Bay Thompson sınıftan çıktığında Tyler'a döndüm. "Hey, Tyler, bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii ki."
"Charlie. Nasıl bir çocuk?"
Aslında bu soruyu sorma sebebim Charlie'den etkilenmiş falan olmam değildi-yani kısmen değildi.- Sadece kendimi o gözlerin sahibinin Charlie olmadığına inandırmaya çalışıyordum.
Tyler duraksadı ve suratını astı.
"Aslına bakarsan... Yani bilemiyorum ama, biraz değişik gibi."
"Değişik? Yani ne anlamda?"
"Yani demek istediğim, hani filmlerde falan olur ya, 'Kötü Çocuklar' İşte. Charlie de bizim okulun 'Kötü Çocuğu' diyebilirim sanırım."
"Anladım."
Suratımı asıp önüme döndüm. Aldığım cevaplar kafamı daha çok karıştırmıştı. İçimden, "Keşke sormasaydım." diye geçirdim.Tyler bozulduğumu anlamış olacak, bana doğru döndü. "Hey, bir sorun mu var?"
"Hayır. İyiyim." Suratımı topalamaya çalışarak yüzüme yapmacık bir gülümseme kondurdum. Ancak bu Tyler'ı tatmin etmemişti.
"Aman Tanrım, Vic, ne kadar da samimi bir gülümseme. Çok inandırıcısın."
"Hey, o kadar kötü müydü ya?"
"Kötü mü? Aslında kötü değildi. Berbattı."
"Tamam kabul ediyorum. Sahte davranamıyorum. Yalan söyleyemiyorum. Beceriksizim işte, ne yapabilirim?"
Güldü. "Bu güzel bir şey. Farkındasın değil mi?"
Yanaklarım kızaracak. Tyler lütfen sus.
"Teşekkür ederim." dedim yavaşça.
"Aa, utandın mı?" dedi yüzünde çapkın bir sırıtışla. Yanıma doğru eğildi.
"Flörtte iyiyimdir.""Flörtte iyiyimdir."
Şaşkın bir ifadeyle başımı ona döndürdüm ve biraz önce onun yaptığı gibi ona doğru eğildim.
"Tyler, sence ilk günüm için fazla hızlı değil misin?" Ufak bir kahkaha patlattı.
"Sadece şaka yapıyorum. Rahatsız olduysan susabilirim."
"Yok, yani uyarayım da." Göz kırptım ve güldüm. O da güldü.
Yanımdan akan havayla diğer tarafa döndüm. Hayatımda duyduğum en güzel parfüm kokusu yanımdan akmıştı. Kimden geliyordu bu koku? Aşağı doğru baktığımda kokunun Charlie'den geldiğini farketmiştim.
Tanrım yine mi? Az kaldı çocuktan etkilenmeme. Sanki etkilenmedin değil mi gerizekalı?
İç sesimin susması gerek. Yoksa haklı çıkacak çünkü. Sınıftan çıkan Charlie'ye baktım.
Suyumu bulmak için etrafıma bakındım. Daha sonra evde bıraktığımı hatırladım.evde bıraktığımı hatırladım.
"Tyler, farkındayım, çok soru sordum ama, su alabileceğim bir yer var mı, kafeterya falan?"
"Ha, evet, hatta bu binada, en alt katta. Merdivenlerin diğer tarafında." Güldü.
"Çok teşekkür ederim. Hemen geliyorum."
"Victoria, istersen ben de gelebilirim. Hem okulu da tanıtmış olurum."
"Sağ ol ama şimdi hızlı olmam gerek. Başka zaman olsa?"
"A, tabii ki." Gülümsedim ve aşağı doğru hızlıca ilerledim.
Günün ilk yalanı. Hızlı olmam gerek. Tabii ki gerek değil. Kabul et, Charlie'nin peşine gidiyorsun.
"İç sesim, fazla oluyorsun." diye kendi kendime söylendim.
"Ne diyor ki?" dedi o derin ses. Korkuyla sıçradım ve arkama döndüm.
Charlie duvara yaslanmış, tek ayağını kırmış bir şekilde duruyordu ve bana gülümsüyordu.duruyordu ve bana gülümsüyordu. "Kim ne diyor?" dedim anlamamış gibi.
"Hadi ama, beni böyle kandıramazsın." dedi ve sırtını duvardan ayırdı. Karşımda olacak şekilde dikleşti.
"Seni anlamıyorum desem fazla salak mı görünürüm?" "Hayır, ama... Ama daha beceriksiz görünürsün."
"Ne alaka?" dedim şaşırarak.
Gözlerini devirdi. "Diyorum ki, yemem ben bunları." Cevap vermedim.
"Her neyse senle bunu tartışmayacağım. Ben Charles."dedi ve sağ elini bana doğru uzattı.
"Charlie değil miydi?" dedim elini sıkarken.
"Hayır. Yani senin için hayır. Eğer beni tanıabilirsen belki senin için de Charlie olabilirim."
Tek kaşımı kaldırdım. "Bu bir özgüven patlaması mı, yoksa her zamanki halin mi?"
"Bebeğim, beni tanımadan böyle söyleme bence." dedi kulağıma eğilerek. Yüzünde yine o çapkın gülümseme vardı. Ardından arkasını döndü ve hiçbir şey söylemeden sınıfa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haunted Boy (Charlie Puth FanFic)
FanfictionO sana iyi gelmez. Kimseye gelmez. O çocuk lanetli.