BÖLÜM 8

12 3 0
                                    

Sinirle kapıyı sert denecek şekilde kapattım.Neden bu kadar kızıyordum ona? Daha birkaç gündür tanışıyorken nasıl kıskanabilirdim? Odada gözlerimi gezdirmeye başladım. Odası büyük değildi , duvarların rengi de lacivertdi. Birçok kişiye göre iç karartıcı sayılabilirdi ama bana göre çok güzeldi. Kıyafet dolabı ve masa beyazdı geri kalan şeyler de kahverengi. O kızın sadece pansuman yapıyor olmasını diledim içimden. Niye ağlıyordum ki? Aptal kafama bir süre daha hakaretler savurduktan sonra sigaramı yatağının başlığında söndürdüm. Bana kızacak olması umrumda bile değildi onu kızdırmak geliyordu içimden. Dışardan konuşma sesleri geliyordu istesem duyabilirdim ama dinlemedim. Ne yapıyordum ben böyle? Daha birkaç gündür tanıdığım insanların evinde kalıyordum üstelik o insanlarla birlikte hırsızlık yapmıştım. Büyük ve yumuşak yatağa oturup tavanı izlemeye başladım bugün çok yorulmuştum. Gözlerim kapanmak için direniyordu. Ot gibi olan yaşantıma biraz heyecan iyi gelmişti aslında. Kendimi uykunun kollarına bırakmamak için dirensem de Duman'ın kokusu bunu daha da zorlaştırıyordu. O ferahlatan güzel kokuyu ciğerlerime doldurup geri vermek istemiyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken aklımda yine Duman vardı. Kolunun acımaması için dua edip uyudum.

Üzerimde hissettiğim ağırlıkla birlikte kaşlarımı çatıp gözlerimi araladım. Yan tarafıma döndüğümde bir an nefessiz kaldım. Duman'ın güzel yüzü huzurlu görünüyordu. Bir kolunu belime dolamış bir bacağını da üzerime atmıştı. Yüzüme kocaman bir gülümseme yayılırken kalbim de hızla atıyordu. Sol elimi yanağının üzerine koydum,yeni çıkmaya başlamış sakalları elime batıyordu biraz. Ama bu güzel bir histi. Sonunda üzüleceğimi biliyordum daha doğrusu o üzülecekti. Çünkü bu güne kadar kader yüzüme hiç gülmemişti. Bizim hikayemizin sonu da mutlu olmayacaktı bunu hissediyordum. Bizim hikayemiz güz mevsiminde başlamıştı ve güz ayrılık getirirdi. Boğazımdaki yumruyu gidermek için yutkunmaya çalıştım ama bu bana daha çok acı verdi. Nereye kadar böyle gidecekti? Ne saçma bir hayatım vardı benim böyle? Bugün canım sigara içmek de istemiyordu. Duman'ın sargıya alınmış kolunu dikkatlice üzerimden indirip kalktım.Koltuğun üzerindeki kıyafetleri Defne'nin benim için ayırdığını anladım ve banyoya girip duş aldım. Karnımın aç olduğunu hatırlayıp mutfağa gittim. Mısırgevreği yedikten sonra kendime sütlü bir kahve hazırlayıp salona gittim. Ne olacaktı şimdi,hayatım boyunca o adamlardan kaçacak mıydım? Masanın üstünde duran sigara paketinden son kalanı da ben aldım. Kahvemden bir yudum alıp sigaramdan da bir nefes çektim. Duman burnumdan çıkarken biraz yakmıştı. Bu hoşuma gidiyordu, bilmiyorum belki de hiçbirşeyi umursamıyordum artık. Nasıl olsa ölecektik değil mi? Kapı çalınca yine dün akşamki kızın geldiğini düşündüm. Neydi adı evet Azra. Gözlerimi devirip sigaramı masanın üstünde söndürdüm. Kapıyı açtığımda karşımda esmer bir çocuk duruyordu. Dalgalı siyah saçları vardı,uzun parmakları kirli sakalının üstündeydi. İri cüsseliydi ve tek kaşını kaldırıp beni süzdü. Kahverengi gözlerini kıstı," Sen de kimsin?" dedi. Kollarımı göğsümde birleştirip ağırlığımı sol bacağıma yükledim. Belki de o mafyalardandı." Asıl sen kimsin?" diye sordum ben de. Bu sorum onun hoşuna gitmiş gibiydi. İçeriye bir adım attı tam birkaç santim uzağımda duruyordu. Tek kaşımı kaldırarak suratına baktım. Ne yapmaya çalışıyordu bu? " Ben Ozan. Duman'ın bir arkadaşıyım." dedi. Kahverengi gözleri içimi delip geçiyordu sanki. Geçmesi için geri çekildim. İri cüsseliydi ve boyu da bayağı uzundu. Koltuğa yayılıp oturdu ve kahvemi içmeye başladı! Ben onu izlerken rahat bir tavrı vardı." Ee kim olduğunu söylemedin?" diye sordu gözleri beni baştan aşağıya inceliyordu. " Ben Açelya." dedim. Hala birşey söylememi bekliyordu ben de hala ona güvenmiyordum. "Ve Duman'ın hiçbirşeyi değilim." dedim mutsuzca. Bu onu güldürmüştü. Ne kadar saçma tepkileri vardı böyle? Ayakta dikilmeyi kesip ben de yanına oturdum. "Neden güldün?" dedim sesim biraz sert çıkmıştı." Onun evinde kalıyorsun ve hiçbirşeyi değilsin?" dedi alay edermiş gibi. " Belki Defne'nin arkadaşı olduğum için kalıyorumdur." dedim."Bu imkansiz gibi birsey çünkü Defne hiçbir arkadaşını buraya getiremez." dedi ciddi bir ifadeyle. Kaşlarım istemsizce çatıldı," Nedenmiş o?" diye sordum. Bu çocuk sinirlerimi fena halde bozuyordu." Burada kalcak kadar onlara yakınsan bunu zaten biliyor olmalısın. Yani tahmin edebilirsin." dedi kolunu koltuğa yaslamıştı. Gözlerimi kısarak bir süre onu izledim,aynı şekilde o da beni izliyordu. Duman'ın sesini duyduğumda irkildim." Ozan." dedi. Bir bana bir arkadaşına bakıyordu ama yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Sonra gelip aramıza oturdu ve Ozan denen esmer ve yakışıklı çocukla fısıltı halinde konuşmaya başladı. Ben belki duyarım diye yerimden kalkmadım ama hiçbirşey duyamamıştım. Canım sıkılmaya başlayınca Defne'nin yanına gittim. Biraz sohpet ettikten sonra alışveriş yapmak için dışarı çıktık.

Bugün içimde bir ağırlık vardı sanki, öyle bir ağırlıktı ki her nefesimde daha da büyüyordu. Derin bir nefes alıp dışarıya verdim. Defne bugün çok sessizdi ve dalgın dalgın yürüyordu." İyi misin Defne?" diye sorduğumda kendine geldi. Gözleri dolmuştu ve kıpkırmızı olmuştu. Kendi derdimi unutup hemen Defne'yi durdurdum. " Neyin var Defne, ne oldu?" Bu soryu sormamla birlikte Defne anında bana sarılıp hıçkırmaya başladı. Hem merak ediyor hem üzülüyordum onun için. Sahil kenarında yürüyorduk biraz ilerideki bir banka oturttum onu ve tekrar aynı soruları sordum. Birkaç dakika süren sessizlikten sonra anlatmaya başladı.
" Sana bizim anne ve babamızı ve bu hale nasıl geldiğimizi hiç anlatmadık değil mi? Sen de hiç sormadın. Biz öyle bir aileydik ki Açelya bütün arkadaşlarım beni kıskanırdı bu yüzden. Akşam yemeklerindeki bitmek bilmeyen kahkahalar ve hiç sonu olmayan sohpetlerimiz olurdu. Abim o sıralar bayağı uslu ve çalışkan bir çocuktu bense onunla dalga geçen küçük kardeşi. Babamın iyi bir işi vardı ve birlikte sürekli tatillere çıkardık. Annemin ayda bir kere bütün komşularımızı çağırdığı kadınlar günü olurdu. Abim ya odasına kapanıp ders çalışır yada resim çizerdi. O çok güzel resim çizer biliyor musun? Ama o karanlık günlerden sonra mekan çizimlerinden başka hiçbirşey çizmedi." dedi son kısımı söylerken sesi titremişti. Hiçbirşey söylemeden onu dinliyordum merakla. Denize bakarak anlatmayı sürdürdü.
" Günler bizim için sıkıntısız geçiyordu. Her istediğimiz oluyor hiç sorun yaşmıyorduk. Sonra o karanlık günler çattı. Hem öyle bir çattı ki,' Bu kadar mutluluk size yeter biraz da acı çekin.' dedi kader sanki. O gülümselerimizin yerlerini gözyaşları almıştı artık. Babamın işleri kötüye gitmeye başlamıştı. Ortak olduğu şirket gözünün yaşına bakmadan ortaklığı bozdu. O adam kimdi biliyor musun şirketini soyduğumuz Tarık'dı. Babam başka bir işe başladı ve abim liseyi yarım bırakmak zorunda kaldı. Babam depresyona girmeye başlamıştı sürekli kendini suçlayıp duruyordu. Artık istediğimizi almayı bırak borçları ödemekten kendi ihtiyaçlarımızı bile göremiyorduk. Evde ne neşe kalmıştı ne de kahkaha. Abim de çalışmaya başladı bir kütüphanede. Tabi yine ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyordu bu para. Bende liseyi bırakmak istediğimi söylediğimde abim karşı çıktı. Daha iyi bir iş bulup o paralarla okuttu beni. Babam girdiği diğer işten de bir iftira yüzünden kovulmuştu. Yine o adam yüzünden çünkü adam annemi seviyormuş ve babama dünyayı dar etmek için elinden gelen herşeyi yapmış başkasıyla evli olduğu halde. Borç içinde yüzen ve iş bulamayan babam da intihar etti." Defne ağlamaya başlamıştı kendimi tutamayıp ben de ağladım. Ne kadar acı çekmişlerdi kim bilir? Peki ya Duman'ın yaptığı o fedakarlık beni çok duygulandırmıştı. Defne'nin elini tutup sıktım. Bana bakmadan hala denize bakarak anlatmaya devam etti," Babamın ölümünden sonra annemin psikolojisi bozuldu ve akıl hastanesine yatmak zorunda kaldı. Ben on sekiz yaşına girmiştim ve lisem de bitmişti. Abim ile birbirimize söz verdik ogün. Ne olursa olsun annem ve babamın intikamını sorumlu olan herkesten alacaktık.Abim askere gitmek zorundaydı ben de işe başladım. Abim geldiğinde herşeye baştan başladık. Geldiğinde o kadar değişmişti ki. Uzun olan saçlarını kısacık kestirmişti ve o günden sonra da hiç uzatmadı. Zekasını planlar için çizim yeteneğini de harita yapmak için kullanıyordu. Birkaç ay sonra düzenimizi oluşturduk, annemi de sürekli ziyaret ediyorduk. Babamın mezarına her gidişimizde içimize akıttığımız gözyaşları taşıyordu öyle. İçimiz cayır cayır yanıyorken sigaraya başlayıp daha çok yaktık. Susuzluğumuzu kadehlerle giderdik. Tek yaşam sebebimiz intikamımızdı artık. Hiçbir amaç için yeminimizi bozmayacaktık. Bugün babamın öldüğü gün." dedi ve sustu. Soğuk esen sonbahar rüzgarı yüzüme doğru eserken gözlerimi yumdum. Gözyaşlarım buz gibi yanaklarımda kuruyordu. Kısa siyah saçlarım savruluyordu bense dünyadaki adalet terazisini bulup ağzına sıçmak istiyordum. Acaba hala mutlu yaşayan insanlar varmıydı, yoksa bir tek biz mi böyle boktan yaşıyorduk? Kaybedenler kulübüydük biz. Ona sıkıca sarıldım kollarım hala bu eyleme alışamamıştı. Kulağına," Hepsinin ağzına sıçalım kızım." dedim. Bana daha sıkı sarılıp "İyi ki varsın." dedi ve sonra alışverişimizi yapıp eve geldik. Birkaç parça da kıyafet almıştık. Günler böyle sıradan geçiyorken işe gitmeye devam ettim. Duman ile konuşmamaya başlamıştık. Yüzüme bile bakmadan yemeğini yiyior,planlar hakkında konuşuyor ve odasına gidiyordu. Bir akşam işten sonra Duman'lara gitmeyip yine düşler sokağına gittim. Akay yine aynı duvara oturmuş gökyüzüne bakıyordu.

GÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin