"Hadi uykucular, kahvaltı hazır!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. "Yaa... 5 dakika daha... Lütfen!" bu uykulu ses Barış'a aitti. Evin en uykucusu, en mayışığıydı o; küçük zombimizdi bizim.
Arkamı döndüğümde Bora'ya çarptım. Bu hızına ve aniden bir yerlerden bitmesine alışmıştım. Alıştım dediğim eskisi gibi yüreğim ağzıma gelmiyor, ödüm bir yerlere karışmıyordu.
"Kahvaltı var dediler geldik" Aç. Hayvan. Orangutan. İnsan bi günaydın der dimi.
"Sana da günaydın" diyerek trip atmaya çalıştım.
"Ne? Haa... Günaydın günaydın. Pozitiften koydun değil mi Nilüfer?"
"Heralde pozitiften koydum Bora, unutur muyum"
"Bitanecik arkadaşım ya" diyip yanağımdan makas aldı. Yanağımı kopardı demek daha doğru olur. Hayvan işte. Arkadaşımmış. Sensin arkadaşım. Kan emici odun.
Diğerlerini kaldırmadan önce kahvaltı masasına göz attım. Bora için bir bardak A pozitif kan, Barış için kuzu beyni, Çağatay için kuzunun geri kalanı, biz kızlar içinse peynir, zeytin, yumurta gibi normal kahvaltılıklar... Ve baş köşeye geçmiş aç aç bakan bir adet Bora.
"Barış ve Çağatay'ı kaldırır mısın? Bende yukarı çıkıp Hayat ve Derin'i uyandırayım."
"Hı tabi... Çağatay kurdunu uyandırıyım da oracıkta ısırsın beni, geberip giderim sonra bi yerlerde"
"Sen Barış'ı uyandır, Barış da Çağatay'ı uyandırsın nasıl fikir?"
"Sanki o uykucuyu uyandırmak çok kolay" "Kuzu beyni olduğunu söylersen uyanır" dedim ve omuzlarından tutarak koridora iteledim.
Ardından merdivenlere yöneldim ve ikişer üçer çıkmaya başladım. Aşağıdan kapı tekmeleme sesleri geliyordu. "Kalk seni lanet olası zombi, açlıktan ölmek üzereyim!"
Gözlerimi devirerek Hayat'ın kapısı çaldım. "Giiir!"
"Hadi kahvaltı hazır" Doğruldu ve gülümsedi. Sarışın ve çok tatlıydı, gülmek ona çok yakışıyordu. Çabuk uyananlardan biri olduğu için şanslıydım. Sevgilisi niye bu kıza çekmemişti ki? Gördüğüm en zıt ve değişik çift onlardı sanırım. Gerçi bir zombiyle hayaletin ilişkisinden ne bekliyordum ki?
Kapıyı kapattım ve Derin'in odasına doğru yöneldim. İşte evde en az sevdiğim kişi, soğuk nevale, küçük cadı. Kapısını çaldım ve usulca "Kahvaltı hazır" diye seslendim.
"Tamam, sen git gelirim" dedi sert bir sesle. Ben de içimden ne halin varsa gör deyip tuvalete gittim.
Çıktığımda aşağıdan gülüşme sesleri geliyordu. Merdivenleri ağır ağır indim. Beni görünce "Günaydın!" diye bağırdılar. Tabi Derin hariç, o telefonuyla uğraşıyordu. "Piştt kız, sevgilinle mi mesajlaşıyosun, kim bu şanslı çocuk? Okuldan mı?" dedi meraklı Bora.
"Saçmalama ya ne işim olur bizim okuldakilerle, bir avuç ezik" Şu triplere bak Allah'ım kesicem kendimi. Esmer teni, siyah saçı ve uzun boyuyla cidden güzel kızdı aslında. Okuldakilerden de birçok teklif almıştı ama hiç kabul etmemişti. Evde kalcak kara cadı. Zaten bunun gerçek yüzünü bilseler yanına yaklaşmazlar da, neyse...
Hayat ve Barış çifti yan yana, Çağatay evin abisi olarak baş köşeye, Derin de onun karşısına yani masanın diğer ucuna oturmuştu. Bana da Bora'nın yanı kalmıştı. Tam sandalyeyi çekip oturacakken kan emici odun kafasını kaldırdı ve en masum ses tonuyla "Pipet verir misin Nilüfer" dedi. Normalde kalk kendin al derdim ama lanet olsun ki çok sevimliydi. İç çektim ve çekmeceden pipet çıkarıp ona uzattım. Ve sonunda yerime oturabildim.
"Ya Çağatay, nolur bari ciğerden azcık versen" "Beyin neyine yetmiyo Barış?"
"Doymadım napıyım yani?"
"Hayır tüm gün uyuyosun o yediklerin nereye gidiyo bi anlasam!"
"Ama"
"Aması yok yemeğime dokunursan dişlerimi geçiririm valla"
Zombi - Kurt adam karşılaşmasını Çağatay kazanmış, Barış da aç gözlerle etrafa bakınıyordu. "Dolapta mide vardı git ye" dediğimde masmavi gözleri parladı ve koşarak dolaba gitti. "Aslında bende doymadım, bi bardak daha içerim" diye seslendi Bora. Barış dondurucudan bir A pozitif daha aldı ve Bora'nın bardağını doldurdu. Bu kan torbalarını Hayat çalmıştı hastaneden. İnsan görünmez olup, uçabilince tabi... İnsan demişim pardon hayalet.
Çağatay "Servis 5 dakikaya gelir hadi kalkın artık" dedi otoriter sesiyle. Evdeki herkes onu dinlerdi. Hepimiz masadan kalkıp okul için son hazırlıklarımızı yapmaya gittik. Ben oldukça sade ve bakımsız biriydim. O yüzden sadece çantamı alıp kapının önüne çıktım. Mis gibi gül kokuları dört bir yanımı sarmıştı. Güzel kokuları ciğerlerime stokladıktan sonra kapıdan içerdikleri izlemeye başladım.
Çağatay da benim gibi sadeydi ve hemen hazırlanmıştı. Hayat ve Barış salonda birbirlerine sarılmış televizyon izliyorlar, Derin de yüzüne badana yapıyordu.
Bora nerdeydi? Ah, tabiki aynanın karşısında o muhteşem kumral saçlarını jöleliyordu. Servisin geldiğini görünce içerdekileri çağırdım. Bora'yı aynasından ayırmak zor oldu ama sonunda hepimiz servise binebilmiştik. Süslü yarasa servise biner binmez ellerini saçlarının arasından geçirip kızlara göz kırptı. Şu havalara bak; sanırsın bir Edward Cullen, bir Damon Salvatore (evet Stefan'ı sevmiyorum ben -_-) Kızlar da içine düşecek şimdi. Tabi bilmiyorlar nasıl bir kan emici olduğunu. Gerçi bana neyse? Evet ya bana ne naparsa yapsın.
Kendimi güzel yalanlarla avuttuktan sonra tanımadığım birinin yanına oturdum ve kulaklığımı takarak derin düşüncelere dalma amacıyla başımı cama yasladım. Tabiki filmlerdeki gibi olmadı ve başımı 42768 kez cama çarparak servise saydırdım. Sonra kafamı arkaya yaslayarak gözlerimi kapattım ve önceki hayatımla şimdikini karşılaştırmaya başladım.
------------------------
2 sene önce, yani biz lise 1'e giderken, okulun yurdunda kalıyorduk. Yurt biraz ormana yakındı ve bir gece ormanda çıkan yangın yurda sıçramıştı. Can kaybı olmadı ama yurt kullanılmaz hale geldi. Kura çekerek bizi evlere yerleştirdiler. Benim şansıma da bu 5 arkadaş çıktı işte. Sonra yurt yapıldı ama biz birbirimize çok alışmıştık ve evden ayrılmadık.
Her birinin gerçekte ne olduğunu bizi eve yerleştirdiklerinde öğrendim. Bora ve Hayat'ın ailesi de dahil kimse bilmiyordu aslında kim olduklarını. Derin'in annesi de cadı olduğundan o biliyordu ama babasının hiçbir şeyden haberi yoktu. Barış ailesini birkaç yıl önce kaybetmişti. Çağatay'ın annesi bilmiyordu, babasını ise hiç görmemişti. Evin erkeği rolünü üstlenmesini ve koruyucu tavırlarını buna bağlıyordum.
Bense sıradan, sıpsıradandım. Onların yanında ne aradığıma dair en ufak bir fikrim bile yok.
Oylarınızı veya kısa da olsa yorumlarınızı bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrı Dünyaların Yaratıklarıyız
RomanceHerkes lisede arkadaşlarıyla aynı evde kalmak ister. Ama benimkiler arkadaş değil fantastik dizi kuşağı sanki. Bir vampir, bir kurt adam, bir zombi, bir cadı, bir hayalet Ve sıradan, sıpsıradan olan ben. "Onu sevmemem gerektiğini biliyorum. O ve ben...