Avuç içimde sıkıca tuttuğum anahtarın çıkıntılı kısımları etime batıyordu ancak yine de elimi gevşetmemiştim.
"Bak Robin... Bir daha senin yüzünden birileri tarafından kovalanırsam bu anahtarı burnundan sokup beynine ulaştırırım."
"Fazla dramatize ettin Rüya. Anahtarı benim için sakla, yeter. Tamam mı?"
"İyi. Git hadi."
"Kovuyor musun beni?"
"Hayır, nazikçe def olup gitmeni söylüyorum."
Robin, camdan içeriyi hafifçe süzüp tekrar bana baktı. "İyi." deyip usulca arkasını döndü ve yürümeye başladı. O gider gitmez içeride beklemekte olan Erdem'i daha fazla yalnız bırakmamak adına hızlı adımlarla yanına gidip sandalyeme geri oturdum. Robin'in ısrarla saklamamı söylediği anahtarı masanın üzerine bırakıp yemeğimi yemeye devam ettim.
"Yakın arkadaşsınız sanırım." dedi Erdem. Neden bahsettiğini anlamamıştım. Çiğnediğim lokmayı yutar yutmaz "Nasıl yani?" diye sorarken yüzümü de ona çevirdim. Gözleri masa üzerinde duran anahtardaydı ve dudaklarında belli belirsiz garip bir gülümseme vardı.
"Evinin anahtarını gönül rahatlığıyla sana verebildiğine göre oldukça yakın olmalısınız. Ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Hayır, bu onun evinin anahtarı değil. Onunla samimi sayılmayız bile!"
"Sahi mi? Ama hiç öyle görünmüyor."
"Dışarıdan nasıl gözüktüğünü bilmiyorum ama onunla samimi değiliz. Daha dün tanıştık!"
Son anda ağzımdan kaçırdığım cümleden sonra Erdem, elindeki çay bardağını şaşkın yüz ifadesi eşliğinde masaya bırakıp birkaç saniye konuşmadan yüzüme baktı.
"Dün tanıştık mı dedin sen?"
Gözlerimi usulca masaya indirip başımı sallamakla yetindim.
"Onun hakkında bir şey biliyor musun?"
Gözlerimi masadan çekmeden, "Pek değil." diye mırıldandım.
"Ya kötü biriyse Rüya?"
"Hayır!" diye atıldım söze aniden. "Merak etme, o iyi biri."
"Daha bir saat evvel bir şeylerden kaçıyordu."
"Evet. Biraz baş belasıdır ama sahiden kötü biri değil."
"Pekala Rüya. Sen öyle diyorsan öyledir."
Erdem, soruları peş peşe sıralayınca biraz gerilmiştim ve nedenini bilmediğim bir şekilde Robin'in kötü biri olmadığını ona kabul ettirmeye çalıştırmıştım.
Sanırım yaptığı hırsızlıkları duyarsa onu ele vermesinden korkuyordum. Robin, listem için bana yardım edebilecek tek kişiydi ve şu durumda onun başının belaya girmesi hiç de isteyeceğim bir şey değildi.
"Biraz daha hızlı yemezsen kütüphaneye giren ilk kişiler olamayacağız."
Erdem'in ikazıyla onun tabağına istemsizce göz attım. Tostunu çoktan bitirmişti ve benimki hâlâ yarım duruyordu.
Kafenin duvarındaki saate göz attığımda kütüphanenin on dakika evvel açılmış olduğu gerçeğiyle göz göze geldim. Oraya giren ilk kişi olma hazzını kaçırmak istemiyordum ve şu andan itibaren tek temennim oraya henüz kimsenin gitmemiş olmasıydı.
Tabağı elimle hafifçe itip "Şey, doydum ben." dedim. Külliyen yalandı bu. Ancak Erdem'in de bu zevki sırf benim yüzümden kaçırmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ MADDE
Teen FictionYaşam amacı, ölümünü güzel kılmak olan bir kız; Rüya Arslan. Var gücüyle insanları soyan iyi kalpli hırsız; Cihan Altınkaya. Hiçbir eylem seni heyecanlandırmıyorsa, hevesin kalmamış demektir. Hiçbir şeye heves duymuyorsan, yaşamanın bir anlamı kal...