ESLEM
Bir ay.
Tam tamına koca bir ay geçmişti kimsesiz kalalı. Ne zamandır kimseyle konuşmuyordum? Konuşmayı unutmuş bile olabilirdim belki de. En son dedemin avukatıyla konuşmuştum. Bana kalan miras hakkında detayları anlatmış ve birkaç imzadan sonra gitmişti o da. Şimdi ise yatağımın üzerine oturmuş dedemin günlüğüne bakıyordum. Onun odasına girmeye bir hafta önce cesaret etmiştim. Bu günlüğü okumak içinde ayrı bir cesaret gerekmişti tabi. En sonunda tüm sayfaları okumam bitmişti. Sanki benim okuyacağımı bilerek yazmıştı günlüğünü. Günlükten çok mektup gibiydi zaten son sayfaları. ‘Ben öldükten sonra sakin üzülme kızım.’ demesi imkansız gelmişti bana. Nasıl üzülmezdim ki? Ama diğer satırlara geçince dedemi yasını tutmamın o yaşasaydı onu üzeceğini kavramıştım. Elime geçen parayla istediğimi yapabileceğimi belirtmişti son satırlarına doğru. Çok istediğim pastaneyi açabilmem için bir fırsatım olduğunu bile yazmıştı buraya. Mimar bir arkadaşını numarasını da defterin sonuna yazmış, bitirmişti sözlerini. Bense hala düşünüyordum ne yapacağımı. Belki de dedemin dediği gibi küçüklükten beri hayalini kurduğum pastaneyi açmalıydım. Evet, bunu yapacaktım. Tabi önce kendime çekidüzen vermeliydim.
Ilık bir duşun ardından düz beyaz, diz üstü elbisemi giymiş üzerinde elbisemin boyundan uzun pembe hırkamı giymiştim. Saçım örüp sol omzuma aldıktan sonra evin anahtarlarını ve telefonumu çantama atıp evden çıktım. Bir aydır sessiz ortamda kalmaya alıştığım için gürültülü başta beni rahatsız etse de alışmıştım sonradan. Evimin yakınındaki bakkaldan bir gazete aldıktan sonra sevimli bir kefeye girip boş masalardan birine geçtim. Sert bir kahve siparişi verdikten sonra çantamdan kalemimi çıkartıp gazetedeki ilanlardan pastane açabileceğim uygun bir dükkan aradım. Şartları uyan birkaç seçeneği yuvarlak içine alıp tüm gazeteyi taramaya devam ettim.
Kahve hücrelerimi yenilemişti adeta. Kendimi daha canlı hissediyordum şimdi. Dedemin gurur duyacağı biri olacaktım. Kendimi salıp günden güne tükenmem onun hoşuna gitmezdi. Ücreti ödedikten sonra ilandaki yerlerle görüşmeye başlamak için yoldan geçen bir taksiyi durdurdum.
Bu gezdiğim dördüncü mekandı. Bir mimarın yardımıyla tam da istediğim bir yer haline gelebilirdi. Fiyat konusunda da öyle uçuk bir rakam değildi. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip "Tamam." diyerek onayladım dükkanı gezdiren emlakçıyı. Pastane açmak için olan ilk adımı tamamlamıştım. Boş bir dükkan doldurulmak için bekliyordu. İkinci iş olarak da mimarla görüşmüştüm. Yarın gelecek ve planlara başlayacaktık. Her şey iyi gidiyordu şimdilik. Günün verdiği yorgunlukla kendimi yatağa bırakır bırakmaz gözlerim kapanmıştı bile.
Uzun zamandır kurmadığım alarmımın sesini duyunca zorlanarak da olsa kalkmayı başardım. Bugün mimarla görüşmem vardı. Zıplayarak yatağımdan kalktıktan sonra dolabımın karşısına dikeldim. Ne giyebilirdim ki?
Gözlerimin renginde olan koyu yeşil elbisede karar kılınca hızlıca askıdan çıkartıp üzerime geçirdim. Belindeki ince krem kemerinden sonra bollaşıp dizimin üzerine kadar uzanıyordu. Krem hırkamı giyip, babetlerimi de giydikten sonra sarı uzun saçlarımı tarayarak açık bıraktım. Saçım açık gezmeyi sevmediğim için bileğime yeşil tokayı taktıktan sonra evden çıktım. Evime çokta uzak olmayan pastaneme yürüyerek gitmeyi tercih etmiştim.
Yarım saatin sonunda dükkanın kapısını açmış ve mimarın gelmesini bekliyordum. Nihayet dükkanın kapısı açılınca bakışlarımı telefonumdan ayırıp gelen kişiye baktım. Vay canına. Gelen kişi gerçekten beklediğim mimar mıydı acaba? Kumral dağınık saçları ve lacivert gözleriyle oldukça dikkat çekici biriydi. Beyaz tişörtün üzerine giydiği siyah blazer da ancak bir insana bu kadar yakışabilirdi. Ah ben ne yapıyordum? Resmen durmuş adamı inceliyordum. "Siz mimar mısınız?" diye sordum emin olmak için. Mükemmel bir şekilde gülümseyip "Evet ben Tuğberk Öner. Sizde Eslem olmalısınız?" dedi soran gözlerle bakarak. Başımla onayladıktan sonra "Sizli konuşmaya hiç gerek yok bence sonuçta uzun süre birlikte çalışacağız." dedim kendimden beklenmeyen cesaretle. Gerçi her zaman rahat biri olmuştum. Söyleyeceğim sözü asla esirgemezdim. Gülümsemesi daha da yüzüne yayılırken "Tabi, sen nasıl istersen." diye cevap verdi. "Aramızdaki resmiyete son verdiğimize göre nereden başlamamız gerektiğini sana bırakıyorum." dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Geldiğinden beri ilk defa gözlerini benim gözlerimden ayırıp etrafı inceledi. "Önce yapılacak herhangi bir tadilat var mı diye bakmalıyız." dedi kendinden emin bir şekilde. Daha önceden her yeri iyice incelediğim için "Tuvaletler ve mutfakta ufak tadilatlara ihtiyaç var." dedim. Başıyla onayladıktan sonra "O zaman başlayalım." dedi kusursuz yüzünde görmeye alışık olduğum gülümsemeyi sunarken. Evet. Sanırım satın aldığım boş dükkanı istediğim gibi bir pastaneye çevirmenin zamanı gelmişti. Başlayalım bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
RomansaCan çıkmayınca huy çıkmaz derler ya hani, Sarmaşık pastane sayesinde tanışan çiftte bu tanıma uyuyorlardı. İkisi de birbirinden inatçı, ikisi de zıt karakterli. Hiçbir ortak noktaları yok ikisinin de. Ya da var ama inatlarından inkar ediyorlar. Tek...