Ivan bunları yazdıktan sonra yatağına girdi. Sonunda yapabilmişti bunu. Yattığı yerden yatağının yan tarafındaki o iki koltuğa baktı. Acaba onlarla sınırlı kalacak mıydı bu anıları? Geçmişini çok iyi hatırlamıyordu ama o sanrılar, en ince ayrıntısına kadar hatırlamasına yardımcı oluyordu.
Bu şey sanki onun eski bir dostu gibiydi. Ona sürekli geçmişini anlatıyordu. Ama hep kötü şeyleri. Ki zaten yaptığı iyi bir şey yoktu. Bu yüzden suçlayamazdı o adını koyamadığı şeyi.
Bu düşüncelerden sıyrıldı ve masasının ucundaki bir defteri çıkarttı. Bu defter adresler ve telefon numaralarıyla doluydu. Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği o eve, ailesinin evine gidecekti. Ama önce adresi almalıydı. Bir kağıda not etti, büyük ihtimalle unutacaktı çünkü. Kağıdı cebine koymamaya karar verdi. Oraya koyduğunu da unutabilirdi.
Avucunun içinde sımsıkı tuttuğu, kendi evinin adresi ve eski evinin adresiyle sokağa adımını attı. Mevsime göre normal olmayan, günlük güneşlik bir hava karşıladı onu. Keşke çıkmadan, dışarıya baksaydı. Paltosunu çıkardı. Eve götürmeye üşendi ve koluna astı. Biraz bekledi, bir taksi çevirdi.
Arabayla yolculuk yapmayı seviyordu. Sokakları üstün körü incelemeyi... İnsanşara bakardı, hayat felsefelerini tahmin etmeye çalışırdı. Ailelerini, mesleklerini... Bu şekilde yarım saat yol gittikten sonra adrese ulaştı. Parayı ödedi ve indi aşağı. O ahşap, mütevazi ev karşısında eski, kırgın bir dost gibi duruyordu.
Yaşayan bir tek kız kardeşi kalmıştı ailesinden. Abisi, annesi ve babası yıllar önce ölmüştü. Kız kardeşinin yanına da yıllardır uğramıyordu. Duldu, tek başına bu evde yaşıyordu ve o da bir hayli yaşlıydı.
Ivan çekinerek, kapıyı yavaşça tıklattı. Kapıda biraz bekledi. Gelen giden yoktu. Belki sert tıklatmamışımdır diye düşünerek zili çaldı. Bu kez kapı yavaşça, gıcırdayarak açıldı. Onu, kardeşinin buruşmaya başlamış yüzü karşıladı. Ivan o yüzde bir ömrün bütün acısını görebiliyordu. O an vicdan azabı duydu. Sağırların duyabildiği nadir şeylerdendi bu.
Kardeşiyle bir süre bakıştılar. Sonra ikisi de gözyaşları içerisinde birbirlerine sarıldılar. İçeriye geçtiler. Konuşmadan öylece oturdular. Sessizliği bozan hiçbir şey yoktu. Zaten Ivan için hiçbir şey olmamıştı son zamanlarda, sessizliği bozan. Bir süre sonra kardeşi ayağa kalktı ve içeriye gitti. Beş dakika sonra tekrar geldi elinde bir kutu ve bir kağıtla. Kağıtta "Uzun zaman önce buldum bunu, belki bakmak istersin. Sende durabilir tekrar getirmene gerek yok."
Ivan kutuyu aldı, hiç incelemedi bile kutuyu. Ayağa kalktı. Bu kadar ziyaret yeterliydi. Kapıya doğru yöneldi. Yine oluyordu. Yine başı dönüyordu ve gözleri bulanıyordu. Bari burada, kız kardeşimin yanında olmasın diye düşünerek hızla kapının kolunu indirdi, hızlıca açtı. Dışarıya adımını attı. Geçmişti, baş dönmesi falan kalmamıştı. Kardeşiyle vedalaşmak için arkasına döndü. O an anladı neden başının dönmediğini. Olmuştu çünkü. Karşısında bebeğine çarptığı, Nikolayev olarak, kadın duruyordu. Ama henüz bu olay gerçekleşmemiş olacak ki kadın kucağında bebeğiyle duruyordu. "Güle güle baba. Dikkat et yine tansiyonun düşmesin. Görüşürüz!" dedi kadın Ivan'a. Bu kez kime dönüştüm acaba diye düşündü Ivan. Olayı bozuntuya vermedi ve arkasına dönüp yürümeye başladı. Bacakları ağrıyordu, yaşlı birisiydi. Karşı kaldırıma geçti ve bir dükkanın camından kendine baktı. Bu o gün bebeğe çarpılan gün arkasında olan yaşlı adamdı.
Ivan'ın canı sıkılmıştı. Bu yaşlı adama neler yapmıştı kim bilir ? Öğrenmek için sadece yürüyüp olayları akışına bırakması gerektiğini biliyordu artık. Ellerine cebine koydu. Bir kağıt vardı. Çıkardı, baktı. Bir alışveriş listesiydi. Belki kendisi yazmıştı belki kızı belki karısı. Kağıtta dört tane resim çerçevesi ve bir tane de defter alması yazılıydı. Çarşıda iki saat gezdi, alışverişi yaptı. Elindeki kutuyla evin yolunu tuttu. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama evin yolunu hatırlıyordu.
Evin olduğu sokağa girdi. Önünde yürüyen aylak adamın dışında sokakta bir kendisi bir de ona baba diyen kadın vardı. Bebeğiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otur Anlatayım
Historia CortaBir deli mi ? Yoksa aşırı zeki birisi mi ? Sürekli krizler geçirip, geçmişine dönen, işitme engelli Ivan, acı gerçeklerle bir bir yüzleşmeye mahkumdu. Günlüklerine yazdığı bu olaylar bir hayalperestin eseri miydi ? Bir delinin ütopyası mı ? Ya...