~1 ~

705 14 4
                                    

Bu kitabı Neslihan Blgili ile beraber yazıyorum.

Sahilden ayrılıp eve doğru yürümeye başladım yavaş yavaş. Başımı önüme eğmiştim. İlk defa bu kadar kötü bir okul dönemi geçirmiştim. Resmen teşekkürü bir puanla kaçırmıştım. Ama bunda payı olan bir şey var ki babam işinden ayrılıp başka bir şehirde işini kurup -iki yıl bizden ayrı kalmak zorunda kaldı - bizi yanına aldığında bütün hayatım değişti ve alışmam çok zor oldu. Ben bunları düşünürken vakit çok çabuk geçmişti. Tam Cennet Park'ın köşesinden dönüyordum ki biriyle çarpıştım.

"Kusura bakmayın benim hatam. Dikkat etmem gerekirdi." dedim kıza bakarak. Kız çok güzeldi ve tahminimce benimle yaşıttı. Uzun düz sarı saçları göz kamaştırıyordu .Gözleri mavi rengindeydi ve güzel bir fiziğe sahipti.

"Önemli değil. Ben de önüme bakmıyordum aslında." dedi gülümseyerek. Gözlerindeki ışıltıdan ne kadar hayat dolu olduğunu anlayabiliyordum. Ona bakınca ben de gülümsemeye başladım.

"İyi günler." diyerek yoluma devam etmeye başladım ama nasıl olduysa o kızı kendime yakın hissetmiştim. "İyi günler!" diye seslenince arkama döndüm ve birbirimize gülümsedik sonra tekrar yollarımıza döndük.

Taşındıktan sonra babam beni devlet lisesine göndermek yerine özel liseye göndermeyi tercih etti daha çabuk alışabilmem için ama ben yine de devlet lisesinde okumayı tercih ederdim. Babam boşu boşuna israf yapıyor ve benim bir söz dememe bile izin vermiyor. Ne harika ama! Kendi hayatıma karışmaya hakkım yok! İnanamıyorum!

Evin bahçe kapısını açıp bahçeye girdim ve kapıyı kapattım. En yavaş adımlarımı kullanarak evin kapısına geldim. Aslında eve girmeyi hiç istemiyordum ama buna mecburdum babam teşekkür alamadığım için biraz kısıtlama koymuştu bana. Bu da o yasaklardan biriydi. Ama babam bugün özellikle erken gelmemi istedi fakat nedenini söylemedi.

Anahtarımı çantamdan alıp kapıyı yavaşça açtım ve içeri girdim. İçeride bir tıkırtı sesi bile yoktu. Peki beni ne diye bu kadar erken çağırmışlardı eve? Boş boş oturup onları bekleyeyim diye mi? AHH YAPMAYIN!

Yüzümü asıp spor ayakkabılarımı ayağımdan çıkardım ve ayaklarıma terliklerimi geçirdim sonra bana renkleriyle huzur veren odama doğru yol aldım. Açık kahve tonlarında parkeleri olan koridordan geçtim ve tam leylak renkli içinde eski zamanlardan kalma gibi duran ahşap çekmeceleri olan tv ünitesinin üzerinde birçok süs eşyaları olan ve gri kahverengi karışımı koltukları olan salonun önünden geçiyordum ki ne göreyim resmen okulun yarısı BİZİM EVDEYDİ! Etrafa süslerle iyi ki doğdun yazıları yazılmıştı ve birçok renkli balonlar şişirilip yere atılmıştı. Beni gördükleri anda hep bir ağızdan "İyi Ki Doğdun Lara" diye bağırmaya başladılar.

Bir dakika! Bugünün tarihi neydi? 20 HAZİRAN! Bugün benim doğum günüm! Ve Ben KENDİ DOĞUM GÜNÜMÜ UNUTTUM! Ah kendimden utanıyorum...Nasıl unuttum ben bugünü anlayamıyorum. Ya annem ve babam hakkında düşündüklerime ne demeli? Onlar benim için uğraşırken ben neler düşündüm!

Ben daha üzerimdeki şoku atlatamadan annem ve babam yanıma gelip bana sarıldı. Herkese kısa bir selam verdikten sonra annem beni odama doğru sürüklemeye başladı. Odama girdiğimde daha da büyük bir şok dalgası üzerime geldi ve beni içine aldı. Annemin bana seslenişini bile zor duymuştum.

"Nasıl beğendin mi elbiseni kızım?" diyerek yatağın üstüne özenle serilmiş abiye tarzı hemen göğüs altında ışıldak taşlardan oluşan kemerden sonra yere kadar uzanan toz pembe tülleriyle kabarık eteğini oluşturan elbiseyi gösterip sırıtarak. Elbiseyigörünce ağzım açık kalmıştı. Belliki elbiseyi annem seçmişti. Onun zevklerini her zaman sevmişimdir.

"Belliki elbiseyi sen seçmişsin anne. Zevkini yine konuşturmuşsun." dedim sırıtarak. bir yandan da odanın içindeki diğer eşyalara bakıyordum. Odam artık bana ait gibi durmuyordu. Annem resmen odamın içinde kozmetik dükkanı açmıştı! "Senin için hepsi bitanem. Artık kendi kararlarını alabilecek yaştasın ve sana son bir kez bir şeyler yapmak istedim." dedi annem bana sarılarak. Tam o sırada omzuma düşen damlayla kendime geldim.

"Annecim ağlama lütfen. Ben hala senin o küçük kızınım. Seni seven senin dizine yatıp uyuyan o küçük kızım hala." dedim bende onunla beraber ağlarken. Birisi - özellikle annem - ağlarken görünce ben de ağlamaya başlardım. Bu en kötü huyumdu ama bunu durduramıyordum. Bir bakıyordum ki yaşlar gözlerimden çeneme doğru yola çıkmış oluyordu.

"Seni seviyorum bebeğim!" dedi annem bir yandan ağlayıp bir yandan gülümserken. "Ben de seni seviyorum anneciğim." dedim aynı şekilde. Gözlerimizi sildik ve gülmeye başladık. Biz hep böyleydik annemle önce ağlar sonra gülmeye başlardık. Annem çok güzel bir kadındı. Babamın neden annemi tercih ettiğini çok iyi anlıyordum. Annem mantıklı, zeki, güzel ve çok çekici bir kadındı babam zamanında annem için çok kavga etmiş ve en sonunda evlemişler. Bir yılın sonunda ben doğmuşum ve hayatlarını bana adamışlar.

"Ben çıkıyorum sen de elbiseni giy ve saçını makyajı yap ve yanımıza gel. Bizi çok bekletme!" dedi gülümseyerek. "Tamam anne!" dedim gözlerinin içine muzipçe bakarak.

Annem odadan çıktıktan hemen sonra kapımı kititledim çünkü içerisi çok kalabalıktı ve birinin ben giyinirken odama girme ihtimali çok yüksekti. Hemen soyunup elbiseyi üstüme geçirdim. Fermuarı çekerken zorlansamda en sonunda başarmıştım. Aynalı dolabımın karşısındaki pembe renkli koltuğuma geçip makyaj malzemelerini karıştırmaya başladım. Siyah göz kalemi ve rimel sürdükten sonra dudağıma kırmızı rankli rujumdan hafifçe sürdüm ve saçlarıma maşa yaptım. Elbisemle siyah kısmıyla aynı renkte olan yüksek platformlu siyah topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve artık hazırdım.

Kapının kilidini yavaşça çevirdim ve kapıyı yavaşça açtım. Heyecandan ölebilirdim şu an da ama dayanıcaktım. Bunu yapabilir miyim? Evet yapabilirim! Kapıyı kapattıktan sonra yavaş yavaş içeriye gittim. Beni görenler ıslık çalmaya başladı ve içeride bir fırtına koptu. Herkes yeniden iyi ki doğdun demeye başlarken en yakın aile dostlarımızın oğlu yanıma gelip beni kucakladı. Bu çocuğa bayılıyordum! Nasıl bu kadar yakışıklı olabiliyordu?

"İyi ki doğdun Prenses Hazretleri!" dedi sırıtarak ve beni de güldürmeyi başardı. Bir şekilde beni rahatlatmasını iyi biliyordu. Ve beni bu heyecandan kurtaran yine o oldu. Ben de ona bakarak sırıtmaya başladım. "Vay be! Prenses Hazretleri demek? Çirkin Ördek Yavrusu'na ne oldu?" dedim gülmeye başlayarak. Kısa bir kahkaha attıktan sonra soruma cevap vermeye tenezzül etti. "Çirkin Ördek Yavrusu kuğuya dönüşmüş!" dedi hala gülmeye devam ederken. Sonra beni kucakladı ve etrafında dönmeye başlarken kısa bir çığlık ağzımdan kaçmıştı. Durup beni indirdikten sonra başım dönmeye başlayınca belimden tutup düşmemi engelledi. Hala başım dönerken ona baktım. Dudaklarını birbirine bastırmış beni izliyordu. ona bakıp kaşlarımı çatmaya başladım. O sırada müzik başladı ve beni büyük salonun ortasına sürüklemeye başladı.

"On sekiz yaşındasın artık ha?" dedi gülümseyerek. Gülümserken ne kadar çekici gözüktüğünü biliyor muydu acaba? "Evet Bay Ukala. On sekiz yaşındayım artık." dedim gülerek. Onun yanında huzurlu oluyordum. Bora benim en yakın arkadaşımdı ve ondan asla vazgeçemezdim.birbirimizin her şeyini bilirdik. Genelde hep onunla dans ederdim çünkü başka partnerim olmazdı. o her zaman benim yanımda olurdu şu an da olduğu gibi. Kendimizi tam anlamıyla müziğe kaptırmıştık. Tam o sırada duvar kenarında bana bakan birini gördüm. O an kalbim duracakmış gibi hissetmeye başladım...

KAZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin