Ben seni kaç yıl sevdim
Aya kattım ve sevdim
Yalnızdım çok yalnızdım*
Çevremde birçok insan vardı ama kimse beni ne tanıyor ne de anlıyordu. Sorulsa Yaz'ı tanıyorum derdi çoğu oysa ki... İnsanlar daima diğerlerini yargılıyor ve sonuca odaklı yaşıyorlardı. Ama nedenler niye hiç birinin umurunda değildi? Neden kendilerini yoracaklardı zaten? Onlara göre bir şey ya siyah ya beyazdı. Gri diye bir renk yoktu. Beyaz olduğumu iddia etmiyordum ama siyah olmayı da kabullenemiyordum. Ben tüm renklerini birbirine çalan ve kendine sığınan yalnız biriydim.Gecenin karanlığı İstanbul'a çökerken adımlarımı hızlandırdım. Hava geceleri daha da soğuk oluyordu ama umursamıyordum. Siyah deri ceketime sıkıca sarınmışken rüzgardan görüşümü engelleyen saçlarımı toplamak için ceketimi serbest bıraktım ve havanın soğukluğuna bir kez daha lanet ettim. Saçlarım oldukça uzamıştı ama kestirmeyecektim.
Sakın dokunma onlara demişti bir defasında. Hatta haline gülüp birazcık kestirdiğimdeyse tam bir hafta boyunca konuşmamıştı benimle.
"Arada bir ağlamak için
Onu kocaman ellerimle sevdim
Ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz
Saçlarını kestim, şarapla ıslattım
Saçlarını koynumda saklıyorum
Arada bir ağlamak için"(*) dememiş miydi? Peki şimdi neredeydi?Gittiğinde bile hatıralarına kıyamamıştım. Biliyordum ki elinde olsa yalnız kalmama izin vermezdi. Elimden tutar, birlikte kalkamıyor olsak bile beraber düşerdik. Düşmemiş miydin? diye fısıldadı zihnimin kuytularına itelediğim mantığım. Ona duyduğum can yakıcı özlem, yattığı ölüm uykusundan uyanmıştı yine. Hiç ölmüyordu ya sadece yaşamam için zaman zaman yalnız bırakıyordu. Göğsümde bir sızı ile yaşamaya mahkum edilmiştim ve bu sızı sonsuza kadar kendini hatırlatacaktı biliyordum.
Ben ve O yoktu artık.
Biz diye bir şey kalmamıştı.
Geriye kalan yalnızca ben ve ona dair acılarımdı.Onu yanımda tutmak için ödeyeceğim bedel buysa razıydım. O yoktu ama ona dair acılarla bile avunurdum. Acısı da terk etseydi ne yapardım diye sordum kendime. Sen de terk ederdin insanları dedi hiç susmayan iç sesim.
Onu o kadar çok özlemiştim ki asla gömemiyordum geçmişe.
O benim için bir insanların düşündüğünün aksine bir sevgiliden çok daha fazlasıydı.
Tüm yaralarımın hem sahibi hem yegâne şifacısı, kalbimin ritmini bozan ilk ve son kişi, ilk vazgeçişimdi. Teşekkürlerimin, keşkelerimin, kahkahalarımın, gözyaşlarımın sahibiydi.
Varlığı gibi yokluğundan kalanlar da hayata bağlanmamı sağlayan birkaç şeyden biriydi.Gün ışığı yerini ay ışığına bıraktığında yıldızlar İstanbul'a göz kırpmaya başlamıştı bile. Gideceğim yeri neredeyse gözüm kapalı da bulabileceğime emin olduğum için bakışlarımı etrafta gezdirmekten kaçındım. Buradan nefret ediyordum. Bugün doğum günüydü... Gözümden süzülen bir damla yaşı hızla sildim. Bana yine kızacaktı. Ağlamayacağıma dair verdiğim sözü sadece onun yanında bozuyordum üstelik. Hayatım tuhaflıklar silsilesiydi adeta.
Sonunda kendimi durdurmayı başardım ve derin bir nefes alıp gözlerimin kuruduğuna emin olduktan sonra arkama döndüm. Oradaydı... Her zaman anlattığı gibi tek başınaydı... Birlikte geçirdiğimiz ilk doğum gününde itiraf etmişti hiçbir zaman doğum gününün kutlanmadığını. Bunu söylediğinde inanmamıştım. Sebebini söylediğindeyse hayatımda ilk defa biri için gizli gizli değilde gözlerinin içine bakarak ağlamıştım. Bende doğum günlerimi kutlamazdım. Hangi insan annesinin onu çöp gibi bırakıp terk ettiği günü kutlamak isteyebilirdi? İlk kez birbirimize böylesine açık davranmıştık ve tüm yaralarımızı paylaşmıştık.
O gün ağlamayı yasaklamıştı.
Bugün ise yine doğum günüydü ve ben yıllardır olduğu gibi yine doğum gününde ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAL YANIMDA
Romansa"Arada bir ağlamak için Onu kocaman ellerimle sevdim Ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz Saçlarını kestim, şarapla ıslattım Saçlarını koynumda saklıyorum Arada bir ağlamak için" Aldatmak/Paulo Coelho