BÖLÜM 14

8 3 0
                                    

Yine kutu kadar küçük ve rutubetli evimde tek başımaydım. Dün eve gelince sabaha kadar uyudum. İnsan hüzünlü olunca daha çok uyuyordu. Sabah olunca uzun sayılabilecek sürede ılık suyun altında duş aldıktan sonra gözlerim kapalı öylece durdum. Banyodan çıkmadan dişlerimi de fırçaladım ve odama girip üzerimi giyindim. Beyaz salaş tişört ve mavi kot pantalon. Aynanın karşısına geçip yüzümü incelemeye başladım. İnce ve güzel kaşlarım vardı,küçük burnum,ela rengindeki büyük gözlerim,kalp şeklindeki dudaklarım. Aslında güzeldim ama bugüne kadar fiziksel özlliklerini önemseyen bir kız olmamıştım hiç. Çünkü güzelliğimin hiçbir faydası olmamıştı bana. Lisedeyken bir ara arkadaş grubum olduğunu sanmıştım ama beni uyuşturucu almam için kışkırtmaya başladıklarında asıl amaçlarını anlamıştım. Saçlarımı tarayıp kuruttuktan sonra rimel sürdüm. Bugün biraz farklı bir ben olacaktım. Dudaklarıma kırmızı ruj sürdüm. Sanki savaşçıların kendilerini kamufle etmek için kendilerini boyamaları gibi birşeydi. Ellerime ve yüzüme krem sürüp üzerime parfüm sıktım. Biraz kıza benzemek iyi hissettirmişti aslında. Kahvaltımı yaptıktan sonra deri ceketimi giydim ve siyah spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Sigara içmeyecektim bu gün ,dedim ya. Bugün farklı bir ben olacaktım.

Kafeye geldiğimde Akay beni bekliyordu. Beni baştan aşağıya süzüp beğeniyle dudaklarını büktü. " Harika görünüyorsun prenses." dedi gülümseyerek. Mavi gözleri adeta ışıldıyordu ve bembeyaz teni ve sarı saçlarında harika bir uyum vardı. Nefes kesici bir güzelliğe sahipti. Keşke Duman yerine ona aşık olsaydım dedim içimden. " Sen de benim için aynı şeyleri düşünüyorsun anlaşılan." dediğinde gülümsedim.
" Evet, sen de harika görünüyorsun."

" Bir prens yakışıklı olmalı değil mi?"

" Sen benim prensim misin?"

" Tabiki,sen ne sandın? Bir prensese prensinden başka kim taç alır ki?" dedi hala gülerek.

" Sanırım haklısınız prensim." dediğimde elini uzattı bana.
"Öyleyse Leydim, bugününüzü bahşeder misiniz bana?" dediğinde içten gelen bir kahkaha attım.
" Lordum, bugün bütün saatlerim sizindir." dedim elini tutarken. Akay bana iyi geliyordu,benim için gerçek bir dosttan daha öteydi. El ele yürüyorduk konuşmadan. Arada dönüp bana baktığını görüyordum. Nereye gittiğimizi bilmeden yürüyorken iskeleye geldiğimizi fark ettim. Dönüp ona baktım, deniz kadar güzel gözlerini bana çevirdiğinde ona gülümsedim. Tekrar bir anı üşüşmüştü aklıma. O gitmeden önceki son günümüzdü.
" Ali,şimdi senin annen ve baban mı olacak?" diye sorduğumda Ali yutkundu ve başını salladı. Konuşmak istemiyor gibiydi. İskeleye oturmuş simit yiyorduk birlikte. " Beni ziyaret edecek misin Ali? Beni sakın unutma tamam mı?" diye sordum sesim titreyerek. Onsuz ne yapacaktım,beni kim koruyacatı? Boylarımız küçük kollarımız kısa ama kalplerimiz kocamandı bizim. O kısacık kollarıyla sarıldı bana. "Seni hiç unutmayacağım Açelya. Ne zaman yalnız kaldığını hissedersen düşler sokağımıza gel,bil ki ben hep orda seninleyim. Ne zaman simit yersen bu iskeleye gel. Bil ki ben de seninle burada simit yiyor olacağım." dedi. Gözleri dolmuştu,ben ağlıyordum. Tam o sırada elimdeki simiti bir martı kaptı ve gülmeye başladık. Ali bana simitinin yarısını bölerken hala gülüyordu." Ama o zaman simitini kaptırmasan iyi edersin." dedi gülmeye devam ederken. Ben de gülüyordum,hem ağlıyordum hem gülüyordum.

"Buraya geldin mi birdaha?" diye sorduğunda,
" Her simit aldığımda." dedim.
" Her yalnız hissettiğinde ne yaptın?"
" Düşler sokağımıza gidip sen varmışsın gibi kendi kendime konuşup durdum." dedim. Akay kötü görünüyordu. " İyi misin?" diye sorduğumda bana sımsıkı sarıldı. Artık kısa değildi kolları,boyu da uzamıştı. Ama kalbi değişmemişti,hala kocamandı. Ben de ona sarıldım. Saçlarıma doğru konuşuyordu," Özür dilerim Açelya. Bin kere,milyon kere özür dilerim. Ben seni haketmiyorum, beni nasıl affedeceksin? Sen nasıl dayandın bunca şeye, nasıl kaldırdın bunları benim küçük prensesim? Sen tanıdığım en güçlü ruha sahipsin." dedi sesinde acı vardı." Keşke acılarını yok edebilsem, keşke seni hiç bırakmasaydım. Ben bencil ve adi herifin tekiyim." dediğinde kaşlarımı çattım ve ondan uzaklaştım. " Kendini suçlamayı kes Akay. Zamanı geri alamayız, yaşandı ve geride kaldı herşey. Sen hala benim küçük prensimsin." dediğimde kafasını sallayıp toparlandı. " Haklısın,bugünü mahvetmeyelim. Güzel anılar biriktirip eğlenelim. Ben hiçbirzaman yaptıklarımdan pişman olmadım ama yapmadıklarım için ölene kadar pişman olacağım. Ben yeni pişmanlıklar istemiyorum,o yüzden içimizden gelen herşeyi yapalım Açelya." dedi ve tekrar elimi tuttu. " Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda gülerek cevap verdi." Bisiklete bineceğiz."
Nasıl oldu anlamadan kendimi mavi bir bisikletin üstünde bulmuştum. Akay'ın bir arkadaşının dükkanından bugün için almıştık. Boş bir sokağa girdiğimizde Akay ellerini havaya kaldırıp sürmeye başladı. Ben de ayağa kalkıp hızımı arttırdım. O an düşüp biryerimizi kırmamız umrumuzda bile değildi. Rüzgar esip saçlarımızı savururken çığlık atıp kahkahalarla gülüyorduk. Yerime oturup ben de ellerimi kaldırdım. Bir süre sonra durmuştuk. Akay'ın saçları dağılmış ve karışmıştı. Eliyle saçlarını düzeltip kaşlarıyla biryeri işaret edince dönüp nereyi gösterdiğine baktım. Balon satan bir adamı gösteriyordu."Haydi gel." deyince bisikletlerimizi ellerimizle sürerek adamın yanına geldik. " Abi şu kırmızı olanların hepsini ver sen bana." deyip elini cebine attığında," Ne yapıyorsun Akay? Saçmalama." dediysem de beni duymamış gibi yapıp parayı verdi. " Hepsini sana aldığımı da nereden çıkardın?" dediğinde tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım. Beş tanesini bana verdikten sonra," Ne bakıyorsun öyle? Kalanını çocuklara vereceğim." dedi. İçimde ona karşı hayranlık oluşmuştu. Dedim ya kocaman bir yüreği vardı onun. Elimdeki balonların iplerini bisikletimin ön tarafına bağladım. Geçen bize mendil satan çocuk yine geldi yanımıza. " Ooo abi az romantik değilmişsin sen de. " dedi Akay'a. " Lan yine mi sen? İsmin ne senin?" dedi Akay da. " İsmim Umut. Senin ismin ne?" dedi çocuk. " Ben de Akay, yanımdaki de Açelya. Senin sevdiğin ya da hoşlandığın bir kız var mı bakayım?" dedikten sonra Umut kaşlarını çattı." Ne yapacaksın?" diye sordu. Akay elindeki balonun tekini ona verirken göz kırptı," Yoksa da yaparsın bir tane. Al bu senin kime verirsen ver." dedi. Çocuk bir süre bize baktı ve sonra Akay'a sarıldı. Bana yandan bir bakış atarak," Abla iyi çocuk bak, değerini bil." dedi. Akay'a teşekkür edip uzaklaştı. Akay gülüyordu," Velete bak ya. Ama haklı çocuk,değerimi bil." dediğinde ben de güldüm. Elinde iki tane daha balon kalmıştı. Birini annesinin elinde tutarak yürüyen asık suratlı bir kız çocuğuna verdi. Elinde bir tane balon kalmıştı ve onu verecek hiç çocuk yoktu. Sokakta değneğine tutunarak yürüyen yaşlı bir kadın ile birkaç tane orta yaşlı kadın ve erkek yürüyordu . Yaşlı kadının yanına doğru yürümeye başlayan Akay'a şaşkın bakışlar atıyordum ama o beni umursamadan kadının yanına gitti. Ben de gülümseyerek onu takip ettim. " Merhaba teyzecim. Size balon verebilir miyim?" diye sordu Akay. Kadın durup bize baktıktan sonra," Evladım benim torunum yok evlatlarım da yeterince büyük. Başka birine ver sen bu balonu." dediğinde Akay ile birbirimize baktık. Akay," Birtek küçüklere mi verilir balon teyzecim. Ben sana vermek istiyorum." dedi kadına gülümseyerek. kadın gülümseyince gözlerinin kenarları ve yüzü kırışmıştı. Bana bakınca kaşlarını çattı ve tüylerimi diken diken eden o cümleleri söyledi." Sen kızım çok mutlu olacaksın ve mutlu öleceksin. Ama sen oğlum eğer bu kızdan uzaklaşmazsan sen mutsuz öleceksin. Bu kızdan uzak dur." Kadın cümlesini bitirir bitirmez hemen uzaklaşıp gözden kaybolmuştu. Ama Akay ve ben hala aynı yerde durmuş birbirimize bakıyorduk. Kadının söyledikleri beni ürpertmişti. Akay," Medyum falan mıydı acaba? Bence salladı. Yalnız cidden ses tonu falan nasıldı öyle korktum yeminle." diye konuşmaya başlamıştı ama ben hala sözleri düşünüyordum. İçimde gittikçe büyüyen bir huzursuzluk vardı.
Biraz daha gezdikten sonra bir kafeye girip tatlı yedik. " Senin hiç işin gücün yok mu? İstediğin zaman benimle gezip dolaşabildiğine göre işsizsin ve baba parasıyla geçiniyorsun sanırım." dedim otururken. " Hayır bir işim var,babam kafeyi bana devretti. Ne o sıkıldın mı benden yoksa?" dedi biraz içerlemiş gibi. Gülümsedim," Kız arladaşın var mı?" dedim bu sefer. " Bana çıkma teklifi etmeyi mi düşünüyorsun yoksa. Sevgilim yok ama istersen olabilirsin." dedi gülerek. Ben de seslice güdüm," Sen bana mı yürüyorsun bana mı öyle geldi?" dedim. Biraz daha birbirmize sorular sorduk. Akay," Bu akşam bir bara gidelim mi? Değişiklik olur,geçen arkadaşlarla bir yere gittik. Bayağı iyiydi." Biraz düşündüm, evde boş boş oturup Duman'ı düşünmekten daha iyi bir fikirdi. " Olur,önce benim eve gidelim ama. Oraya göre hazırlanırım." dedim ve biraz daha oturduktan sonra kalkıp benim evime geldik. Eve girince etrafa şöyle bir göz attıktan sonra," Evin çok da kötü değil ama benim evimde de kalabilirsin Açelya. Kocaman evde kendi başıma sıkıntıdan patlıyorum." dedi ama ben cevap vermedim. Mutfağa girip kahve yaptım ve Akay kahvesini içerken odama girip kıyafet seçmeye başladım. Aklıma sürekli Duman gelip duruyordu ve bu can sıkıcı bir durumdu. Normalde olsa simsiyah giyinip giderdim ama bugün biraz farklı olmak istiyordum. Kırmızı,boyunlu bir kazak ve siyah deri mini etek giydim. Saçlarım düzdü sadece taradım. Sabah sürdüğüm kırmızı rujumu tazeldim ve biraz parfüm sıktım. Deri ceketimin cebine biraz para ve telefonumu koyup salona çıktım. Akay pencerden dışarıyı izliyordu ama kapı sesini duyunca bana döndü. Gözleri hayranlıkla beni süzerken bir an rahatsız hissettim. " Her zaman bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsunuz leydim?" dedi gülümseyerek. Gözlerimi devirdim ve kendime de bir bardak kahve yaptım. Kahvemi içerken bana içki içip içmediğimi sordu. İçtiğimi söylediğimde hoşuna gitmemişti. Siyah botlarımızı giydikten sonra yürümeye başladık. Akay bir taksiciyi aradı ve durup beklemeye başladık. Gri tişörtünün üzerine giydiği kot ceketi ve siyah pantoluyla oldukça yakışıklı görünüyordu.
Mekanın önünde durunca taksiden indik. Mavi ışıklı bir tabelası vardı ve içerde çalan müziğin sesi dışarıya taşıyordu. Akay bana baktı," Haydi girelim." dedi ve içeriye girdik. Müziğin sesi aşırı gürültülü olduğundan önce yüzümü buruşturdum. Etrafta dans edip kahakahalar atan insanlar, köşelerde öpüşen sevgililer ve sigara dumanından oluşan bir tabaka vardı. " Güzel dediğin yer burası mıydı Akay? Emin misin?" dedim . " Ne o korktun mu yoksa?" diye sordu alayla. " Başlıycam korkmana. Korktum ne oldu yani. Korksam ne olacak?" diye sitemimi dile getirdim. Korkmam ile ilgili mesele ile sürekli gaza getiriliyordum ve kendimi aptal gibi hissediyordum. Barmenin birkaç kişiye içki verdiği masaya gidip oturduk. Tabi tabureler uzun olduğundan zıplamak zorunda kalmıştım. Neyse ki bunu kimse görmemişti. Akay ikimizin adına da birşey sipariş etti. Sarı renkli içeceğe bir süre baktıktan sonra kafama diktim. Tadı kötüydü ama sorun değildi. İyi hissettiriyordu. Çalmaya başlayan güzel ve eğlenceli bir şarkıyla birlikte Akay ile dans etmeye başladık. Kafam biraz güzeldi ve sürekli gülüyordum. Başım dönünce bir an düşecek gibi oldum ama Akay belime sarılıp bana destek oldu. Bir süre daha dans ettikten sonra bir koltuğa oturduk. Köşedeki koltuklardan birinde Duman'ı görünce ilk sarhoş olduğum için hayal gördüğümü düşündüm ama onun gülüşü kimseye benzeyemezdi. Yanında oturan esmer kıza gülümsüyordu ve kız ona daha çok yakınlaşıyordu. İçimde beliren öfkeye ve kıskançlık duygusuna hakim olamıyordum. Hemen oraya gidip o kızın ağzını burnunu kırmak geliyordu içimden. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu Duman'ın. Bu kadar bencil olmamalıydı. Bana neredeyse beni sevdiğini itiraf etmişti ama hergün yanında başka bir kızla görüyordum onu. Canım yanıyordu. Karnım ağrımaya başlamıştı ve başım da çatlayacak gibi ağrıyordu. Duman ile göz göze geldik, bir süre bana baktıktan sonra gözleri Akay'a kaymıştı. Akay lavaboya gideceğini söyleyip uzaklaşmıştı,ben de gözlerimi Duman'dan ayıramıyordum bir türlü. Ona ne kadar kırgın olsam da çok özlemiştim. Birlite sigara içişlerimizi, yanımda uyumasını, bana sarılmasını,sesini,kokusunu... Ona dair ne varsa çok özlemiştim. Bizim hikayemiz kısa bir zaman içerisinde büyük duygular beslememizle başlamıştı. Başımın ağrısı beni ele geçirmeye başlamıştı. Esmer kız Duman'a daha çok yaklaşıp yanağından öptü ve ona sarıldı. Boğazımda bir düğüm oluştu o an. Karnıma birisi vurmuş gibi bir acı saplandı. Daha kaç kızla birlikteyken izleyecektim onu? Böyle bir adama nasıl aşık olmuştum ben? En sert içkiden isteyip tek dikişte bitirdim. Sigaramı ne çok özlüyordum şimdi. O an anladım ki ben farklı bir ben olamazdım. Kendimi bile kandıramamıştım işte. Duman bir daha hiç bana bakmadı. Akay geldiğinde eve gitmek istediğimi söyledim ve bir taksi çağırıp eve geldim.

Eve gelmiştim ama karnım ve başımın ağrısı ,soğuk evimden dolayı daha çok artmıştı. Ağrı kesici içip kahve içtim ama bir işe yaramamıştı. Üzerimdekileri çıkartıp kalın birşeyler giydim. Karnım da acıkmıştı ama benim ayağa kalkmaya mecalim yoktu. Yatağıma girip bir süre acıdan dolayı ağladım. İlk hastalanışım değildi bu benim ama bu sefer çok daha fazla canım yanıyordu. Belki de bunda Duman'ın da payı vardı,benim canımı yakmayı iyi biliyordu. Miğdem bulanmaya başlayınca tuvalete gittim. Miğdemde sıvıdan başka birşey olmadığından kusamamıştım bile. Tam havluya uzanmak için elimi uzattığımda birisi elime havluyu verdi. Şaşırmıştım. Kim olduğunu öğrenmek için arkamı dönmeden onun sesini duydum. " Sana hasta olacaksın demiştim değil mi?"

GÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin