Merhaba. Merhaba.
Daha önce söylemedim sanırım. Babam ona içki almazsam, isteklerini yerine getirmezsem beni yorulana dek dövüyor. Aslında bunlar için değil de zevk için dövdüğünü düşünüyorum. Babamın içkisinin bittiğini fark ettiğimde babam eve gelmeden almam gerektiğini düşündüm. Tanrım. Oraya gitmekten nefret ediyorum. Sürekli etrafta sarhoş insanlar oluyor. Ben de bundan rahatsız oluyorum! Oyalanarak güzel (!) ceketimi giydim ve çıktım. Bir an önce geri dönmek istiyordum. Buraya gelmektense dayak yemeyi yeğlerdim. Sokağa girdiğimi burnuma gelen pis kokudan anladım. Agh. İğrenç! Markete (sadece içki satan bir yer.) doğru yöneldiğimde sırtım sertçe duvarla buluştu. Ne olduğunu anlamaya çalıştığımda karşımda iki kişi biri eliyle omzumu tutuyordu.
“Hey! Bırakın beni de gideyim!” diye cırladım.
“Immh. Bir düşüneyim… Ah. Ben biraz eğlenelim derim… Eric sen ne dersin?” dedi ukala bir şekilde. Tanrım. Korkuyorum. Ah. Hayır. Hayır. Lanet! Güçsüz gözükmekten, ağlamaktan nefret ediyorum. Bir anda hıçkırığımı saldım.
“Bırakın beni. Yalvarırım.” Sona doğru sesim kısılmıştı. Yüce tanrım. Ne olur bana yardım et.
“Bırakın onu!” dedi biri. Sesi oldukça erkeksi ve sertti.
“Size diyorum. Bırakın onu!!” Ops. Birileri sinirli sanırım. Gözlerimi sıkıca kapatmış olacakları bekliyordum. Omzumdaki yük kalkınca gözlerimi açtım. Eric ve o diğer çocuk yerdeydi. Kalktılar ve koşarak uzaklaştılar. Karşımda kıvırcık saçlı birini gördüm ve göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.
“T-Teşekkür ederim.”
“Bunu teşekkür için yapmadım. Yani bunun devamı öyle filmlerdeki gibi mutlu sonla bitmeyecek.”
“A-Anlamadım.”
“Seni güzel olduğundan kurtarmadım yani. Zaten tipim değilsin.” Pardon? Aptal mı çocuk… gerçi yalan da söylemiyor ya neyse. Gelen bir cesaretle göğsüne bir yumruk geçirdim. Geçirdim. Geçirdim ama hiçbir etki etmedi ve burnunu kaşıdı.
“Çok. Çok huysuzsun.”
“Hiçte!” bunu söylediğimde bana bir adım yaklaştı.
“Çok çirkinsin.” O bunu söylediğinde gözlerim dolmuştu. Ne oluyor bana!
“Sulu gözsün…” Agh. Buradan gitmek istiyorum. Öyle de yapacağım! Eve doğru yürümeye başlamıştım ki biri kolumdan tuttu ve kendine çevirdi.
“ve duygusal.” dedi ve defolup gitti. Aptal. Sanane ki benden. Ne diye uğraşıyorsun benimle. Agh Tanrım. Neden ben.Ben düşüncelerimle boğuşurken kapşonlu ukala gözden kaybolmuştu. Daha fazla kendimi kasamadım ve ağzımdan bir hıçkırığın çıkmasına izin verdim. Neden onun için ağlıyorum ki.
“Şşh… Tatlım. Ağlama.” Annemin sesi beynimde yankılandığında çığlık atıp, sarsılarak ağlamaya başladım. Çığlık atıyordum çünkü annemin sesini duymak, duyupta kahrolmak istemiyordum. Agh. Nefes alamıyorum. Agh merhaba karanlık. Merhaba astım krizi.
-------- ---------- ------------- ------------- -----------
Gözümü zorla da olsa açmayı başardığımda etrafa bakındım. Etraf siyah ama zevkli döşenmişti. Diğer eşyalara nazaran yattığım çift kişilik yatak, krem rengiydi. Hastanede olamam değil mi. Peki ama…b-burası neresi?
Sonunda akıl edip yataktan kalktığımda, kalktığım için hem kendime hem de ağrıyan başıma lanet savurup yatağa tekrar oturdum ve başımı ovuşturdum. Kapının açılma sesini duyduğumda başımı oraya çevirdim... Agh. Ne oluyor?
Kısa oldu biliyorum ama ilk bölüm. Üzgünüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KİŞİ
Fantasía"Belki de o gece orada olmamalıydım." "Seni temin ederim, o gece orada olman hayatında yaptığın en doğru şeydi..."