"Kyungsoo, düşeceksin!" Arkasından seslenen alfayı umursamadan koşmaya devam eden küçük genç, gözlerini kahverengi tavşandan ayırmadı.
İçindeki kurt artık dışarı çıkmak istiyordu. Avcılık ona göre değildi, bunu biliyordu. Fakat sadece koşmak istemişti. Eğer o tavşanı yakalarsa alfasına güçlü olduğunu ispatlayabilirdi. Çünkü Kyungsoo, ağaçlara artık tek başına tırmanabiliyordu ve fazlasıyla bunalmıştı. Henüz on iki yaşında olmasına rağmen, hiçbir haltı doğru düzgün beceremiyordu. En ufak yaralanmada sızlana sızlana ağlamak istese de gülümseye çalışıyordu.
"O tavşanı ve seni yakaladığım gibi akşam yememi istemiyorsan, orada durmalısın." Alfasının ciddi olup olmadığını düşünürken, bir hata yaparak dikkatini dağıttı. Tavşan hızlı bir hamleyle gözden kaybolurken, Kyungsoo kendini toparlayamadan ormanın kızıl topraklarında yuvarlanmaya başlamıştı. Refleksle kollarını başına sararken, bilincini kaybedecek gibi olmuştu fakat daha fazla yuvarlanmayı beklerken kendini alfanın kucağında bulmuştu.
Derin nefesler eşliğinde göğsü hızla inip kalkıyor, alfanın genzinden yükselen öfkeli hırlamalar onu ağlama eşiğine getiriyordu. Yaralanmış olsa da, alfanın acımadan azarlayacağının bilincindeydi. Bu yüzden silahlarını kuşandı ve ağlamaya başladı. Alfa hırlamayı kesti, güçlü kollar başını sıcak göğse çekti.
Kyungsoo kazanmıştı.
"Sana onlardan düzinelerce yakalayabileceğimi biliyorken, ne diye dikkatsizce kendini hırpalamayı seçtin?"
Alfanın elleri sırtını okşarken, omuz silkti. Güçsüz olmayı o seçmemişti. Ne kadar denerse denesin, bir türlü kendini güçlü hissedemiyordu. Kırılgan bir serçeymiş gibi davranılmasından hoşlanmıyordu. Aklına gelen şeyle ağlaması küçük iç çekişlere dönüşmüştü. Alfa ellerini sırtından saçlarına çıkardığında ağlamayı kesti ve büyük gözlerini genişce açarak alfanın sarı gözlerine baktı.
"Beta olabilir miyim?" Söylediği şeyle alfa gözlerine bir süre bakmış, ardından ormanda yankılanacak büyük bir kahkaha patlatmıştı. Kyungsoo sinirle hırladığında, alfa gülmeyi kesmiş ve dişlerini göstererek karşısındaki küçük çocuğa doğru hırlamaya başlamıştı. Alfanın fazlasıyla korkutucu olduğunu inkar edemezdi. Her an kurt formuna dönüşecekmiş gibi derin nefesler alıyor ve sarı gözlerini kıpırdatmadan bakışlarını Kyungsoo'nun gözlerinden ayırmıyordu.
Kyungsoo geriye doğru kaydıkça, Alfa dikleşiyordu. Kyungsoo'dan boyun eğmesini istiyordu fakat beyaz tenli oğlan bunu yapmak yerine küçük dişlerini aralayarak alfanın yanaklarını ısırmıştı.
"Kyungsoo!" Alfa birden gelen saldıraya karşı koyamamanın verdiği sinirle bağırdığında, bu sefer gülen Kyungsoo'ydu.
Hızlı bir hareketle alfadan kaçmayı başardı ve koştuğu yollardan tekrar döndü. Alfanın peşinden geldiğini biliyordu. Beyaz şortunu çekiştirerek daha hızlı koşmaya başladığında, arkasından bir uluma yükseldi. Korkudan kalbi ağzına geldi. Çok geçmeden tişörtüne geçirilen dişlerle havaya savruldu ve yumuşak bir inişle alfanın ihtişamlı beyaz kürklerine sıkıca tutundu.
Ne yaparsa yapsın, Alfanın güvenli kolları her zaman yanı başındaydı...
Daldığı uykudan kapının zil sesiyle sıçradığında, gözlerini güçlükle açtı. Sırt üstü yattığı yatakta, karnında okurken uyuya kaldığı kitabı alıp yan tarafına bıraktı. Israrla çalan zile homurdanıp ayağa kalktı. Terliklerini sürte sürte kapıya gidip umursamaz bir şekilde kapıyı açtı. Pasaklı bir haldeydi. Kahverengi saçları her yana dağılmıştı, üstünde yatarken giyindiği beyaz sweetshirtü ve kırmızı şortuyla duruyordu. Kapıda Kim Kazuya vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone with the sin
Fanfiction"eğer..." dedi, omeganın mührüne dudaklarını bastıra bastıra konuşurken. "...alfana karşı saygısızlık edersen, bir daha ki sefere bu kadar nazik davranmam." [ilk kaisoo omegaverse.]