İkindiyle Gelen Umut

44 1 0
                                    

Sami Amcanın söylediklerini sanki tekrar duymuş gibiyim. Rüya mı gördüm bilmiyorum. Ezan sesiyle uyandım ama sanki ismimi kulağıma üfleyerek peşine ezan okuyan hoca kadar yakındı bana. Aradan iki saat geçmiş yada geçmemiş. Kendime geldiğimde Sami Amcanın söylediklerini tekrar hatırladım. Çaresiz hissediyordum. İçimde çok farklı bir his vardı ama ne olduğunu inanın ben dahi bilmiyorum. Biraz toparlandım olduğum yerden kalkıp dışarı çıktım. Bir sigara içecektim oysa ki. Az ileride nispeten kısa bir minareye sahip bir cami gördüm. Yeşil ışıkları ile beni çağırıyordu sanki. Henüz bir fırt aldığım sigarayı yere atıp üzerinde ayağımı iki kere sağa sola gezdirerek söndürdüm. Ne oldu bilmiyorum ama caminin kapısına yaklaştıkça içerden müezzinin sesleri gelmeye başladı. O an içeri girip namaz kılacağımı biliyordum. Hemen sol tarafta önü açık çeşmelerden birinde abdest almaya koyuldum. Su öyle soğuktu ki kendime gelmiştim. Sanki herşeyden arınmış, ilk gün hayatımın kadınını bulduğum günkü enerjiye kavuşmuştum.

*

"Sadakallhul aziym"...

İçimdeki bu huzur beni içten içe umutlandırmakla kalmıyor, umutlandıkça içimde huzursuzluk baş gösteriyordu. Huzur doluyordum fakat Kardelen'im içeride hayatla savaşıyordu. Şimdi ne olacaktı? Doktor bile cevap veremezken ne düşünmem lazımdı? Ben düşünürken yere bir tesbih düştü. Peşinden omuzumda bir ağırlık hissettim. Az önce bize namazı kıldıran imamın ta kendisiydi.

"Selamün aleyküm genç, hayırdır pek bir düşüncelisin. Sanki dua etmiyor birşey için yardım çığlığı atıyor gibisin. Biraz sohbet etmek ister misin?"

"Şey, aslında, isterim hocam. Çok isterim."

Cami kapısından birkaç adım ilerde bir çay ocağı vardı. Hoca masayı gösterdi ve "hadi buyur." dedi.

"Anlat bakalım genç akşam ezanına kadar zamanım var ne anlatırsan dinlerim."

Tüm olan biteni eksiksiz anlatmıştım. Arif Hocanın gözleri doluydu. Bir iç çekti ve lafa girdi.

"Evladım elhamdülillah müslümanız değil mi?"

O an kalbime bıçaklar saplanmıştı sanki. Sanki derin bir uykudan aniden uyanmıştım.

"Hocam, ben müslüman değilim."

Bir anda Arif hoca kaskatı kesildi.

"Nasıl, bugün seni camide namaz kılarken gördüm. Arkasına tesbih çektin, dua ettin. Bende duanı bitirmeni bekledim. Kalkmış bana müslüman değilim diyorsun oğlum. Bu nasıl iştir?"

Arif Hoca haklıydı. Bu nasıl bir şeydi? Bilmiyordum. Neden camiye gittiğim hakkında bir kelime bile edemezdim. Aslında ben Ateisttim. Son birkaç yıldır beynimi kurcalayan sorular beni bu noktaya getirmişti. Biraz düşündüm.

"Evlat, sana diyorum. Daldın gittin."

O sıra kendime gelmem çok sürmedi. Hemen lafa girdim.

"Arif Abi, dün gece beni hastaneye kaldırmışlar. Aslında tam olarak öyle değil ama gözümü hastanede açtım. Bir sigara içmek için aşağıya inmiştim. O ara caminin ışıkları dikkatimi çekti. Şimdi ise sen bana bu soruları sorarken kendime geldim."

"Allah Allah" dedi Arif Hoca. " Sen müslüman değilsen nasıl namaz kıldım oğlum? Peki ya nasıl abdest aldın?"

Sürekli yeni sorular soruyordu ki haklıydı. Ben bunları nasıl yaptığımı bilmiyordum.

"Hocam" dedim. Ne abdest almayı tam olarak bilirim ne de namaz kılmayı. Bugün ne olduğu hakkında bir fikrim yok. İçimde bir huzur var ve sadece o kadar."

Hoca gülümsedi. "Evlat vardır bunda da bir hayır. Dur bakalım Allah sana çizdiği yolu sana yaşatmadan dünyadan almaz seni."

Bu sözleri anlıyorum fakat ne manası olduğu hakkında detaylı bir fikrim yok.

Arif Hoca tekrar lafa girdi.

"Kardelen miydi? Ha evet doğru, Kardelen'di. Bak kardeşim bugün seni huzurla dolduran tanrı sana umut vermiştir. Ben buna ikindi umudu derim. İkindi vaktiyle umut kazanan insan unutmaz, vazgeçmez, sabreder. Sabırlı ol. Derdi veren Allah dermanını da elbet verir. Şunu da unutma, insanın nefesi sayılıdır. Ne bir eksik alır ne bir fazla. Zamanı dolmayan uçurumdan düşer burnu dahi kanamaz. Dua etmeyi ihmal etme. Benden sana bir nasihat daha olsun. Allah  önce dermanı sonra derdi yaratmıştır ama derdi olanın dermanı için şükretmesi ve dua etmesi gerekir. Şimdi ben kalkayım sen biraz düşün. Umudunu kaybetme. Zira elindeki tek şey o. Hayde selamun aleykum."

Kapıyı çekip çıkarken bana söylediklerini düşünmeye çoktan başlamıştım. Bugün bulduğum huzuru daha önce hiçbir şekilde bulamamıştım. Belkide tanrıyı somut olarak aramam yanlıştı. Ne de olsa huzuru somut olarak bulmamıştım.

Telefonum çalıyordu. Arayan Meltem'di.

Kısık bir sesle cevap verdim. "Alo, dinliyorum Meltem."

Zafer yetiş...

KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin