitmek olduğu.

🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌

Eve geldiğimde ödevleri yapıp yazmaya başladım. Aklıma gelen herşeyi anlatamazdım başkasına. Bir kulaklığım bilirdi beni bir de kağıt kalem. Arkadaşım yoktu. Hiç olmamıştı. Hep kağıt kaleme sarılmıştım yalnızlığımda. Sözel derslerde kötü olsam da edebiyatta iyiydim. Bunun sebebini fazla kırılmış olmamdan olduğunu düşünürdüm sürekli. Fazla ve sürekli kırıldığımdan. Kağıda yazdığım her sözcükte sızlayan parmaklarıma aldırmadan yazmaya devam ettim.

"Gökyüzüne baktığında diniyordu gözlerindeki ateş,
Gözlerime baktığında da olur muydu aynısı?
Olabilir miydim onun yıldızı?"

11 yaşımdan bu yana sürekli yazardım ama hiçbir yazdığım şiir ve söz aşk ile ilgili değildi. İlk yazdığım şiiri babamın gerçeğini öğrendiğim gün yazmıştım.O gün kapanmıştım içime o gün değişmişti her şey. O günden bu yana vakit buldukça müzik dinler ve yazardım.

İlk defa aşka odaklanmıştım. Hiçbir zaman hissetmediğim o duyguyu anlamaya çalışıyordum. Uzay'ı anlamaya çalışıyordum. Nasıl hissettiğini. Neden sürekli birilerini kırmak istediğini. Bunu neden yaptığını öğrenmek istiyordum. Aşk denen bu duygu o kadar ağır mıydı gerçektende? O kadar yoğun muydu? O kadar duygu dolu?

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin