ESLEM
Bir anlık gelen sinirle kapıyı yüzüne kapatmıştım. Sinirimin sebebini ne kadar kendime tekrar tekrar sorsam da aldığım cevap koca bir hiçti. Uzun zamandır ilk defa bu eve benden başka birisi girmişti. Gitmesine, yine yalnız kalmaya korkmuştum belki de. Ama herkesin kendi özel hayatı vardı. Tüm vaktini benimle harcamak yerine sevdiği kadının yanına gidecekti tabi ki. Düşüncelerimin beni ilgilendirmeyen konulara kaydığını fark edince düşünce akışımı yeni açacağım pastaneye çevirdim. Hayata yeniden başlayacaktım. Sadece dedemin ilaçlarını almak için evden çıkan kızın yerini, sadece uyumak için eve gelen kız alacaktı yeni hayatımda. İnternetten açacağım pastanem ile ilgili birkaç şeye baktıktan sonra odama gitmeye üşenerek bulunduğum koltuğa kıvrıldım.
Telefonumun çalmasıyla gözlerim kapalı sesin geldiği yerde -yastığın altında- gezdirdim elimi. Sonunda bulabildiğimde kimin aradığına bakmadan aramayı cevaplayıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" diye sordum yeni uyanmanın verdiği kırık bir sesle. "Uyandırdım sanırım." karşı taraftan gelen neşeli sesle yattığım yerden hızla doğrulup kimin aradığına bakmadan açtığım için kendime kızmakla birkaç saniye kaybettim. "Şey uyuya kalmışım." diye bir şeyler geveledim. Oysaki alarmı bile kurmamıştım. "Aslında saat oldukça erken. Birlikte güzel bir kahvaltının ardından pastanenle ilgileniriz diye düşünmüştüm." dedi Tuğberk. Adımlarımı odama yönlendirirken "Olur tabi." diye cevap verdim. Sabahları kendime kahvaltı hazırlamak en üşendiğim şeydi. Bu teklifte oldukça cazip gelmişti. "Tamam, o zaman yarım saat sonra seni almaya gelirim." dedikten sonra onu onaylayıp hazırlanmak için kapattım telefonu.
Dolabımın karşısına geçip kıyafetlerimle bakışmaya başladık. En sonunda kalın askılı açık kot, göğüs kısmı beyaz dantel işlemeli elbisemde karar kıldım. Elbiseyi üzerime geçirdikten sonra gömlek yakası olan kısmı düzeltip saçlarımı doğal dalgalı halinde bıraktım. Dolgu topuk kahverengi ayakkabılarımı kutusundan çıkartıp kahverengi küçük çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. Beyaz arabasına yaslanmış beni bekleyen Tuğberk'i görünce gülümseyip yanına gittim. "Çok beklettim mi?" diye sordum tedirgin olduğum zamanlarda yaptığım gibi alt dudağımı dişlerimin arasına alırken. Bana o mükemmel gülümsemesini armağan ettikten sonra sol kolundaki saatine bakıp "Imm benim beş dakika erken geldiğimi de hesaba katarsak tam tamına yedi dakikadır bekliyorum." dedi. Halinden şikayetçi olduğu söylenemezdi, daha çok benimle dalga geçer gibi bir hali vardı. "Bu yedi dakikalık gecikmeyi güzel bir kahvaltı ile kapatabilirim sanırım." diye cevap verdim elimi gözüme çarpan güneş ışınlarına siper ederken. "Midem yemek lafını duyunca guruldamaya başladı bile." deyip o her zaman ki gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. "Gidelim öyleyse." dedikten sonra yolcu koltuğuna yerleşip emniyet kemerimi taktım. Lisedeyken sürekli gittiğim kefeyi tarif ettim içimden hala açık olmasını umarken.
On beş dakikalık yolculuğun ardından tarif ettiğim kefenin önüne varabilmiştik. Hala açık olmasına sevinerek heyecanla içeri girdim. Koskoca yedi sene geçmişti buraya gelmeyeli ama hiçbir değişiklik yoktu kefede. Hala o zaman ki gibi insanın içini ısıtan derecede mükemmeldi. Duygu abla kapının açıldığını duyunca koşarak yanımıza geldi. Önce etrafı inceleyen Tuğberk'te gezdirdi bakışlarını daha sonra bakışlarının odağı ben olunca kahverengi gözleri irileşti. "Eslem?" diye sordu emin olmak için. Yüzümdeki gülümsemeyi genişletip başımla onayladım. Çılgın Duygu abla kefede olan insanları önemsemeden sevinç çığlığı atıp kollarını boynuma doladı. "Eslem'im. Nerelerdesin sen bakayım? Okul bitince unuttun beni." diye azarladı beni. Sesinden kırgın olduğunu anlayabiliyordum. Yanaklarına sulu öpücüklerimi bırakırken "Dedem hastaydı abla ondan gelemedim kusuruma bakma. Ama artık gelirim." dedim buruk bir sesle. Duygu ablada sesimdeki burukluğunu fark etmiş olacak ki daha fazla üstelemedi. "Tamam, Eslem'im. Gelin size en güzel masayı ayarlayayım, masayı da bir güzel kahvaltılıklarla donatayım. Hepsi benden. " dedi sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirirken. Otuzlu yaşların sonunda olmasına rağmen çoğu gençten daha enerjikti Duygu abla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
RomanceCan çıkmayınca huy çıkmaz derler ya hani, Sarmaşık pastane sayesinde tanışan çiftte bu tanıma uyuyorlardı. İkisi de birbirinden inatçı, ikisi de zıt karakterli. Hiçbir ortak noktaları yok ikisinin de. Ya da var ama inatlarından inkar ediyorlar. Tek...