BÖLÜM 13

12 3 1
                                    

Bir dugu karmaşasının içine düşmüştüm. Duman için değerli olduğumu bilmemin sevinci ve onun yokluğunda çektiğim özlem. Tam bir hafta olmuştu ama hala gelmemişti. Bu yalnızlık beni eskisinden daha çok acıtmıştı ama. Çünkü onu tanıyana kadar yaşamak için bahanem yoktu ama şimdi o vardı ve yokluğu intihardan daha acı vericiydi. Sanki içimde kocaman bir boşluk vardı, ne yaparsam yapayım dolmuyordu.Elimdeki boş paketi buruşturup duvara fırlattım. Onun gibi bir yığının üzerine düştü. Yokluğunda sayamadığım kadar sigara içmiştim ama hiçbiri yanımda olmayışı kadar yakmadı içimi. Defne beni kendime gelmeme için uyarıp duruyordu bazen de hiçbirşey söylemeden yanıma oturup o da benimle birlikte içiyordu. İşe gidiyordum, alışveriş yapıyordum ama bir kere bile gülememiştim. İzlediğim komedi filmlerinin ortasında ağlamaya başlıyordum. Giderek bana yalan söylediğini düşünmeye başlamıştım. Ne bir mesaj gönderiyordu ne arıyordu sanki hiç olmamış da ben herşeyi şizofren gibi kendi kendime uydurmuştum. Bugün günlerden pazardı tatil günüm. Kahvaltı bile yapmadan üzerime rastgele birşeyler geçirip dışarı çıktım. Rüzgar serin serin eserken derin bir nefes aldım. Elimde tek bir güzellik kalmıştı ve artık o da yoktu. Böyle olmaz mıydı zaten hep? Birileri sürekli giderdi ve sen onları içine gömmekten bir mezarlık olurdun. Kimsenin ziyaret etmediği,herkesin uzak durduğu ve hatta korktuğu bir mezarlık... Belki de böyle olması daha iyiydi belki de doğru olan buydu ama benim umrumda bile değildi artık. Kimseyi umursamadan bağırdım yolun ortasında." YAŞAMAKTAN NEFRET EDİYORUM!" Birkaç kişinin dönüp tuhaf ve korkak bakış atmasını umursamadan bağırmya devam ettim. "BİR GÜN SENİ DE DİZE GETİRECEĞİM DÜNYA, SEN DÖNÜYORSAN BEN DE DÖNERİM." Deyip kendi etrafımda dönmeye başladığımda insanlar büyük ihtimalle delirdiğimi düşünmeye başlamışlardı ve aralarında fısıldayarak konuşuyorlardı. Yağmur yağmaya başladı, sokaklar boşaldı ve ben de öylece dönüp durdum. Saçlarım ıslanıyordu,ellerim donuyordu ama ben hiçbirşeyi önemsemeden ellerimi iki yanıma açıp dönmeye devam ettim. Sokağın boş olduğundan faydalanarak kendi kendime konuşuyordum. " Anne neredesin? Bak soğukta yağmurun altında duruyorum, hasta olacaksın deyip eve çağırsana beni. Baba neden beni bıraktın? Hiç merak etmiyor musun beni? Öldünüz mü kaldınız mı onu bile bilmiyorum. Peki ya sen Duman,sen neden geri döneceğine söz verdiğin halde neden bir haftadır yoksun? Sevdirip terk etmek adamlığa sığar mı be?!" diye bağırdığımda." Delirdin mi sen?" diyen o kalın ve tok sesi duyunca bir an kalakaldım. Gözlerimi yumup hayal olmamasını dileyerek," Duman?" dedim. " Gözlerini açabilirsin Açelya buradayım hayal falan görmüyorsun." dediğinde gözlerimi açtım. Tam karşımda duruyordu. Bakışları yumuşamıştı,yağmurun altında ıslanıyorken bile güzeldi. Onu izlemeyi kesip kaşlarımı çattım hemen. Kendime gelmem gerkiyordu,hemen yelkenleri suya indirmemeliydim. " Ben de evime gidiyordum zaten,geldiysen ne yapayım?" dedim yüzüne bakmamaya çalışarak. Aynı zamanda soğuktan titremeye başlamıştım. " Hasta olmak için elinden geleni yapıyorsun şu haline bak. Bu gidişle zatüre olup öleceksin.".dedi bir annenin çocuğu için endişelendiği gibi endişeleniyordu benim için. Hayatımda hiç kimse onun gibi davranmamıştı bana bu beni duygusallaştırıyordu. Gelmesine de çok sevinmiştim ona sarılıp hiç bırakmamak istiyordum. Çok özlemiştim ve ağlıyordum. Neyse ki yağmurdan dolayı bu belli olmuyordu yağmuru bu yüzden seviyordum işte. " Ölsem ne olur , yani ne fark eder ki? Dünya dönmeye devam eder,insanlar ölür,yeni insanlar doğar. Zaman durmaz, savaş bitmez,kötülük yok olmaz. Herşey aynı şekilde devam eder. Ben sadece küçük siyah bir noktayım ve kimse için o kadar da önemli değilim. Bir iz bırakmadan öleceğim." dedim içimden geçenleri kanata kanata söylüyordum. Yüzünü bir an acı çekiyormuşcasına buruşturdu. " Sen en az herkes kadar değerli ve özelsin. Hatta bazılarından daha da fazla. Sen küçük bir nokta değilsin Açelya,sen benim resmimdeki en güzel detaysın. Senin bu kadar acı çekiyor olman beni ne kadar acıtıyor tahmin bile edemezsin kelebek. Sen benim siyah kelebeğim, sen benim küçüğüm.. Seni üzdüğüm için çok üzgünüm." dedi. Ne söylenirdi ki şimdi? Nasıl affedilmezdi? O ne yaparsa yapsın ben hep affederdim zaten.Yüzüm hem gözyaşlarımdan hem de yağmurdan ıslanmıştı ve saçlarımdan sular damlıyordu. Hava karanlıktı,sokak boş ve soğuk. Ellerini yanaklarıma koyup beni kendine çektiğinde kollarımı beline doladım. Hala üşüyordum, yağmur benim gözyaşlarım çoğladıkça şiddetleniyordu sanki. Bulutlar benim için üzülüyor muydu seviniyor muydu acaba? Havalandığımı hissedince kafamı Duman'ın göğsünden çekip baktım. Yine beni kucağına almış taşıyordu. " Bebek değilim ben bırak beni Duman. İyi alıştın sen beni taşımaya." dedim sitemle. Bana güldü," Çok kırılgansın. Birşey olacak diye korkuyorum." dedikten sonra beni koltuğa bıraktı. İkimiz de sırılsıklamdık. Defne 'nin kahkaha seslerini duyunca ikimiz de ona döndük. Duman," Defne sen demi delirdin kardeşim? Niye gülüyorsun git bir battaniye falan getir donduk burda." dedi. Defne," Banane be, asıl deli sizsiniz üstelik. Buz gibi havada yağmurun altında dikilmeseymişsiniz. Ben odama gidiyorum." dedi ve arkasını döndüğü gibi hızla odasına girdi. Duman ," Hayır yani insanda birazcık vicdan olur, o pembe saçlarını alıp..." bakışlarımı görünce," Neyse biz üzerimizi değiştirelim sonra sıcak birşeyler içeriz." diye toparladı cümlesini. Onu onaylayıp üzerimi değiştirmeye gittim.

Bugün mutluydum hem de çok mutlu. Daha düne kadar o gelince ona söyleyeceğim kızgın ve kırıcı cümleler planlıyordum ama onu görünce hepsini unutmuştum. Siyah tişört ve siyah pantalon giyip kaldığım misafir odasından çıktım. Gerçi şu bir haftadır Duman'ın odasında kalıyordum. Onun kokusuna sarılmak biraz da olsa beni yatıştırıyordu. Duman hala odasındaydı ve elinde bir yastık tutuyordu. Ben yanına gidince yastığı yerine bıraktı.
" Kokun sinmiş yastığıma. Ben yokken burada mı yattın?" diye sordu. Tepkisini kestiremiyordum her an kızacakmış gibiydi, ama neden?
" Evet burada yattım." Birşey söylemeyince sinirlendim.
" Bu seni rahatsız ettiyse birdaha böyle birşey yapmam. Kokumun olduğu yatakta uyumak zorunda değilsin birazdan değiştiririm yastığını yorganını temizleriyle." deyip arkama döndüğüm gibi odasından çıktım. Arkamdan gelmedi. Akay'ı uzun süreden beri aramamıştım. O bana mesaj atıyordu arıyordu ama ben aptal gibi Duman'ın yokluğunda onunla konuşmak istemeyip hiçbirine cevap vermemiştim. Telefonumu nereye koyduğumu unutup aramaya başladım ve mutfak tezgahının üzerinde buldum. Şarjı bitmişti. Onu şarja takıp odama geçtim. Bu arada salondan sesler geliyordu. Bir kişi mutluluktan çığlık atıyor,birisi kahkaha atıyordu. İkisi de erkekti. Duman'ın sesinde ise intikamının sevincini yansıtan bir ton. Biliyordum planları başarıyla sonuçlanmıştı. Tarık iflas etmişti. Ama ben odamdan çıkmadım yatağıma yatıp tavanı izlemeye başlamıştım. Telefonun şarjı biraz dolunca hemen Akay'ı aradım. İkinci çalışta açtı,sesi endişeli geliyordu.
" Açelya, nasılsın? Ne oldu da açmadın telefonlarımı? Çok korktum birşey oldu diye." dedi. Onu bu kadar telaşlandıracağımı dünmemiştim.
" Özür dilerim. Ben iyiyim." dedim.
" Yarın işin bittikten sonra tekrar buluşalım mı? Seninle vakit geçirmeyi özledim." dediğinde bunu kısa bir an düşündüm.
" Olur,zaten benim yapacak birşeyim yok. Bütün gece boşum. Takılırız biraz." dedim. İçimdeki Duman' a karşı olan öfkeyi bu şekilde çıkaracaktım. Dışarı çıktığımda yine o kız vardı. Duman'ın kolunu iyileştiren kız,Azra. Bu sefer Ozan'ın elini sarıyordu. Kız bana gözlerini kısrak baktı ve Defne yanıma geldi. Çok mutlu görünüyordu,onu üzmemek için ben de mutluymuşum gibi güldüm." Bu akşam kutlama yapacağız burada. Sen de bize katılacaksın değil mi?" diye sordu hevesle. Onu kırmak istemiyordum," Kimler olacak?" diye sordum sessizce. "Herkes,bize yardımı dokunan herkes olacak." dedi. Hiç katılmak istemiyordum, sanki yabancıymışım gibi hissediyordum onların yanında. Dışlanmış hissediyordum. " Ben olmasam birşey olmaz heralde." dedim Defne'ye. Yüzü asılmıştı, " Ama sen bu işin en önemli yerlerinden birinde yer aldın. Bunu sana ödeyemeyiz,bırak da biraz bizimle eğlen." dedi elini omzuma koyarak. Gözüm Duman'a takıldı. Yine o kızın yanına gidip oturmuştu ve birlikte gülüp konuşuyorlardı. Herkes birbiriyle sohpet edip kahkahalar atıyordu, bense burda içimdeki yalnızlığımla onları izliyordum.
" Ben yokum,size iyi eğlenceler Defne. Ben evime gitsem iyi olacak." dediğimde şaşırmasına bile fırsat vermeden kaldığım odaya gidip eşyalarımı toplamaya başladım. Ağlamayacaktım,bu sefer kimse acizliğimi görmeyecekti. Bundan sonra içime akıtacaktım gözyaşlarımı. Sırt çantamı ağzına kadar doldurup siyah botlarımı giydim. Duman'ın verdiği parayı da yatağın üzerine koydum. Zaten buradaki vaktimde dolmuştu artık. Odadan çıkıp hiç kimsenin yüzüne bakmadan alt kata indim. Buradan ayrılmak istemezdim ama kendimi fazlalık gibi hissediyordum. Bugün hava güneşliydi ama sıcak değildi. Evime doğru yürümeye koyuldum. Yine yalnız kalmıştım,yine sigaram yalnızlığım ve ben kalmıştık. Sokaklar çocuklarla ve kadınlarla doluydu, market sahipleri bağırarak birbirlerine birşeyler söylüyorlardı. Benim dışımda herkesin bir ailesi ve arkadaşları vardı yanında. Ve tam o sırada koluma beyaz bir kelebek kondu. O an içim sızladı işte. Belki de bu bir işaretti. Belki de sandığım kadar yalnız ve terk edilmiş değildim. Bu kelebeğin bugün son günüydü ve beni seçmişti. Ben siyah bir kelebektim o da beyazım. Belki de ruhumu iyileştirmek için gelmişti yanıma.

GÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin