BÖLÜM 8: KARDEŞLİK

19 4 2
                                    

"Belirtmek isterim ki, dilde hiçbir sözcüğün ya da cümlenin tek başına bir anlamı yoktur, tam manasıyla. Söylenişe göre anlam kazanır çoğunlukla. Sesin tonu ile ayarlayabileceğiniz bir üç noktalı kelime ile sitem de edebilirsiniz, ama kelimenin sonuna sert bir ünlem koymuşçasına ağzınızdan atacağınız bir kelime ile aralara sert bir sur da örebilirsiniz. Bu bağlamda kelimelere ne anlam yükleyeceğiniz büyük önem kazanır.

Çok mu ayrıntıcı oldu? Aslında hayır! Hat keza anlatmak istediğim şey tam manasıyla şudur ki kelimeler vardır. Dağlar misali. Karlı ama güçlü... Kılıç gibi keskinken ayaz, bir paltoya sarılmış rüzgara kafa tutarken, arkadaki rüzgarı kesen o güçlü dağdır benim bahsettiğim. Arkanda olduğunu bildiğin dağın varlığı bu yüzden bambaşkadır. Ve işin en güzel yanı nedir denilirse, elbette ki dağın gitmeyecek oluşudur derim kendi adıma."

Demişti Bilge Kral 1. Ayhan. Çocukları henüz 6 ve 5 yaşlarındayken. Ve eklemişti.

"Oysa benim devrim çoktan geçti... O yüzden demem odur ki evlatlarım, birbirinizin arkasındaki dağ olun. Birlik olun. Ve sakın unutmayın, tek demir kırılır, bükülür! Ama top demir ne kırılır ne bükülür."

Ne de güzel demiş diye düşündü 2. Ayhan. Küçüklüğünde anlayamadığı o sözleri düşündü. İçi sevinçle doldu. Neyse ki kardeşi vardı ve onun yanındaydı. Muhafızı çağırıp kardeşini istedi. Sancar geldi. Selamladı ve dinlemeye başladı.

"Kardeşim. Babamız bize bir cennet bıraktı. Bunu daha da ileri taşımalıyız. Ve bunun için senin varlığın benim için çok önemli. Hatırlıyor musun bize Huzur yarında dizine alıp söylediklerini, babamızın?"

"Elbette abi. Nasıl unuturum?"

"Benimle misin, kardeşim?"

"Elbette abi."

"Hazırlıklar yapılsın. Yarın tahta çıkıyorum."

O gece Ayhan hiç uyumadı. Sabaha kadar kardeşi olduğu için ne kadar şanslı olduğunu, onun kendini ne kadar çok sevdiğini, kendinin iyiliğini istediğini düşündü. Hayır! Bu sulu gözlülük değildi. Sadece çok büyük bir sorumluluktu kral olmak ve bunun için yetişmiş de olsa, arkasında güç alacak bir dağ görmek hoşuna gidiyordu. Zira insan denilen varlık küçük tanrı değildir. Hayat denilen kavram asıl tanrının insana sunduğu zor bir oyundu ve partner demek büyük bir kolaylık demekti. Hayır! 2. Ayhan'ın güçsüzlüğünü de işaret etmez bu cümleler. Ama Bilge Kralın dediği gibi top demir bükülmezdi bile. Ve top demir olabileceği bir kardeşin varlığı onun için görünenin aksine bir güç kaynağı olurdu.

Yine o gece bir başka odada daha ışıklar sönmüyordu. Sancar'ın odası olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. İçi içine sığmıyor ve olayları kurguluyordu. Ölüm planları kuruyordu. Yanlış anlaşılmasın ha, abisinin iyiliğini istiyordu. Evet... Acı ama gerçekti. O, Abisinin iyiliğini yeni ceylanı olarak görüyordu. Kanın kokusu geliyordu. Ağzından salyalar akarak eti bekleyen bir köpek gibiydi. Çünkü tadını ve alacağı hazzı biliyordu. Bu bile onun heyecanlanması için yeterliydi..

Sabah ulaklar dört bir yana haber uçurdu. Öğlen vakti taç töreni olacaktı. Elbette bu haber Körvadi'ye de gitmişti. Ve Nehirvadi'de yeniden bir misafir vardı...

ÇAKARALMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin