Medyada Serhat Teoman'ın modelliğini yaptığı tatlı mı tatlı amcamız Serkan var :)
Keyifli okumalar...
DERYA
Karanlık... Tamamen karanlık... Bir yerlerden ses geliyor ama ne olduğunu kestiremiyorum.
Burası da neresi böyle?
Neler oldu hatırlamıyorum. Aklımda sadece buraya düştükten sonrası var. Düşmek? Aslında tam düşmek gibi de değil. Sanki... Ne bileyim işte.
Bir an, nereden olduğunu kestiremediğim, bir esinti gelmeye başladı. Sonrasında etraf yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Ama turuncu ile sarı arası bir yerde kaldı.
Gece, gündüze aşık olmuş da, ona adım atmak istemiş ama kendi karanlığından da kurtulamıyormuş gibi. Belki de istemiyormuş gibi.
Havanın az da olsa aydınlanması ile beni masmavi bir gökyüzü karşıladı. Aralara serpiştirilmiş küçük kremşantiler gibi duran bulutlar da vardı. Dizlerim üzerinde durduğumu o an fark ettim. Ayağa kalktım ve bir an karşımda duranı görünce ufak bir çığlık attım. Uçurum...
Çok yüksek bir uçurum. Aşağısı azgın dalgaların vurduğu güçlü kayalıklarla dolu. Korkudan olduğum yerde kalakalmıştım. Ne ileri ne geri hareket edebiliyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra tekrar kayalıklara baktım. Yükseklik korkusu olan bir insanın bunu yapması tam bir çılgınlık.
Ama o an benim bile inanamadığım bir şey oldu. Bu yükseklik beni çok rahatlatmıştı. Kıyılara doğru yeşil, hırçın sular, açıklara doğru mavinin her tonuna boyanıyor gibiydi. O kadar güzel gözüküyordu ki, bir an aklımdan kendimi o serin sulara bırakmak geçmedi desem yalan olurdu.
Orada ne kadar süre denize baka kaldığımı bilmiyorum. Ama zaman geçsin istemiyordum. Bu kadar güzel bir manzara hayatımda hiç görmediğime yemin edebilirdim. Ama asıl soru, burası neresiydi? Bir işaret, bir tabela, bir nesne görmek umuduyla arkamı döndüğümde pişman olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.
Uçurum kenarı ne kadar muazzam bir manzara ile beni kucaklasa bile, öncesi de bir o kadar kötüydü. Tamamen karanlıktı. Karanlığa doğru bir adım atmak istercesine sırtımı uçuruma verdim. Kendi kendime konuşmaya başlamıştım. "Korkma Derya! Korkma!"
Çok karanlıktı. Sanki, bir anda buraya düşmüş gibiydim. Başa dönmüş gibi. Geçmişe dönmek gibi. Geçmiş... Geçmiş de yaşadığım şeyleri uzaktan izler gibiydim. Ama bu sefer sadece kendimi görmüyordum. Herkes oradaydı. Bütün sevdiklerim.
Aralarından biri çok dikkatimi çekmişti. Eli silahlı biri... Gözlerinden nefret akıyordu. Nefretin en somut hali gibiydi. Silahı elinde tutuyor ve sevdiğim tüm insanlara yürüyor gibiydi. Onların yanına vardığında herkes onu gülerek karşıladı. Çünkü o sevilirdi. O silah eline hiç yakışmamıştı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.
Elini kaldırdı ve doğrulttu. Bir an içimde oluşan korku, heyecan ve yoğun adrenalin duygusu ile bilmediğim karanlığa koşmaya başladım. "Dur! YAPMA!"
ANESA
"Anne, anne uyan hadi. Öğlen oldu." Normalde çıt sese uyanan kadın, beş dakikadır uğraşmama rağmen uyanmıyordu. Yatağının yanındaki ufak masada gördüğüm bilgisayar ve kulaklık onun gece film izlediğinin ve haliyle geç uyuduğunun kanıtıydı. Ona tekrar dokundum. "Annem..."
Bir an yataktan fırladı. Aklım çıkmıştı. Ani şeylerden oldum olası korkardım. Ani konuşmalar, ani hareketler vs vs... "Allah'ım, rüyaymış..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİLİT
Ficción GeneralDışarıdan mutlu ve güçlü gözüken bir aile, içinde dayanmaya gücü kalmasa bile birbirine olan bağı ile dağılmayan bir aile... Biri çift ve bunların birbirlerine aşık olup evlenmesi ile başlayan tüm ailenin hayatı. Bu hikayede sadece o çiftin değil...