( 6 ) ' 5 Dakika Daha Vardı '

391 40 36
                                    

Sevgili okuyucularım. Bu bölüm yine çok bekledi. Gerçekten özür dilerim ama bir türlü yazmam için kafamı toparlamama izin vermediler. Zoraki aceleyle yazsam da istediğim gibi olmayacaktı. Bu yüzden biraz beklettim. Ama beğeneceğinizi umuyorum. Benim içime sinen bir bölüm oldu.

Artık bir tanıtım videomuz da var. Öncelikler Funda Aydın'a teşekkür ediyorum videoyu o birleştirdi. Bende gifleri aradım. Bu bölümü sana ithaf ediyorum.

Video ne kadar bağlantılı oldu tartışılır çünkü benim kurgu sürekli kafamda değişebiliyor. Ama ben çok beğendim videoyu bakalım siz nasıl bulacaksınız. Video multimedia'da. Bu arada resimde de Doruk ve Simay var. Yakışmışlar mı sizce?

İyi okumalar :)

Bu kısmı Sail- Awolnation ile okuabilirsiniz. Şarkı bulmada pek iyi değilim. 

Simay...Simay...Simay... Kafamda ismi yankılanırken yüzümde buruk bir ifade oluştu.

" Simay? " dedim düşünceli düşünceli. İçimdeki hayal kırıklığına hala anlam veremiyordum.

Bu hayal kırıklığı ismini beğenmediğimden falan değildi, sadece... Sadece ben... Ummuştum ki...

Ne geveleyip duruyordum ki. Onun bir an için '’Sare'’ demesini ummuştum. Peki neydi beni bu saçma düşünceye iten? Sare yoktu, gelmeyecekti. Onu sonsuzluğa uğurlayalı yıllar olmuştu. Umudumu kaybetmeliydim belki de. Hala denizin karşısına oturup onun gelmesini beklememeliydim.

Adının Simay olduğunu öğrendiğim deniz gözlü kız " Bir sorun mu var? " diye şaşkınca sorarak beni geçtiğim transtan çekip çıkardı.

"Hı." dedim kendime gelerek. Kalbim deli gibi atıyordu ona baktıkça. Niye bu içimdeki burukluk, hayal kırıklığı derken " İyi misin sen? Garip görünüyorsun." dedi.

Ona gözlerimi kısarak bir daha baktım. Kendimi ikna etmek için bir kez daha inceledim yüzünü. Bana hipnoz etkisi yapan deniz gözlerini, çatlamış kızarık dudaklarını, uzun siyah ıslak saçlarını...

" İçkinin etkisi herhalde. " dedim umursamazca ve ona bakmayı bırakıp büyük salona yöneldim. Kendimi kocaman kabarık koltuğa attım ve erkek oturuşunu yaptım. Kollarım koltuğun üst kısmında,sağ ayağım sol dizimin üstünde koltukla bütünleşmiş durumdaydım.

Kafamı arkaya çevirdiğimde ellerini göğsünde birleştirmiş öylece şaşkın şaşkın bana bakan bir kızla karşılaştım.

İç çekip kafamı iki yana salladım. "Sen çekingen bir kız değilsin biliyorum. O yüzden rahat ol demeyeceğim. Öyle dikelme de şimdiden otur işte. " dedim dudağımın kenarı ile gülümseyerek.

Kafam dönük olduğundan yüzünü göremiyordum ama büyük ihtimal ağzı hafif açılmış gözlerini kısmıştır. Emin olmak için gözümün ucuyla baktığımda yüzümdeki küstahça gülümsemem daha da arttı. İnsan sarrafıyım sanırım.

Sonra yavaşça hareketlendi ve çaprazımdaki tekli koltuğa oturacakken durdu. Eli yüzüne gitti. Hala akmış rimeli öylece duruyordu.

"Lavaboyu kullanabilir miyim?" diye sordu. Kaşlarım çatık başımla onayladım. Olayı tamamen unutmuştum. Hatırlayınca yine tüylerim diken diken oldu. O adam kimdi? Ne yapmaya çalışıyordu? Ya orada olmasaydım? Ya da her zamanki gibi duymazdan gelip umursamadan gitseydim? Ama yapmamıştım.Yapamamıştım. Bir şeyler beni engellemişti. Pişman mıyım? Onu zaman gösterecek.

Boğazımı temizleyip "Koridorun sonunda solda" dedim. Gülümseyip yüzünü gizleyerek gitti.

Arkasından gidişini izlerken gözümün önünde onun yerde ağlarken ki hali geldi. Bakışlarındaki o acı, bilinmezlik ve korku. Kulaklarımda çığlığı yankılandıkça yerimde rahatsızca kıpırdandım. Bacağımı indirdim. Ellerimi birbirine kenetleyip dizlerimde birleştirdim. Kaşlarım çatık, gözlerim kısık halıya odaklanmış onu bekliyordum.

Gece Güneşim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin