10.Bölüm

23 6 0
                                        

-Armoni
Troy'a dinlenmesini tembihleyip çukura bakmaya gittim ama sorun sadece bir
değil birsürü çukur vardı etrafta. Hepsinin etrafında bi takım aletler vardı. Neden
aletlerini bırakmışlardı, o da bi muammaydı tabi. Etrafa bakınırken çukurlardan
birini fena halde buldum. Sanki alevlenmiş ve yanmıştı. Fazlaca kan ve rezil koku
vardı. Yanıma gelen Toby çukura korkuyla baktı "Burada biri fena halde
yaralanmiş." Gerçekten de öyle görünüyordu
Ani bir çığlık duymamla arkama döndüm Deniz yere düşmüş bağırıyordu. Onun
yanına gittim hızlıca, koku artmış ciğerlerimi dolduruyordu. Yerde yatan beden
görünce çığlığımı bastıramamıştım. Kasai hemen arkamda rezil bedene bakyyordu
Vücudunun heryeri kanla kaplıydı, çukura yuvarlanmıştı...
Ölmüşmüydü..
Yavaşça yanına gittim. Parmaklarmı boğazına dayadım. Buz gibiydi, nabız yoktu.
"Ölmüş."
İnanmamışcasına tekrar bastım parmaklarımı, sert bir şey vardı,ama kemik değildi.
"Burada sert birşey var Kasai"
"Boynudur, şimdi ben bi an önce buradan gitmek istiyorum. Bırak ta gidelim."
"Havlu"
Elimdeki beyaz ışık bütünü bi havluya dönüştü. Adamın boğazını temizlemeye başladım. Kanlar temizlenince geride kalan deri -
Deriden çok kumaş parçasına benziyordu.-  Dağılmaya başladı. Iğrenç. Elimle deriyi kaldırınca kurşuni bi tabaka gördüm. Bildiğin demirdi. Bu insan değildi. Canlı değildi.
"Robot! Kasai bu bir robot! Toby! Şuna bak!" 
Arkasını dönüp gitmekte olan Kasai dönüp baktı. "Ciddi misin?!"
O sırada Toby yanıma gelmişti bile. "Gerçektende robot!"
Deniz yanımıza geldiğinde korkmuş görünüyordu. "Adamlar geri dönüyor. Biraz ilerideler" dedi, ruh gibi çıkıyordu sesi.
"Armoni çabuk buradan gidelim! Toby sende gelde Troy'u uyandıralım."
İkiside gittiğinde kanlı havluya baktım. Bi robottan nasıl kan çıkabilirdi. Ya da, bu gerçekten kanmıydı.
Havluyu çantamın içine atarken, adamın -yada robotun- hafif kalkmış demir kısmını kırıp çantama attım. Onlar Troy'u uyandırırken etraftaki değişik aletleri de çantama attım hızla..
Troy'un yanına gittiğimde toplanmışlardı bile.
"Daha iyimisin?" Dağılmıştı ve yorgundu. Onu öyle görünce içim açımıştı. Eğer laneti savurabilseydim-
Toby kafasıyla onayladı. "Yürüyebilecekmisin?"
"Sanırım"
Elini tutarak onu ayağa kaldırdım ve kolunun altına ona destek olacak şekilde girdim. Diğer koluna da Toby girdi. Toby, Troy'dan çok daha iyi görünüyordu. Ona çarpan laneti biraz olsun savurabilmiş olsa da, Troy ona karşı yağan lanetlerden kaçmamıştı.
Olabildiğince hızlı bir şekilde yol alıyorduk ki tıkırtılar duymaya başlamıştım. "Sizde duydunuz mu?" dedi Toby. "Evet" dedim "Yakındalar".
Omzumu dürüklemeye başladı Deniz. Parmağıyla sağ tarafı gösteriyordu. Orada adamlar yürüyorlardı. Bir tanesi bizi farketti.
"Fark ettiler çabuk saklanın!"
Hemen dev ağacın arkasına girdik. Kasai ve Toby savunma pozisyonu aldı, Deniz  kendine bir yer bulmuş saklanmıştı. Troy adamlarla savaşacak kadar iyi değildi. Onu bir ağacın kuytusuna çektim. Adamlar yaklaşıyordu. "Sana sinyal gönderdiğimde beyaz ışığı takip et."  Etrafına bir görünmezlik kalkanı çektim. Artık onu göremiyorum. "Etrafı tuzaklarla çevirelim"
"Kasai bunlar artmış mı bana mı öyle geliyor?"
Birbirine benzeyen yaklaşık 20 adam bize doğru koşuyorlardı.
"KAÇIN!!"
Troy'un kalkanını hareketli hale geçirdim çevirdim. Bizi arkadan takip edebilecekti.
Bütün gücümle koşmaya başladım. Kasai, Toby ,Deniz hepimiz koşuyorduk.  Arkamdan yeşil bi ışık hüzmesi geçti. Teğet geçmişti, pislikler lanet yağdırıyorlardı yine.
İyice odaklanmalıyım. Ellerimi birleştirdim. Ellerimde beyaz bi ışık topu büyüyordu, büyüdü ve genişledi. "AAAAA!!"
Arkamı dönüp topu onlara fırlattım.  Patlama gürültüsüne çığlıklar karıştı.
"İYİ ATIŞTI!" diye bağırdı Toby, gülüyordu. Arkama baktığımda onları neredeyse atlatmıştık. Birini hariç.
Arkamızda bize onlarca lanet birden fırlatan biri belirdi. Daha da hızlı koşuyordum şimdi. Yanımdan beş altı lanet geçmişti hepsinden kaçıyorum.
Yeni bi büyü. Odaklanamıyordum.
Tam o sırada arkamda bi ateş belirdi. Adam yere yığıldı. "AFERİN KASAİ!-"
Ayaklarımı hissetmemeye başladım bi an. Aşağıma baktığımda batıyor olduğumu gördüm. "Kasai!" dedemle onları görmem bir oldu. Hepsi neredeyse yarılarına kadar batmışlardı. "Armoni batıyorum"
"Ya varya bi bataklığa düşmediğimiz kalmıştı ya!"
Çırpınıyordum. Ama bi işe yaramıyordu. Çıkamıyordum. Gittikçe daha çok batıyordum. Bacaklarıma yığılan baskı gitgide artıyordu. "AAAA!!!!"
Deniz yarısına kadar batmış ağlıyordu. Bu kız nasıl girdi bu saçmalığa. Ölecek burada.  Yani tabi bizde. BURADA ÖLECEĞİZ!
Mantıklı düşünme yethimi kaybetmiş olsam gerek!.
"Kasai" dedim "Ateşini kullan! Kurut toprağı"
Kasai'nin ellerinden çıkan alevlerle gözlerimi kıstım.
"Hiç bir işe yaramıyor"
Etrafıma işe yarar birşeyler bulmak için bakınırken Troy'u gördüm. Topallayarak geliyordu. Bataklığa girmeden durdu. "Ne işiniz var orada!!"
"Çamur banyosu yapıyoruz. Çok eğlenceli(!) sende gelsene(!)."dedi Toby alayla.
"Bizi buradan çıkar!"
"Taş onlarda mı?"
"Bilmiyor-" derken lafım yarıda kesildi.
"Boynunda gri kuşak olan adamda! Cebinde! O ormanın çıkışına kaçtı!" diye bağırdı Deniz. "Deniz sen nerden biliyorsun?"
"Gördüm!"
Troy bize doğru uzunca baktı ve koşarak-olabildiğince koşarak- uzaklaştı.
"BİZİ BURADA BIRAKMA!!"
Gittikçe batıyorduk.
Korkuyordum..
Artık göğüs kafesime kadar batmıştım.
Nefes alamıyordum.

WakuseiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin