Bir türlü kanımın ısınamadığı eylül ile her yeni günde merhabalaşmamız, benim için asık bir yüz, gereksiz huysuzluklar, yerinden çıkmış bir kaldırım taşına yanlışlıkla bastığımda pantolonumun paçasına sıçrayan çamurlu su ve sürekli ters dönüp kırılan şemsiyeler demekti. Eylüle dair şiirsel hisler besleyemiyordum. Aksine nedensizce hoşlanmıyordum eylülden. Belki de bu yüzden hayatım boyunca ilk kez bir eylül sabahına hevesle uyanmış olmak tuhaf geliyordu.
Eylülün renksiz ve melankolik havasına inat, bana adımdan rüzgarlar essin diye gitarımı elime aldım. Kılıfına özenle dokunurken düşünmeden edemiyordum. Müziğe olan ilgilimi keşfettiğim günden beri yaşama amacımı bulmuş gibiydim. Hayatın bana verdiği yegane armağanlardan biriydi müzik.Üniversiteye başladığım ilk güne dair, ilk gün ki canlılığını koruyan anılar zihnime üşüşürken hayatımın bambaşka bir yöne saptığını net bir biçimde görebiliyordum. Hayat, sonu tahmin edilmesi imkansız bir yola çıkmak gibiydi. Önünüze sürekli yeni yol ayrımları çıkıyor ve siz birini seçtiğinizde diğerinde ne olduğunu merak etseniz bile öğrenemiyordunuz. Çıkmaz sokağa girdiğinizde ise geri dönmek için geç kalmış olabiliyordunuz. Büyük bir istekle girdiğim hukuk fakültesini hatırı sayılır bir başarıyla bitirmiştim. İlk heyecan halâ tazeydi. Çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra ise adını bile neredeyse unuttuğun anneme dair yeni bir şey öğrenmiştim. Onunla en ufak bir ortak noktamın olmasıni istemezken, aynaya her baktığımda ona benzeyip benzemediğimi düşünürken tıpkı babam gibi, benim gibi bir avukat olduğunu ancak mezun olduktan sonra öğrenmistim. Annemin yokluğunun ne anlama geldiğinin farkına varmaya başladığım günden beri ona dair tek bir şeyi bile öğrenmek istemeyişimin bedeli büyük olmuştu. Hiç tanımadığım o kadın haberi bile olmadan benden en sevdiğim şeyi de çalmıştı. Yaşamak için elimde olan şey ise müziğimdi. Tercihimden dolayı bir an bile pişman olmamıştım. Kimse neden bir anda işimi bıraktığıma anlam veremezken hesap vermeyi reddetmiştim. Bu yüzden de herkes tarafından şımarık ve doyumsuz olarak yaftalanmıştım. Babamla hayatım boyunca ettiğim tek ve büyük o kavgadan sonra evden ayrılmış ve Bahar'la birlikte yaşamaya başlamıştık. Bir gün aniden Bahar'ın çalıştığı bara gelmiştim ve o gün hayatım bambaşka bir yol ayrımına gelmişti.
Yine bir eylüldü. Haddinden fazla soğuk bir akşamüzeri eve dönmek için yağmurda sırılsıklam olmuş bir şekilde yürüyordum. Ceketimin cebindeki telefon titremeye başladığında üzerime tüm hızıyla yağan yağmura söylenerek cevap vermiştim.
" Efendim, Bahar? "
" Adımla seslendiğine göre keyfin pek yerinde değil anlaşılan. "
" Eylülcüğüm sağ olsun beni sırılsıklam etmek için tüm yağmurlarını üzerime boca ediyor. Daha fazla ıslanmadan eve gitmeye çalışıyordum. "
" Nerdesin? Eve girmedin değil mi? "
" Hayır daha yaklaşmadım bile. " dediğim an " Sakın eve gitme! " diye bağırdı. " Şimdi hemen bir taksiye atlıyorsun ve doğruca Pera'ya geliyorsun. "
" Bahar, " diye sızlandım son anda yanımdan hızla geçen arabayı fark ederek kenara çekilirken. Son anda ıslanmaktan kurtulmuştum. " Çok yoruldum ve sırılsıklam ıslandım. Bence şu halimle pek de oraya uygun değilim. "
" İtiraz kabul etmiyorum efendim. Hemen geliyorsun. Eve geldiğimde suratı beş karış olmuş bir sarışın görmek istemiyorum artık. Gel de biraz havan değişsin. " dedikten sonra telefonu çat diye yüzüme kapattı. Elimde yüzüme kapanmış telefonla ağzım açık kalakalmıştım. Konuşmama bile izin vermemişti çakma sarışın!
Çaresizce bir süre olduğum yerde dikilerek taksi bekledim. Yaklaşık on dakika sonra gelen taksiye bindiğimde iyice bitmiş bir haldeydim. Halime acıyan taksici yüzümü kurulamam için bir peçete verdiğinde ona minnetle gülümseyerek teşekkür ettim. Gelmemi istediği yeri, yani Pera'yı daha önce hiç görmemiştim.
" Dikkat et kendine kızım. İncecik giyinmişsin bu havada. Hasta olursun Allah korusun. "
Gereğinden fazla babacan taksici gülümsememe neden olmuştu.
" Üşüyemiyorum ben amca. " dediğimde adam aynadan bana tuhaf tuhaf bakmakla yetindi. Pera'nın sokağına geldiğimizde ücreti ödeyerek arabadan indim. Taksici indiğim yere bakıp yüzünü onaylamayan bir şekilde buruşturunca ters bir söz söylememek için dilimi ısırmıştım. Ön yargılardan nefret ediyordum. Böyle bir mekana geldiğim için onun nazarında basit biri olmuştum aniden. Umrumda mıydı? Kesinlikle değildi. Herkes kendi çukurunda boğulduğu sürece umrumda olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAL YANIMDA
Romance"Arada bir ağlamak için Onu kocaman ellerimle sevdim Ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz Saçlarını kestim, şarapla ıslattım Saçlarını koynumda saklıyorum Arada bir ağlamak için" Aldatmak/Paulo Coelho