Bölüm 2: Simone

16 3 0
                                    


   "Tom, beni dinle. Böyle bir anda çekip gidemezsin." Simone gitmemem için neredeyse ayaklarıma kapanacaktı. Cevap vermeyeceğimi anladığında ise konuşmasına devam etti. "Bak, bir kadın gördün diye çekip gidemezsin adamım. Biliyorum yoruldun ama böyle bir anda çekip gidersen yerine birisini bulmam kolay olmayacak." Konuşması içten değildi, mecburiyetti. Bana ihtiyacı vardı ama boşuna konuşuyordu. "Bak Simone, kırk beş yaşıma geldim. Yirmi yılı aşkın seninle çalışıyorum. Potansiyelimi keşfettin. Beni sen keşfettin dostum. Teşekkür ederim ama benden artık bu kadar. Yoruldum ve normal bir hayat yaşamak istiyorum." dedim sigaramın külünü dökerken. Odanın içi sigara dumanı sayesinde mavi bir renge bürünmüştü. Viski bardağının dışından süzülen su taneleri masada ufak bir birikinti yaratmıştı. Bardağı her kaldırışında birikinti dağılıyordu. Bardağı sertçe masaya vurdu ve bir anda irkilerek ona baktım. Gülüyordu ama sinirli olduğunu açıkça görebiliyordum. Dudakları titriyordu. Bu onun sinirini saklarken ortaya çıkan bir ifadeydi. Dudakları seğiriyordu. "Son olarak Simone, eğer beni takip ettirdiğini anlarsam bu yirmi beş yılın hiçbir anlamı kalmaz biliyorsun değil mi?" dedim. Gülümsemesi ölen bir adamın ruhunun çekilmesi gibi kayboldu yüzünden. Kafa sallamakla yetindi. "Anlıyorum dostum anlıyorum. Biz her zaman abi kardeş gibiydik. Seni kardeşim gibi severim. Hatta kardeşimden daha çok severim çünkü Palacio bir boka yaramayan asalağın teki." Bunu söylerken ciddi mi yoksa yalan mı söylüyor anlayamadım. Bunu çok iyi yapardı. Ne zaman yalan söyleyip ne zaman doğru söylediğini anlamak mümkün değildi. Oyunu iyi oynuyordu. "Teşekkürler dostum, bunu bilmek cidden çok güzel. Çünkü kimsenin üzülmesini istemem ve birisinin beni üzmesini de istemem." dedim ve elimi ona uzatarak elini uzatmasını bekledim. Fazla beklemeden elini bana uzattı ve "Bir ihtiyacın olursa beni nasıl bulacağını biliyorsun kardeşim." dedi. Kafamı sallayarak mekandan ayrıldım. Aynısını ben de demek isterdim ama bunu dersem beni cidden arayacağını biliyordum. Benim bir ihtiyacım olsa Simone arayacağım son kişiydi. Ondan yardım istemek bu işe tekrar sürüklenmek demekti.

   Bu zamana kadar hayatımda hiç kimse olmadı. Eğer olsaydı bu işi çok önceden bırakmış olurdum. Ama yirmi yılı aşkın süredir hayatımda kimsenin olmaması birazda yaptığım işten kaynaklanıyordu. Simone için adam öldürmek. Onun belirlediği kişileri öldürmek. Eğer masum olduğuna inanırsam asla öldürmezdim. Genelde bunlar Simone'ye borcu olan kişiler olurdu. Öldürmek yerine o kişinin borcunu kendim öderdim. Çünkü paraları olmazdı ve ölmek zorunda olurlardı. Simone gaddardı. Bir insanın ölmesi umurunda olmazdı. Eğer ölmezse umurunda olurdu tabii. Ama ben öldürdüğüm veya öldüreceğim insanlara bile saygı duyardım. Araştırırdım. Eğer pisliğin tekiyse tereddüt etmezdim. Ama en ufak bir pişmanlık duygusu sezersem bağışlardım. Bu pek sık rastlamadığım bir durum ama arada bir böyle durumlarla karşılaşırdım. Simone bunu zayıflık olarak görse de ben bunun büyük bir erdem olduğunu düşündüm her zaman. Ama Simone'nin derdi her zaman işinin görülmesiydi. Gerisi pek önem teşkil etmiyordu. İşte ben böyle bir insan için yirmi yıldan fazla çalıştım. Pişmanlık duymadım ve ayrılırken de pişmanlık duymuyordum. Simone'yi severim ama artık kendi hayatımı yaşama zamanın geldiğini hissediyordum. Angel ile... 

Veteran KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin