çıkabilmek için önce onun biraz olsun sakinleşmesi gerektiğine karar
vermişlerdi.
İki gözü iki çeşme deyimine Perim’in annesi yeni bir boyut katmıştı.
Hakan’ın deyişiyle iki gözü iki şelale ancak tanımlardı kayınvalidesinin
durumunu. Buna gülmemek için dudaklarını sımsıkı birbirine bastıran karısı, koluna hafifçe vurarak onu uyardığında, Hakan yalandan canı
yanmış numarası yaparak yüzünü buruşturdu.
Bu duruma tanık olan Muhsin Bey tövbeler okuyarak başını iki yana
sallarken bir yandan da söyleniyordu. ‘Buyur bak işte oğlunun
maskaralığına! Şimdiden karı dayağı yemeye başladı’
Naime Hanım başını çevirip o tarafa baktığında, oğlunun yüzünün
mutlulukla parladığını görüp tekrar için için sevinmişti. Aşk bir kez daha
galip gelmiş, engellerin karşısında yılmamıştı. Bundan sonrası kolaydı. Ne
de olsa evleri de yolları da ayrı. Muhsin Bey’in geçimsizliğine maruz
kalmazlar diye düşündü. Gerçi Hakan onunla her gün işte karşılaşacaktı
yine ama olsun akıllı oğlunun taviz vermeyeceğine inanıyordu.
‘Muhsin Bey’cim biz de artık yavaş yavaş gitsek. Bak hiç konuk kalmadı.
Gençler de odalarına çekilsin, yorulmuşlardır’
Muhsin Bey karısına ters bir bakış fırlattıktan sonra cevap verdi ‘Naime
Hanım bizim zamanımızda bu tip şeyleri konuşmak ayıp kabul edilirdi.
Senin dediğine bak. Sen de çabuk uyum sağladın gelin hanıma. Bakıyorum
da modernleşiverdin bir anda’ dedikten sonra başıyla Birsen Hanım’ı işaret
etti. ‘Hem o lafı bana değil gelinin anasına söyleyeceksin. Utanmasa yere
yatıp, kızının ayağına yapışacak ki gidemesin. Zaten o meymenetsiz kadın
ile aynı fikirde olduğumuz tek konu da buydu. Oğlumun o kızla
evlenmemesi...’
Müfik Bey karısının tam tersine, göbeği ortaya çıkacak şekilde sırtını
oturduğu koltuğa rahatça yaslamış purosunu keyifle tüttürüyordu. Nasılsa
Birsen Hanım ikisine de yetecek kadar drama sergiliyordu. Hem bir gerçek
varsa o da karısının solo gösterilerde daha başarılı olduğuydu.
‘Anneciğim yeter ama artık. Alt tarafı yukarı odamıza çıkacağız, dünyanın
öteki ucuna gitmiyoruz. Hem cidden çok yoruldum artık. Bir an önce ayağımdan ayakkabıları fırlatıp, şu ağır gelinliği çıkarmak istiyorum’ diye
annesine tatlılıkla söylediği sözler, gelinliğini çıkarma kısmına kadar işe
yarar gibi göründüyse de, ondan sonra Birsen Hanım vidalarından
boşanmışçasına kontrolden çıkmıştı.
Hem ağlıyor hem de derdini anlatmaya çalışıyordu. ‘Keşke…keşke bu kadar
acele etmeseydiniz. Hem…’ derken elindeki peçete ile burnunu siliyordu
bir yandan ‘hem daha ne kadar tanıyorsunuz ki birbirinizi? Belki
anlaşamayacaksınız. İnsan huyunu suyunu bilmeden evlenir mi biriyle hiç?’
‘Anneciğim bunları düşünmek için sence uygun bir zaman mı? Yani imzaları
attık ve az sonra odamıza çıkacağız…’ derken annesinin hıçkırıkları ile
sözü tekrar kesilmişti.
Zavallı Hakan karısının yanındaki sandalyede oturmuş kayınvalidesini
şaşkın gözlerle izlerken onu rahatlatacağına inandığı bir iki kelime sarf
etme ihtiyacı duymuştu. ‘Kızınıza çok iyi bakacağımdan emin olabilirsiniz’
Bu sözleri duyan Birsen Hanım elinde mendili ile bir an durup ona
baktıktan sonra tekrar ağlamaya başlamıştı.
‘Zaten başımıza ne geldiyse senin ona fazlaca iyi bakmandan geldi.’
Hakan hayretle kaşlarını kaldırdı ‘Bu ne demek oluyor şimdi?’ derken
bozulduğu ses tonundan belli oluyordu.
Perim konunun uzamasını istemediği için kocasının elini tutup hafifçe
sıktıktan sonra ayağa kalkıp onu da kaldırdı.
‘Anneciğim sabaha kadar ağlasan da bir şey değişmeyecek biliyorsun. O
nedenle biz artık gidiyoruz. Babam nasılsa seni sakinleştirir’
Babasına dönüp bakınca, Müfik Bey, selam verircesine elindeki puroyu
hafifçe kaldırıp gülümsedi. ‘Elbette’ dedi olan biten yüzünden zerre kadar
morali bozulmamış şekilde.
Perim’in ailesini atlattıklarına göre, geriye onları odaya kadar takip
etmeye kararlı görünen görümceleri atlatmak kalmıştı.
O konuyu da Hakan ele almalıydı. Nitekim ablalarını bir kenara çekip bir
şeyler söylerken, hepsinin yüzünde hoşnutsuz bir ifade belirmişti. İşaret
parmağını uyarıcı bir şekilde en küçük ablasına doğru salladığında ise, bir
nedenden dolayı kız kulaklarına kadar kızarmıştı. İşte sonunda odalarında baş başa kalmanın tadını çıkarıyorlardı. Hakan
yeni evliler için özel olarak hazırlanmış masadaki soğutulmuş şampanyayı
alıp açtı ve kadehlere doldurduktan sonra birini karısına uzattı. Gözlerini
onun gözlerinden ayırmadan kadehi hafifçe kaldırdı ‘Dünyanın en güzel
kadını ile sonunda evlenebilmiş olmama’ dediğinde Perim de kadehini
kaldırıp ‘İkimize ve sonsuz mutluluğumuza’ diyerek karşılık verdi.
Hakan elindeki kadehi masaya bıraktıktan sonra, Perim’in kadehini de
parmakları arasından usulca çekip aldı. Karısının belinden sıkıca kavrayıp,
boynuna yumuşak öpücükler kondururken bir yandan da kokusunu içine
çekiyordu.
‘Hala inanamıyorum…Tıpkı rüya gibi…Çok güzel bir rüya…Uyanmak
istemediğim’
Perim kıkırdadı ‘Evet bu gece her şey büyüleyici. Her karesi aklıma
kazınmış, ömrüm boyunca unutamayacağım bir anı oldu’
Hakan hafifçe geri çekildiğinde yüzünde muzip bir gülüş belirmişti
‘Babamın surat asmalarını ve homurdanmalarını saymazsak tabii’
Perim gözlerini devirdi ‘Lütfen yani. Bu konuda annemle boy ölçüşemez.
Hatta bayılma numarasını denememesine şaşırdım. Büyük olasılıkla
sosyeteden arkadaşlarına ne kadar zayıf olduğunu ispatlamak için giydiği
iki beden küçük elbise yüzündendir. Dikişlerinin patlamasından korktuğu
için hareketsiz durmak zorunda kalmıştır’
Hakan kahkahalarla gülerken Perim kollarını onun boynuna doladı
‘Hayatımızda sıkıntı yaratan şeylere hep böyle gülelim olur mu?’
Kocası onu tekrardan kendine çekip kulağına fısıldadı. ‘Seninle aksi
mümkün mü? Bu kadar harika olmayı nasıl başarıyorsun?’
Perim ayak parmakları üzerinde hafifçe doğrulup, onu öpmeden önce
yumuşacık bir gülümseme ile yanıtladı ‘Çünkü harika bir erkeğe aşık
oldum.’
Hakan bu peri masalını taçlandıracak final için daha fazla beklemek
istemediğine karar vererek, bir an önce karısını soyma faslına geçmeye
niyetlendi. Becerikli parmakları daha önceden de Perim’i giysilerinden
kurtarmıştı, hem de yıldırım hızıyla.
Ama bu gece sanki ilk sefer olacakmış gibi heyecanlıydı.
‘Muhteşem gelinliğinin içerisinde göz kamaştırıcı görünsen de, giysilerine
veda etme vakti geldi karıcığım’ dedi baştan çıkarıcı bir tonla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkla Kal
Teen Fictionİnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe...