6 - Pansuman

251 24 27
                                    

Bu bölüm Esila ve Tunç’un isimlerini bulan Betöööl’üme gelsin :D  <3

İyi okumalar…

Elele tutuşmuş karşımda duruyorlardı. Bu gerçek olabilir miydi? Bora, benim Bora’m başkasının elini tutabilir miydi? Mümkün değildi, rüya falan olmalıydı.

Ama kim rüyasında böylesine bir kalp ağrısı çekebilirdi ki? Böylesine kıskançlık, böylesine acı ve hayal kırıklığı?

Beş saniye kadar daha orda durursam herkesin içinde ağlayacağımı biliyordum. Boğazımda düğümlenen hıçkırıkları kontrol edebiliyordum ama göz yaşlarımı kontrol edemezdim. Derin bir şekilde iç çektim. Tut kendini, şu an olmaz.

“Ne güzel bir haber bu. Kutlamak için bir şeyler getireyim”

Ağzımdan dökülen kelimelere inanamıyordum. Yüzümün gözükmemesini umarak kendimi mutfağa attım. Kapıyı çarptığım gibi bedenimi ona yasladım. Aşağı doğru kaydığımın farkındaydım. Düşüyordum, ama bir şey yapamıyordum. Sonunda soğuk zeminle buluştuğumuzda göz yaşlarım daha fazla duramadılar yerlerinde. İnce birer ip gibi yanaklarımdan aşağı süzülürken tek yaptığım orda öylece oturmaktı.

Ve tutmayı sürdürdüğüm hıçkırıklardan kopup kulaklarımı dolduran küçük bir parça… Telaş içinde elimle ağzımı kapatmaya çalışırken kapı çaldı. Geç kalmıştım, biri duymuştu.

“Nilüfer?”

“Barış, sen misin?”

“Evet, içeri alacak mısın beni?“

Cevaplamak yerine kapının açılmasına izin verecek şekilde biraz yana kaydım. Benim için üzüldüğü yüzünden belliydi.

“Ağlayacak bir omuza ihtiyacın vardır diye düşündüm”

"Sadece az öncekilerin rüya olduğunu söylemene ihtiyacım var”

Bu sefer de o cevaplamadı. Yavaş hareketlerle yanıma oturup beni kendine çekti. Başımı omzuna yasladığımda gözyaşlarımın hala durmadığını fark ettim. Barış ses çıkarmadan saçımı okşuyordu. Söyleyecek bir şeyi olmadığını biliyordum. Zaten söyleyeceği hiçbir şey bu durumu düzeltemezdi. Gözyaşlarımı yerine gönderemez, hıçkırıklarımı susturamazdı.

Sessiz geçen 15  dakika…

Melodili şekilde tıklatılan kapı…

Üzgün gözlerle bana bakan sarışın kız…

“Hayat, düşündüğün gibi değil!”

Saçma sapan konuştuğumun farkındaydım ama kızmasından korkuyordum. Sonuçta Barış’ın en yakın arkadaşı olsam da gayet samimi duruyorduk ve sevgilisi yanlış anlayabilirdi.

“İyi olup olmadığını kontrol etmek istedim” Bu durumda bile sıcak ve anlayışlıydı. Ama neden merak etmişti ki beni?

“Gayet iyiyim, neden?”

“Şey… Bilirsin işte, Bora.”

"Sen nerden… Allah belanı versin Barış ya!”

Bir yandan Barış’a bela okuyor bir yandan da beynine beynine vuruyordum. Bir sırrı bile saklayamamıştı, bir de en yakın arkadaşım olacaktı. Lanet zombi.

“Kafan mı iyi kızım? Ben niye söyleyeyim, sen beni ne sandın?”

Hayat sevgilisine vurmamdan keyif alırcasına bizi izliyordu. Sonunda konuşmak aklına geldiğinde Barış’a bir özür borçlanmıştım.

Ayrı Dünyaların YaratıklarıyızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin