Birinci bölüm de geldi. Değişik bir giriş yaptım. Genelde birinci bölümler daha farklı olur ama ben olayla başladım. 2. bölüm daha iyi tanıyacaksınız karakterleri. Daha sakin olacak. Umarım bu bölümü beğenirsiniz ve umarım iyi bir hikaye olur.
Bu bölümü çocukluğumdan beri hiç kopmadığım arkadaşım İrem Koç'a ithaf ediyorum. Kardeş gibi büyüdük onla ,nerdeyse aynı beşikte sallandık. Kardeşliğimiz hiç bitmez umarım. Seni çok seviyorum.
Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi veya kötü yorumlarınıza ihtiyacım var . İyi okumalar :)
Multimedyada Doruk ve müzik var . Bu müzikle yazdım ne kadar uyumlu bilmiyorum ama .
''Yalvarırım acı bana. Lütfen kendimi affettireceğim. Çok ama çok özür dilerim. Ne olur merhamet et bana.''
Ayaklarıma kapanmış it gibi yalvarıyordu. Ama yalvarması kararımda en ufak bir oynama yapmıyor hatta daha da zevk alıyordum.
''Af mı diliyorsun?'' diye alayla sordum.
Çocuğun gözleri patlamıştı ağlamaktan. Tam anlamıyla karizması yerlerdeyken o iğrenç ağlak sesiyle ''E...evet. Ne olur affet beni. Kulun köpeğin olayım.'' dedi.
''Benden merhamet diliyorsun yani.'' dedim, yine aynı alaylı gülümsememle.
''Evet.'' Hızlı nefes alış verişiyle göğüs kafesi aşağı yukarı hareket ediyordu. Korkudan dudakları titriyordu.
Düşünüyormuş gibi yapınca bir an için heyecan yaptı. Kanlı gözleri umutla parladı.Zavallı şey, benim ona merhamet edeceğimi sanıyordu.
''Sana bir soru soracağım , bakalım ne kadar zekisin?'' deyip yere yani onun yüzüne doğru eğildim.
Heyecan içinde kafasını aşağı yukarı salladı. Bende yarım ağız gülümsedim.
''Bende merhamet duygusunun en ufak bir kırıntısı var mı sence?''
Sesimdeki alayla burnunu çekti ve dudağını ısırdı. Kafasını yere eğip iki yana doğru umutsuzca salladı. Gülerek doğruldum. Saçını sıvazladım.
''Aferin benim kendini aslan sanan minik kedime.'' dedim hayatınızda pek duymadığınız gıcık bir ses tonuyla.
''Ba...bana ne yapacaksın ?''
Yüzümdeki alaycı gülümseme yerini psikopatça bir gülümsemeye bıraktı. Ellerimin içi kaşınıyordu.
Gözlerim kana, kulaklarım çığlığa açtı.
''Bir oyun oynayacağız sadece. Ama kazananı başından belli olan bir oyun.''
Oyunbazın tekiydim ben zannimca. Oyun oynamayı çok severdim ama oyunlarımın da kendine münasır kuralları vardı. Kazanan hep ben, kaybeden hep karşı taraf olacak ve ipler sadece benim elimde olacak, kimse de karşı gelmeyecekti. Zaten gelirlerse sonlarının ne olacağını çok iyi bilirlerdi. Bilmeyenleri de güzel bir şekilde bilgilendirirdim.
''1. Kural : Oyunun kuralları, hakimiyeti bana ait. 2. Kural : İtiraz etme hakkın yok ve oyundan çıkamazsın. 3. Kural : Oyunun kazananı hep benim. '' diye sıraladım egoist bir tavırla.
Tekrar burnunu genzine akıtana kadar çekti. Ve yutkunma sesi dört duvarla kaplı cılız bir florasan lambanın aydınlattığı kasvetli odada yankılandı.
''Oyun başlıyor.'' Yanımdaki iki sağ kolum da kafasını onaylarcasına eğdi.
Zavallının yanına doğru gittim. Her adımımda gerilemeye çalıştı ve sendeleyip sırt üstü yere yığıldı yeniden.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Güneşim
Teen FictionAcı lügatımda yoktu benim. Hissetmeye açtım doğuştan. Siyahtım ben karanlıktım,kötüydüm. Bedenim hissizdi peki kalbimde öyle miydi? Acıyı hissetmeyen bir insan aşkı o dalgalanan deniz gözlerde en derinlerine kadar hissedebilir mi ? Teneke çocuk ile...