9 - kimsin sen?

8.2K 630 478
                                    

iyi okumalar


"You're my all, say goodbye, bye!"

"Oh, my love, don't lie, lie!"

"Birlikte!" Baekhyun elindeki pembe mikrofona doğru bağırdı ve Sehun'u yanına çekti.

"YOU'RE MY HEART SAY GOODBYE."

Kyungsoo tamamiyle ruhu çekilmiş bedeniyle, evin salonuna girmeden önce onları izlemişti. Alışık olduğu görüntülerden biriydi. Sehun ve Baekhyun her zaman büyük televizyon ekranın önüne geçer, ellerine mikrofanları aldıkları gibi bağıra çağıra şarkı söylerlerdi.

"Sıradaki şarkı kimin?" Sehun, Haru'yu kucaklamadan önce sordu.

"So Chan Whee." Baekhyun televizyonun sesini açmaya hazırlanırken, Kyungsoo hemen yanındaki prizden televizyonun fişini çekti.

"Ya!" Baekhyun tam havaya girmiş sanatçı pozu verecekti ki, aniden kararan ekranla sitemlendi.

"Uykum var..." Kyungsoo bitkin sesiyle mırıldandı. "...Uykum var ve kafanız vücudunuzdan ayrılıyormuş gibi ciyaklamalarınızı dinlemek istemiyorum."

Odasının kapısını açacakken, iki arkadaşını önünde buldu. Sehun tavuğunu havaya salarak, Haru'nun gıdaklayarak kanat çırpışıyla cebelleşmesini sağlamış, Baekhyun ise Kyungsoo'nun çenesinden tutarak başını sağa sola çevirmişti. Kyungsoo gözlerini devirerek ellerini itti.

"Tanrı aşkına!"

"Bu halin ne?"

"Suratın ilk yağan kardan bile beyaz!"

"Dokunsam, ağlayacak gibisin!"

"Ağlamış zaten! Şunun gözlerine bak, biraz daha ağlasa vampire dönecek!"

"Üşümüşsün, neredeydin bu kadar zamandır?"

"Evet, telefonlarımıza da cevap vermedin, Kyung!"

Ne Sehun, ne de Baekhyun susmak nedir bilmeyen tiplerdendi. Ard arda soru yağmuruna tutuyorlar, kendi sorularına kendileri cevap veriyordu. Kyungsoo sabırla iç çekti. Önündeki ikilinin dudakları hızla oynuyordu. Omega bir süre sonra dinlemeyi bırakmıştı. Bedeni yorgundu. Zihnindeki fırtına ve midesindeki dalgalanmaları saymıyordu bile.

"Bugün mesaim fazlaydı, telefonum sessizde ve bedenim de yollardaydı." Kyungsoo iç çekip gözlerini ovalarken, Baekhyun onu daha fazla zorlamamak için yavaşça kapının önünden çekilecekti ki Sehun'un söylediği şeyle bir demir gibi sertleşti.

"Bunun yarınki yurt dışı seyahatiyle bir alakası var mı?"

"BENİN BUNDAN NEDEN HABERİM YOK?!"

Yorgun olan omega sadece odaya girmek istiyordu. "Omegasın ya hani, her şeyden en son senin haberin oluyor."

"O iş yerinde, atılan her adımın sayısını bilirim ben be!" Baekhyun, Kyungsoo'nun beline kollarını sardığı gibi omegayı havaya kaldırdı.

"Byun Baekhyun!" Kyungsoo sabrının sonlarına geldiğini belli eden sesleniş biçimini kullandığında, Baekhyun onu umarsamadan odasına sokup, yatağın üstüne bıraktı.

"Şimdi şu yatağa yatıyorsun ve bana neler olduğunu anlatıyorsun."

Kyungsoo hiçbir şey demeden yatakta sırt üstü yattı. Gözleri sanki bunu bekliyormuş gibi, göz kapakları ağırlaştı ve tam uykunun kollarına kendini bırakacaktı ki, Baekhyun'un bacaklarını tırnaklamasıyla acıyla tısladı.

"Sen iyice kedine döndün! Defol git buradan!" diye bağırdı.

"Pekâlâ..." Sehun olaya el atmanın vakti geldiğini hisseder hissetmez, tırnaklarını çıkarmaya hazırlanan Baekhyun'u yatağa oturttu, ardından kendisi de Kyungsoo'nun yanı başında dizleri üstüne çöküverdi. "Kim Kazuya, bildiğim kadarıyla yarın Brezilya'da olamayacak."

gone with the sinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin