7/Bölüm

221 11 2
                                    

Multimedia~ Gökçe'den sonra Eray

~~~

  Omzumdaki ve avcumdaki dokunuşlar sesbebiyle istemsizce gözlerimi araladım. Başta etraf karanlıktı, gözlerim açılmaya başlayında beyaz ışık gözlerime hücum etti. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra  gözlerim ışığa alışmış olmalı ki odanın beyaz duvarını artık görebiliyordum.

  Her şey yavaş yavaş gerçekleşirken, gözlerim muhtemelen kızarmış olduğundan acıyorlardı. İlk önce kolumdaki acıyı hissettim, elimdeki dokunuşları ve onun kokusunu... Okyanus'un kokusunu...

  Gözlerim yorgundu. Etrafımı incelerken gözlerim, hastane yatağının sağ tarafında oturan Eray'ı buldu. Gözleri ağlamaktan kızarmış, yüzü ise bembeyazdı. Ve hiç bir şey yemediğinden elmacık kemikleri ortaya çıkmıştı. Ve benim gözlerimin içine bakıyordu. Tek eli ise beni desteklemeye çalışırmışcasına omzumdaydı.

  Bakışlarımı sol tarafa çevirdiğimde ise Okyanus'u gördüm. O, en derin bakan gözlerini... Yorgunluktan çizgi haline gelmiş dudaklarını ve biçimli kaşlarını gördüm. En önenlisiyse elleri ellerimde, gözleri gözlerimdeydi...

  "İyi misin?" dedi Eray yorgunlaşmış sesiyle.

  Bir an her şey aklıma gelmeye başladı...

(Flashback)

  Ellerimi ve başımı hastanenin beyaz duvarlarına yasladım ve gözlerimi kapattım. Ağlayamıyordum. Gözümde yaş kalmamıştı.

  "Gece, gel otur sabahtan beri zaten bir şey yemedin." dedi Okyanus, son 8 saattir düzelmemiş olan çatallaşmış sesiyle. Ben ise onu dinlemedim. Öylece bomboş, beyaz koridoru izledim.

  Tam 8 saat 48 dakika burada ameliyat kapısının önündeki boş koridorda bekliyorduk. Gökçe'nin yoğun bakıma çıkarılmasını bekliyorduk... Gökçe'nin beyninde ki kurşunun çıkarılmasını bekliyorduk... Tam 8 saat 48 dakikadır bekliyorduk... Sonuç? Hiç bir şey.

  Ameliyat kapısının açılmasıyla bakışlarımız oraya kaydı.

  "Hastanın kalbi durdu!"

  Hayır! Hayır! Hayır! O... ölmüş olamaz. Hayır! Kalbim atmıyordu. Durmuştu sanki. Gözlerimdeki yaşların bittiğini sanmıştım ama yanılmışım, bitmemişlerdi ve deli gibi akıyorlardı. Dizlerimin bağı çözülüp yere düşmüştüm. Ellerim ve bacaklarım deli gibi titriyordu. Bembeyaz olmuştum. Kanım soğumuştu. Üşüyordum.

  "Acil kan lazım! Acil!"

  Sesler artık uğultu gibi geliyordu. Gözlerimde biriken yaşlar etrafı görmemi engelliyordu. Keşke o kapıyı ben açsaydım. Keşke...

 
"O ölmemeli! Daha biz onunla kumsalda elme şekeri yiyeceğiz. Denize ayaklarımızı sokup kağıt helva yiyeceğiz. Daha ben ona Okyanus'un da beni sevdiğini anlatmadım ki. O ölmemiştir. O ölemez!" dedim göz yaşlarımın arasından bağırarak.

  "O ölmemiştir. İyi bakın. O ölmemiştir!" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. O beni bırakmaz ki! Vücudum soğumuştu. Ve gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

  Gözlerimin kararmasıyla,kafam soğuk zemine çarpmıştı ve sadece uğultular duyuyordum artık.

  "Gece!"

  "Hemşire çağırın!"

  "Gece, gözlerini aç!"

   Sesleri az çok anlıyordum. Gözlerimi aralamaya çalıştım. Okyanus... onun kusursuz yüzünü gördüm ve gözlerim yine kapandı. Kontrol edemiyordum.

Ay ve GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin