Düğün öncesi.

51 0 0
                                    

Uyandığımda saat nerdeyse 12'ye geliyordu. Dün tüm gece kabuslarla boğuşmuş, aşiret tarafından milyon farklı şekilde öldürülmüştüm. Derin bir nefes alıp kafamı Miran'ın yattığı yere çevirdim. Çoktan kalkmıştı. Pek şaşırdığım da söylenemezdi ya, tam bir sabah kuşuydu. Tekrar kafamı yatağa gömüp biraz daha siftinmek için gözlerimi kapamışken kapının açılmasıyla içeri Efe ve Cemal girdi.

"BİZ GEL DİİİİİK!" İkisi de senkronizeydi. Gerçi her zaman öylelerdi ki, bazen üçüncü sınıf bir müzikal içinde olduğumu düşünüyordum.

"Hoşgel-" cümlemi bitiremeden vuran mide bulantısı ile tuvalete koştum. Efe ve Cemal saçlarımı arkaya toplamış beni rahat ettirmeye çalışırken, tuvalete Miran geldi. Saçlarım başkasının eline geçince Miran'ın nöbeti devraldığını anladım. İçimde ne varsa boşalttıktan sonra biraz daha iyi hissediyordum.

"Çıkın lütfen." Toplanmam lazımdı. Bu aralar sabah bulantılarım artmıştı, her sabah tuvalete koşmak durumunda kalıyordum. Derin bir nefes alıp karnımı okşadım. "Annecim neden böyle yapıyorsun? Bak sen de diğer kardeşler gibi mide bulantısı yapmasan? Neden beni yoruyorsun annecim?" Sıkıntıyla bir of çekip, ağzımdaki diş macununu tükürdüm. Nanenin fresh kokusu beni kendime getirmiş, o sabah mahmurluğumu ve mide bulantısını üstümden almıştı.

Banyonun önünde beni endişeli gözlerle bekleyen Cemal ve Efe'ye bu sefer hoşgeldiniz diyebildikten sonra ikisine de uzun uzun sarıldım. "Benden ne kadar nefret ediyorsunuz bilmiyorum ama ben sizi çok özledim." İkisine birden tekrar sarıldım. Aşağıda benim için koşturup duran abimden herhangi bir farkları yoktu gözümde. Tamam tamam bir farkları vardı, abimden tartışmasız daha zekiydiler.

"Senden nefret ettiğimiz falan yok, senden nefret ediyor olsaydık şu an burada olmazdık." Cemal beni kolunun altına alıp alnımdan öptü. Efe ise kolunu omzuma atmış, anatomik olarak çok da rahat olmayan bir pozisyonda sevgi çemberi içinde boğuluyorduk ki, Miran beni tuttuğu gibi kurtardı.

"Bu kız bu pozisyonda durmaya devam ederse çocuğum skloryoz olacak Allah korusun." Bu sefer sarılma sırası Miran'daydı. Kollarını belime doladı ve Efe'yle Cemal'i kibarca odadan kışkışladı.

"Miden nasıl oldu?"

"Daha iyi gibiyim. Ama biraz daha bir şeyler yemezsem bu sefer de açlıktan kusacağım." Miran tüm içimi ısıtan bir kahkaha patlattı. Yerinden kıpırdamaya niyeti yok gibi olmasının yanında bir de karnımı doyurmak için herhangi bir hamlede bulunmama da izin vermiyordu. Nazikçe kollarını birbirinden ayırdım. Gerçi ne kadar sıkı sarıldığını göz önüne alınca pek de nazikçe olduğunu söyleme şansım olduğunu düşünmüyordum. Miran durduğu yerde homurdanarak söylendi.

"Özür dilerim bebeğim ama karnımı doyurmak zorundayım."

"Kollarımı kırmak zorunda değildin ama."

"Sen de beni nefessiz ve aç bırakmak zorunda değildin ama ben nefessiz ve aç kaldım. Yapacak bir şey yok."

Miran burnumu sıktı. Muzipçe gülümsedi. Çok eğlenir gibi bir hali vardı. "Dimyat'taki pirince giderken, eldeki bulgurdan olmak istemiyorsan sarıl bana." Bu sefer gülümseme sırası bendeydi.

"Bebeğim Canan Karatay diyetindeyim. Gluten tüketmiyorum."

Hamilelik hormonları ile kötü espri sayısı arasında bir korelasyon olmak zorundaydı, bu kadar kötü esprinin başka açıklaması olamazdı. Miran hala inanılmaz kötü esprimin etkisinden çıkmaya çalışıyor olacaktı ki yüzünü şekilden şekile sokup duruyordu. Parmaklarımın ucuna kalkıp yanağını öptüm. "O kadar da kötü bir espri değildi bence."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 14, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Küçük Ders MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin