Mektup Yazmak

29 1 0
                                    

        Hava sıcaklığını gitgide yitirip, akşam güneşinin pencerelerde bıraktığı parlak turuncu ve hoş rengi seyrederek, kurutulmuş biberlerin renk cümbüşüne takıldığı, altında durduğu asmaların gölgesinden alarak ilhamını, kağıdı yormadan ve kalemi utandırmadan yazmaya başladı mektubunu.

        Kalemi kağıda dokundurur dokundurmaz, yüreğine birşeyler dokundu hemen. Hissi sıcak ve tatmin edici, heyecan verici ve pek ala nadide bir dokunuştu muhakkak. Kalemin mürekkebi kağıda her dağıtışında, bu dokunuşta yüreğinin her yanını sarmaya başlıyordu ve giderek büyüyordu. Kaleminin kelimelerle dansında, yüreğinin ferahlamasına vesile de olmuştu bu. İnsan yazdıkça, insan söyledikçe daha da sakinleşiyordu, doğruydu.

        Her bir paragraf atlamasında daha derinlerde hissetmeye başlıyordu bu dokunuşu. Yüreğinin derinlikleri vardı ve herkese açılmazdı bu derinlikler. Sadece bir kişi girer bu derinliklere, ya ebede kadar orada kalır, ya da ebede kadar kimse orada kalamaz. Gönül bazı durumlarda çok bencil davranabiliyor ve bunu hissettirmeden yapmayı çok iyi beceriyordu. Çünkü gönül demek, insana insan olduğunu hatırlatan, var olma sebebi olan, hiç yokken, yaratılmadan evvelki sevilmeyi, sevgiyi en üst derecede yaşatan çok nazenin bir yapıydı.

        Sonunda mektubun nasıl bitirmek gerekliydi, bilemedi. Herşey normal başlamış ancak sonuca kalınca olay, daha ileri gidilemiyordu. Çokça denedi nasıl bitireceğini. Yapamadı. Mektubu yazarken adeta sevdiğiyle el ele tutuşmuş, yüz yüze bakmışlardı. Beraber her satırda yeni bir günbatımını yerinde seyretmişlerdi, her noktada yeni bir geceye dönmüşlerdi, her kelimede yeni güneşler doğmuştu aşklarına. Kalemin kağıda her dokunması, dudaklarının birbirine daha da yaklaşmasını sağlamıştı. Mektubu bitirmek bunları da bitirmek demekti, bitiremezdi.

        Tüm bu düşünceler içinde siyah beyaz fotografların bulunduğu albümünden belli olmasa da mavi bir fonun üzerine çizilmiş bulutların önünde çekildiği ve annesini o günün akşamında kaybettikleri zamandan kalma bir kareyi yakaladı ve mektubun üzerine bıraktı. Bu hareket tüm mana dünyasında bir zelzele meydana getirdi ve o mektubun üzerinde dönen tüm hülyalar bir anda yerle bir oldu. Kelimeler kelimelerin üstüne döküldü. Gerçeklik geri gelmeye başladı. Gözlerini gecelerin hırsızların heybesinde saklandığı bir dünyaya açtı. Kendisini güneşin batmakta olduğu kahverengi bir  perşembe akşamına, hüznün kollarına usulca bıraktı.

DöngüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin