içimdeki kıpırtıda neydi?

5 4 0
                                    

(Multide nergis var 😀)

Babam beni yanına alır mıydı? Babamdan nefret ediyordum artık, o beni alsada ben gitmezdim.
Ceren..  Tabii ya ceren vardı. O benim dosttan da öte kardeşimdi. Gözlerim ışıldayarak;
- aslında ceren var kardeşim gibidir.
Dedim. Zoraki gülümseyerek. Benim gülümsediğimi görünce yüzüne sıcak, samimi bir gülümseme yayıldı ve o iki çukur beni büyülemişti. Benim 10 yaşımdan beri gamzelere her zaman zaafım vardır. Ve gamze görünce dayanamaz dokunurdum. Ama bu sefer sadece sırıtıp izlemekle yetindim. Düşüncelerimi bölen onun erkeksi sesiydi.
- aslında sevindim, yetimhanede kalmanı istemem açıkcası.
Dedi ve göz kırptı. Ben ise o an utançlıktan yerin dibine girmek istedim. Benim telefonu alıp cereni aramam gerekiyordu. Ama telefonum evde kalmıştı. Polise dönerek;
- şey ricam etsem telefonunu kullanabilir miyim?
- tabiki
Dedi gülümseyerek ve son model telefonunu bana doğru uzattı. Telefonu almak için elimi uzattığım da, onun eline dokunmuştum. İçim kıpır kıpır olmuştu. Bu histe neyin nesiydi böyle. Sanki içimde kelebekler uçuşuyordu. Bunu daha sonra ayrıntılı düşünmek için rafa kaldırdım ve cerenin numarasını tuşladım. Ezbere biliyordum zaten. Çalıyor..  Çalıyor.. Çalı-
- Alo, kimsiniz?
- Alo, ceren benim nergis.
- Ay kuşum sen miydin? Birşey mi oldu? Neden bu numaradan arıyorsun? Ve sesin neden ağlamaklı geliyor?

Gözlerimi devirdim ve gülümsememe engel olamadım.
-istediğim sorudan başlayabilir miyim öğretmenim?
Dedim dalga geçercesine. O sırada polis yani alper beni sırıtarak izliyordu. Tiz bir ses telefonu kulağımdan çekmeme neden oldu ve yüzümü buruşturdum.
- Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Merakta bırakmasana kızım anlat artık!
Derin bir nefes aldım ve seslice verip anlatmaya başladım;
- ceren..  Dün..  Deprem oldu ve-
- NE!!  DEPREM Mİ?  NE DEDİĞİNİN FARKINDA MISIN? SEN NERGİS..
- lütfen sakin ol, beni kurtardılar ama annemm..
Dedim ve ağlamaya başladım.
- melek anneme ne oldu? Nergis? Hey orada mısın?
Ben hıçkırıklarımdan dolayı konuşmakta zorluk çekiyordum. Alpere baktığımda ise dikkatlice beni izlediğini gördüm. Kendimi toparladım ve fısıltıyla;
- ceren
- efendim kardeşim, lütfen bana nerede olduğunu söyle.
Alpere döndüm ve;
- şey biz şuan hangi hastanedeyiz?
- Rumeli hastanesi
Dedi. Elimdeki telefona geri döndüm ve;
- duydun değil mi?
- evet duydum. Hemen geliyorum, ihtiyacın olan bir şey var mı kardeşim?
- şey bilirsin işte kıyafet yeterli.
Dedim utanarak, utandığımı gören alper ise gülümseyerek beni izliyordu. - tamam kuşum 20 dakikaya oradayım.
Dedi ve kapattı. Elimdeki telefonu alpere verdim ve;
- teşekkür ederim, beni almaya geliyor.
- önemli değil, sen yeter ki Gülümse.

Bir an şaşırmıştım. Ne yapacağımı bilemedim ve;
- sizin işiniz vardır, sorularınız bittiyse gidin isterseniz. Daha fazla kalırsanız ben burada utançtan öleceğim.
Diye düşünürken. Alper kahkaha atmaya başladı. Ben neden güldüğünü soracakken;
- benden bu kadar utanmana gerek yok.
Dedi ve gülümsedi. Ne yani ben dışımdan mı söylemiştim?
- ben özür dilerim. Öyle demek istememiştim. Kovmuş gibi oldu, Allah benim belamı versin!

Son sözümü kendi kendime mırıldandım ve elimi alnıma vurdum. O ise benim bu halimden keyif alırcasına sırıtıyordu.
- önemli değil. Herneyse dediğin gibi beni bekleyen işler var. Belli mi olur, belki tekrar görüşürüz.
Dedi ve göz kırptı. Ben ise Gülümsemekle yetindim. Alper odadan çıkınca derin bir nefes aldım. Belki de dediği gibi tekrar karşılaşırdık. Ama ben ilk günden kendimi rezil etmiştim bile...

AKASYA GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin