Karşısındaki kanepede iki kişi oturmuş, ona bakıyorlardı. Masasını mum ışığıyla aydınlattığı için, odanın geri kalanının karanlıklığı, yüzleri seçememesine sebep oluyordu. Ama sağdakinin bir erkek, soldakininse bir kadın olduğunu anlayabiliyordu. Kadının kucağındaysa bir bebek vardı.
Adamı biraz inceledikten sonra fark etti ki bu o askerdi. Ama karşısındaki kimdi ? Karısı ? Kardeşi ? Ivan titreyen sesiyle "Kimsiniz ? Nasıl girdiniz buraya ?" dedi. Cevap yoktu. Hemen odanın diğer tarafına geçti ve lambayı yaktı.
Evet bu o adamdı. Omzu kanlar içinde, orada öylece oturuyordu. Gözünü yanındaki kadına çevirdi. Kadın ağlıyordu. Ama onu asıl şok eden şey bebek oldu. Kanlar içerisindeydi. Ivan ne yapacağını şaşırdı. Bağırmaya başladı: "Defolun! Defolun dedim size duymuyor musunuz beni!? Defolun!" Ama karşısındakilerde en ufak bi kıpırdanma yoktu. Bir veya iki saniye sonra kafalarını kapıya doğru çevirdiler. Ivan da o tarafa doğru baktı. Kapı zorlanıyordu. Kim olabilirdi ? Komşusu olsa kapıya not koyardı. Eline hemen şamdanlığı aldı ve kapıya doğru yaklaştı.
Kapıdaki bir süre daha zorladıktan sonra vazgeçmiş olsa ki kapının kolu kıpırdamayı bıraktı. Arkasına döndü ve tekrar karşısındakilere seslenmeye hazırlandı. Tam o esnada omzuna dokunan bir el onu durdurdu. Ivan refleks olarak arkasına döndü ve şamdanlığı karşısındakinin kafasına doğru salladı. İsabet ettirememişti. Kafasını kaldırıp baktı. Bu apartmanda oturan bir adamdı. Ve onun arkasında, kapının dışarısında, apartmanın yarısı bekliyordu. Ivan telaşlandı ama adam onu sakinleştirdi. Adam masadan bir kağıt aldı ve şunları yazdı: "Bayım, bağırma seslerini duyunca evinize hırsız girdi sandık. Kapıyı açamayınca kırdık, özür dileriz. Ama görüyorum ki evinizde kimse yok. Sanırım kötü bir kabus gördünüz. İsterseniz bu gece bizde kalabilirsiniz, biz de kapınızı tamir ettiririz ?"
Ivan bunu okuyunca kafasını çevirdi ve odaya baktı. Hala oradaydılar. Ama bu adam onları görmüyordu. Adam mı gereğinden az görüyordu, kendimi fazla görüyordu. Kağıdı aldı ve altına "Bayım, öncelikle saldırgan tavrım için özür dilerim. Ama malumunuz, korktum. Ve teklifiniz için teşekkür ederim. Evimi bırakmak istemem doğrusu. Sanırım biraz fazla bağırmış olmalıyım ki herkesi uyandırmışım. Kendilerinden özür dilediğimi söylerseniz çok sevinirim, iyi akşamlar." Adama kağıdı uzatırken gülümsedi. Adamsa kağıdı okudu ve arkasındakilere dönüp bir şeyler dedi. Ivan'a dönüp gülümsedi ve dışarı çıktı. Herkes dağılınca Ivan bir şey keşfetti. Kendi sesini nasıl duyabilmişti? Yeni bir dalga geliyor olmalıydı. Ve beklediği de oldu. Gözleri bulanıp, başı dönmeye başladı. Gözlerini kapatıp açtığında kendini bir arabanın şoför koltuğunda buldu.
Araba çok eskiydi. Dikiz aynasına baktı, acaba bu kez kimdi ? Yine Nikolayev. Ama biraz daha gençti. Bakışlarını sokağa çevirdi, tüm evler oldukça eskiydi. Sokakta gazete satan bir çocuğun sesini dinledi ve tarihi anladı. "Bayanlar baylar! Ülkemizin ordusunun, askerlere ve erzağa ihtiyacı var. Doğu cephesinde verdiğimiz ağır kayıplar için destek ordu yollamamız gerekiyor. Doğu cephesinin komutanı Vasili İlyiç kahramanca öldü..." Bu ölüm, Ivan'ın orduya yazılmasından bir veya iki hafta önce yaşanmıştı.
Ivan, yani Nikolayev, sokağı süzerken arabasının bir şeye sertçe çarptığını fark etti ve o anda yükselen bir çığlığı fark etti. Bir bebek arabasına çarpmıştı. Hemen durdu ve arabadan indi. Bebeğe doğru koşarken bir adamla çarpıştı. Yüzüne baktı, bu Ivan'ın kendisiydi. Kadın önce bebeğini kontrol etti, durumu kötüydü. Sonra da Ivan'a dönüp "Neden tutmadın aşağılık herif! Ruhsuz! Senin yüzünden ölecek bebeğim." Nikolayev kanı donmuş bir biçimde olanları seyrederken Ivan ise umursamaz bir biçimde "Ona çarpan arabanın hiç suçu yok tabi, ahmak kadın." dedi ve yürümeye devam etti. Nikolayev'in başı tekrar dönmeye başladı ve yere yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otur Anlatayım
Cerita PendekBir deli mi ? Yoksa aşırı zeki birisi mi ? Sürekli krizler geçirip, geçmişine dönen, işitme engelli Ivan, acı gerçeklerle bir bir yüzleşmeye mahkumdu. Günlüklerine yazdığı bu olaylar bir hayalperestin eseri miydi ? Bir delinin ütopyası mı ? Ya...