Bu sefer konuşma sırası Esila’ya geçmişti. “Şimdi… Odasının yerini siz mi söylersiniz, ben mi bulayım?”
Bir şekilde Bora'nın odasına gitmesini engellemem gerekiyordu. Bu yüzden onu oyalamak için aklıma gelen ilk soruyu sordum.
“Ya Tunç? O da senin gibi vampir mi?” Esila’nın gıcık gülümsemesi bütün suratına yerleşmişti.
“Kendin öğren. Meşgul olduğumu görmüyor musun?” Onun kalbine kazık saplamak istiyorum. Kesinlikle bunu yapmak istiyorum.
“Peki sen Bora’nın seninle konuşmak istemediğini görmüyor musun?” Barış her zamanki gibi bana destek oluyordu.
“Bak zombi çocuk, şöyle yapalım. Ben şimdi gidip onunla konuşacağım, eğer bir daha beni görmek istemediğini söylerse sizi asla rahatsız etmeyeceğim. Tamam mı?”
Barış’ın yüz hatları yumuşadı. Geçmesi için Esila’ya yol verirken kulağıma fısıldadığı sözler beni az da olsa rahatlatmıştı. “Merak etme Bora bir daha onu görmek istemeyecek”
Sarışın çoktan vampir hızıyla Bora’nın odasına girmişti. Bizimkiler kızgınlıkla salona geçip onları beklemeye başladılar. Ben de sakinleşmek için kendimi çikolatanın şefkatli kollarına bıraktım.
--------------------------------
Kaçıncı paketi açtığımı ben bile bilmiyordum, ama iyi gelmişti. Sonunda çikolatayı bırakıp yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. O sırada telefonum çalmaya başladı. Yüzümü baştan savma bi şekilde havluya bastırıp arayan kişiye baktım. 5 saniye kadar telefonla bakıştıktan sonra açmaya karar verdim.
“Efendim Tunç”
“Nilüfer, iyi misin? Sesin kötü gibi”
“Ne? Evet iyiyim. Sadece canım sıkkın, bilirsin işte”
“Gelmemi ister misin?”
“Gerek yok, sen niye aramıştın?”
“Boşver şimdi önemli olan sensin. Kapatıyorum, adresi mesaj at.”
Bana kendimi önemli hissettirmesi çok güzeldi. Alışık olmadığım bir histi bu. Şu an evden çıkmayı istemediğim halde aklımda çok soru vardı ve cevapları Tunç’ta olabilirdi. Tabi şu an bizim eve gelmesi pek iyi bir fikir değildi. Hemen ona mesaj attım. “**** kafede buluşalım. Biraz hava almak istiyorum” Sonuna da bir iki gülücük veee gönder.
Hazırlanmak için odama gittiğimde aklım hala Esila ve Bora’daydı. Nasıl olmazdı ki? Ben ondan iki yıldır hoşlanıyordum ve şimdi hayatımıza henüz yeni giren biri onunla yakınlaşıyordu. Ama Bora’ya güveniyordum. O ikisi arasında hiçbir şey olamazdı. Olmamalıydı.
Bizimkilere biraz hava almaya çıkacağımı söyledim. Barış moralimin kötü olduğunu biliyordu ve kafasını salladı ama diğerleri pek umursamadılar.
--------------------------------
Kafenin önünde duran minibüs şoförüne parayı uzattım ve indim. İçeri girdiğimde ordaydı. Uzun boyu, kaslı kolları, ela gözleri, olgun gülümsemesi ve açık sarı saçlarıyla karşımdaydı. Spor giyinmişti, aynı zamanda yakışıklı görünüyordu. Bense biraz pejmürde (whovianlara selamlar) bir halde olduğumdan emindim. Napayım, canım sıkkınken süslenemem ben. Kimse için.
Kısa bir sarılma faslının ardından masaya oturduk. Garson siparişlerimizi almak için başımızda dikilmeye başladı. Gitsin diye aceleyle bir dilim çikolatalı pasta ve vişne suyu söyledim. Paketlerce çikolata yemiş olabilirdim ama hala midemde yer vardı. Tunç da çilekli pasta ve limonata söyledikten sonra garson yanımızdan ayrıldı.
“Ee” dedi sonunda Tunç dayanamayarak. “Ne eesi” diye saçma bir karşılık verdim ona.
“Kim sıktı canını anlatmayacak mısın?” Şimdi Bora ve Esila’dan bahsetsem “madem onu seviyorsun niye burda benimlesin” tarzı bişeyler söyleyebilirdi. Onu sadece arkadaş olarak görsem de durumdan bahsetmek istemedim.
“Aile meseleleri” diye geçiştirdim sadece.
“İyi bir dinleyiciyimdir”
“Konuşmak istemiyorum, sadece tatlı yiyip güzel şeylerden bahsetsek?”
“Nasıl istersen”
O ilginç hikayelerden birini daha anlatıyordu ve ben bir süreliğine kendimi iyi hissettim. Konuşması bittiğinde tatlılarımız da bitmişti. Vişne suyumdan bir yudum aldım ve ciddi ses tonumla “Tunç, ben bugün bir şey öğrendim”
“Ne öğrendin?”
Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum ki. “Vampir kuzenine söyle, sevdiğim vampir çocuktan uzak dursun” mu diyecektim. Sorusunu cevaplamaya karar verdim.
“Esila’nın vampir olduğunu öğrendim”
“Ben öğrendiğimde kafayı yemiştim, sen yine iyi karşılamışsın”
Biraz durup limonatasını yudumladı. “Ya da… Zaten tanıdığın bir vampir vardı ve o yüzden çok şaşırmadın?”
“Yani sen… Sen biliyor muydun?”
“Bora’yı mı? Evet Esila söylemişti. Sanırım ondan hoşlanıyor”
“Kesin” diye mırıldandım. “Kesin hoşlanıyordur”
Şimdi en zor kısımdaydık. Onu vampir olup olmadığını öğrenmem gerekiyordu. Çoktan bitmiş olan meyve suyumdan bir yudum almaya çalıştım ama çıkan ses tüm ciddiyetimi alıp götürmüştü. Gözlerinin içine baktım ve ağzımdan kelimeler dökülüverdi. “Peki ya sen….”
Kendimi her şeye hazırlamıştım. Büyücüyüm dese bile inanırdım ama aldığım yanıt…
Sonu gelmeyen bir kahkaha.
Sonunda gülmesini bastırmış ve “Değilim tabiki, vampirlik genetik mi sanıyorsun?” Bu sözleri üzerine ben de kendimi bıraktım ve gülmeye başladım. Nedenini bilmediğim bir şekilde rahatlamıştım. Sanırım tek insan arkadaşım o olduğundandı.
"Ve bunu kanıtlamak için seni yarın akşam yemeğe davet edebilir miyim? Kendim hazırlayacağım” İşte bunu beklemiyordum. “Bana çıkma teklifi mi ediyorsun?”
“Sen nasıl diyorsan” dedi ve göz kırpıp kalktı. “Hesabı ödeyip geliyorum, sonra seni eve bırakırım”
--------------------------------------
Arabadaydık, eve birkaç dakika kalmıştı. “Eee teklifimi düşündün mü?”
“Gelemem, bu aralar yoğun çalışmam lazım. Üzgünüm” dedim.
“Sorun değil” dedi üzgünce ve eve kadar konuşmadık. Kapının önüne geldiğimizdeyse ne ben onu içeri davet ettim ne de o öyle bir şey ima etti. Sadece teşekkür ettim ve evine gitti.
Bora ve Esila hala çıkmamıştı odadan! Sinir bozucuydu. Mutfağa gittim ve kendime kahve yaptım. Bir iki dakika sonra Çağatay’ın “Çıktılar” deyişini duydum ve kendimi salona attım.
Yakın duruyorlardı. “Size bir şey söylemek istiyoruz” dedi Bora.
Ve nişan aldı.
Esila da gülümseyerek benim saçını okşamaya bile kıyamadığım Bora’nın elini tuttu.
Tetiği çekti.
Bora sözüne kaldığı yerden devam etti. “Biz beraberiz”
Güzel atıştı. Tam kalbimden.
Evet geç yazmamın bir sebebi var. Fazla okunmaması değil, okuyanların oy verip yorum yapmaması. Bu herkes için geçerli değil tabi ki ama diğerleri de eleştirel yorumlar yaparsa kendimi geliştirebilir ve daha iyi bölümler yazabilirim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrı Dünyaların Yaratıklarıyız
Roman d'amourHerkes lisede arkadaşlarıyla aynı evde kalmak ister. Ama benimkiler arkadaş değil fantastik dizi kuşağı sanki. Bir vampir, bir kurt adam, bir zombi, bir cadı, bir hayalet Ve sıradan, sıpsıradan olan ben. "Onu sevmemem gerektiğini biliyorum. O ve ben...