"Merhaba sevgilim,
Sen gideli 4 ay oldu. Zaman hiç de hızlı geçmiyor. İşkence gibiydi.
Bebeğim, doğum günün kutlu olsun. Eğer burada olsaydın sana hayatının en güzel doğum günü hediyesini verirdim, ama sanırım hediyene kavuşman için biraz beklemen gerekecek.
Birtanem, bebeğimiz bu sabah doğdu. Tanrı seni benden alsa da senin doğduğun gün bana Blake Otto'yu verdi. Bu yüzden minnettarım. Ve evet, sen haklıymışsın. Belki kızım olmadığı için böyle diyorumdur ama gerçekten erkek olduğu için çok mutluyum.
Oğlumuz inanılmaz tatlı Charlie, ve fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla tıpkı sana benziyor. Umarım da benzer, oğlumun babası kadar yakışıklı olmasını gerçekten isterim.
Yarın da hastanede kalacağız ama daha sonra evimize döneceğiz. Blake Otto'ya babasının ona hazırladığı tüm oyunları öğreteceğim, emin olabilirsin.
Okuyamayacak da olsan sana mektup yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Mezarlık görevlilerinin bıraktığım kağıtlar yüzünden bana sövdüğüne eminim ama umurumda değil. Belki de aşık olduğumu farkedip bana üzülüyorlardır.
Öyle ya da böyle, aşık olduğum adama değer, sana değer sevgilim.
Seni çok seviyorum aşkım"
Kağıdı katlayıp Stephen'a uzattım. "Bunu benim için Charlie'nin toprağının birazcık altına sıkıştırır mısın?" Steph gülümseyip başını salladığında ben de ona güldüm.
Onu 13 Ağustos'ta yanına alan Tanrı, sonraki doğum gününde bana geri göndermişti. Her şeyiyle ona benziyordu, ismi, yüzü, gözlerinin yeşili, doğum günü. Onun aynısıydı.
Serumun bağlı olduğu elimle tekerlekli beşiği kendime doğru çekiştirdim. Huzurla uyuyan oğluma baktığımda gülümsedim.
Gözümün önüne gelen hayaliyle tekrar duygulanmıştım. "Keşke gitmeseydin."
Mikaela, ailesine yardımcı olmak için New Jersey'ye dönmüştü. Stephen ise tamamen toparlanmam için bir süre daha benimle kalacaktı.
Kafamı dağıtmaya çalışsam da ondan kurtulamıyordum. Gerçi kurtulmak istediğim de yoktu. Düşünmeye başladığımda anında gözümün önünde yine belirdi.
Üzerinde yine aynı kıyafetleri vardı. Öldüğü gün giydikleri. Benim en sevdiklerim. Saçları dağınıktı, alnına düşmüşlerdi. Yaraları iyileşmişti, o günkinden çok daha iyiydi, belki de hayal olduğu içindir, bilmiyorum.
Blake'in beşiğinin önünde durmuş, minik elini okşuyordu. Dolu yeşil gözleriyle tam olarak gururlu bir babaydı. "Doğum günümde doğmuş."
Burukça gülümsedim. "Evet."
İçimden, "Eğer burada olsaydı harika bir baba olurdu, yine duygulanıp ağlardı, ben de başını göğsüme yaslayıp onu sakinleştirirdim." diye düşündüm. Tekrar bebeğime ve hayal babasına döndüğümde gözümden akan yaşı farkettim ve hızla sildim.
Benimle aynı anda Charlie de gözünden akan yaşı sildi ama sonradan seslice gülmesi yaşın eski yerine geri dönmesini sağladı. "Çok güzel olacağını söylemiştim."
Güldüm. "Haklıydın."
Başını olumlu anlamda salladı.
"Charlie." Ona seslendiğimde bana döndü ve bana her zamanki şefkat dolu bakışlarından birini bahşetti.
Beni dinlediğini gösteren baş hareketinden sonra konuştum. "Seni çok seviyorum."
Gülümseyip Blake Otto'nun elini yavaşça öptü. Daha sonra gelip benim yatağımın köşesine oturdu ve ellerimi tuttu ama başka bir şey yapmadı. Dokunuşu hissiz hissettiriyordu. "O daha melek olduğu için ona ulaşabiliyorum. Sana daha fazla yaklaşamam. Yaklaşırsam kaybolurum. Yoksa ben de seni çok seviyorum ve sana sarılabilmeyi çok isterdim."
Gözyaşlarımın arasında güldüm ve konuştum. "Anlıyorum. Sorun değil."
"Bana kızgın mısın?"
"Sana kızgın olmam hiçbir şey değiştirmeyecek."
"Yani kızgınsın, öyle mi."
"Hayır, sana kızamıyorum bile. Birazcık kırgınım sadece."
"Özür dilerim."
Başımı salladım. "Önemli değil." Gözümden akan bir damlaya daha sahip çıkamamıştım.
Bana gülümsedikten sonra ayağa kalkıp Blake'ın yüzünü okşadı. Ardından bana alışkın olduğum bakışlarını bırakıp tekrar "Seni seviyorum." diye fısıldadı.
O kapıya doğru ilerlerken onu cevapladım. "Ben de seni sevgilim."
♧♧♧♧♧♧
Multiye aşığım
10 oyu geçtiğimizde 2.ekstra bölüm gelicek
Bb♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haunted Boy (Charlie Puth FanFic)
FanficO sana iyi gelmez. Kimseye gelmez. O çocuk lanetli.