~~~Beğendiyseniz lütfen arkadaşlarınıza önerip destek veriniz :)~~~
Ertesi gün hemen eline bir kağıt alıp apartmanda yaşayan herhangi bir askerin olup olmadığını soran bir metin yazdı. Vestiyerin önüne koydu ve banyoya gitti. Diş fırçasına macunu koydu ve bakışlarını aynaya çevirdi. Yanaklarında vadiler açılmıştı. Masmavi gözlerinin üstünü kaplayan uzun kirpikleri dökülmeye başlamıştı. Bir an aklından 3 yıldır kesmediği sakalını kazımak geçti. Siyahların ve beyazların sarmaş dolaş olduğu bu görüntü, ona hiç banyo yapmıyormuş havası veriyordu. Hele o kıvır kıvır saçları, sanki içinde hamam böcekleri yaşıyordu. "Neden keseyim ki ? Neden güzel gözükmeye çalışayım ?" diye düşündü. Kime beğendirecekti sanki kendisini ?
Dişlerini fırçaladıktan sonra vestiyerden kağıdı alıp kapıyı açtı. Yaklaşık 20 metre önünde patlayan bomba, Ivan'ı şok etmişti. En başta apartman havaya uçtu sandı. Ama çevredeki duman ve toz bulutu yavaşça aralandıktan sonra olanları fark etti. Bir savaşın ortasındaydı. Kulağının yanından vızıldayarak geçen kurşun onu kendine getirdi. Hemen en yakınındaki siperliğe gitti. Sırtını çuvallara dayadı ve derin bir nefes aldı.
Elinde tuttuğu kağıdın yok olup, yerine bir tabanca geldiğini fark etti. Bu anı ikinci yaşayışı gibiydi. Çevresindeki diğer askerlere baktı. Krem rengi üniformaları vardı hepsinin. Yanına doğru bir asker yaklaştı ve "Nikolayev senin neyin var? Çabuk adam akıllı bir tüfek bul ve taarruza geç!" dedi.
Ivan kulaklarına inanamıyordu. Adam ona Nikolayev diye seslenmişti. Birkaç saniye sonra ikinci şoku atlattı. Adam ona seslenmişti ve o da duymuştu. "Sanırım rüyadayım." dedi. "O halde denileni yapayım." diye düşündü. Hemen yanındaki çuvala dayalı olan bir tüfeği kaptı ve ileri hatlara doğru ilerledi. Vurulmak umurunda değildi, nasıl olsa rüyadaydı.
Düşman askerlerinin kahverengi üniformaları gözükmeye başlamıştı. Tüfeğini doğrultup ateş etmeye başladı. Nasıl olsa rüyadaydı, öldürmenin de ölmenin de pek önemi yoktu. İki tane düşmanın canını almıştı ki sol omzundan yediği kurşun onu yere serdi. Bir rüyada acı, bu kadar canlı hissedilebilir miydi ?
Yerde bir süre bekledi. Keyfinden değildi bu bekleyiş. Bacakları tutmaz olmuştu. Gözleri kararmaya başlamıştı ki karşısında bir asker sipere geçmişti. Ona seslendi: "Hey, yardım et, n'olur yardım et! Burada öleceğim!" Bu işin şakası kalmamıştı. Bu bir rüya değildi.
Adam ona doğru döndü. Bu adam... Bu adam kendisiydi. O an neler olduğunu anladı, henüz duyduğu zamanlardaki bir savaştı bu. O sıralar bir çok gencin öldüğü bir savaştı. Ama o zamana nasıl dönmüştü ? Ve nasıl bir başkasının bedenine girmişti ? Bunları sonra düşünmeliydi. Şu an ölümle burun burunaydı ve kendisine yardım etmezse, ölebilirdi.
Adam ona bakmaya devam ediyordu. Ve ağzından kelimeler süzülmeye başladı: "Dostum, kusura bakma. Bu savaşa gelirken çoğu kişi ölümü göze alıp geldi. Ama ben değil. Seni kurtarmaya çalışırsam ben de ölebilirim. Sana yapabileceğim tek yardım bir içki vermek olur. Alman birası. Ölüyü diriltir diyorlar, şansın varsa neden olmasın ?" Bu cümleleri söyledikten sonra ona cam bir şişede birayı fırlattı. Ivan, yani Nikolayev, camda karşılaştığı yansımayla dehşete kapıldı. Bu o yolda gördüğü askerin yüzüydü.
Ölümün kaçınılmaz olduğu fark edince, yardım istemeyi bıraktı. Gözlerini kapattı ve bekledi.
~~~Not, Rusça isimler kullanmamın nedeni, Rus edebiyatına olan ilgimdendir. Ve her isim Rus üstadların kitaplarından alıntıdır.~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otur Anlatayım
Short StoryBir deli mi ? Yoksa aşırı zeki birisi mi ? Sürekli krizler geçirip, geçmişine dönen, işitme engelli Ivan, acı gerçeklerle bir bir yüzleşmeye mahkumdu. Günlüklerine yazdığı bu olaylar bir hayalperestin eseri miydi ? Bir delinin ütopyası mı ? Ya...