12. Bölüm

527 41 13
                                    

TUĞRA

   Her şehir dışına çıktığımda olduğu gibi içimde büyük bir sıkıntı vardı. Hale'yi ve Enis'i geride bırakmak benim için oldukça güç bir durumdu. Yanlarında Tuğberk'in kalacağını bilmek bile sıkıntımı alıp götürememişti. Ama bu yolu kendim seçmiştim. Babamın yanında çalışsaydım şehir dışına çıkma gibi bir durumum olmayacak, ailemden ayrı kalmak zorunda kalmayacaktım. Belirttiğim gibi kendi seçimimdi. Şehir dışına çıkmak dışında da oldukça memnundum yaptığım işten.  

   Her sabah olduğu gibi bu sabahta Hale'nin öpücüğüyle aralamıştım gözlerimi. Tüm gece uyuyamamış, güzel karımı izlemiştim. Şimdide bunun sıkıntısını uykusuzlukla çekiyordum. Kahvaltı sofrasına oturduğumda Hale çayları koymaya başlamıştı. Enis koşturarak mutfağa girip kollarını boynuma dolayana kadar telefonuma gelen maillerle ilgilendim. "Baba gitmesen?" diye dudağını sarkıtıp sorunca gitmeme isteğim katlandı. Onu kucağıma çekip kollarımı küçük bedenine doladıktan sonra "Ama gitmem lazım." diye üzgünce mırıldandım. Enis başını geriye yatırıp annesinin gözleri gibi olan ela gözlerini bana diktikten sonra "Babalar işe gidip para getirmek zorunda olduğu için mi?" diye sordu masumca. Bazı kelimeleri büyümüşte küçülmüş cinsinden olsa da o daha dört yaşındaydı ve evde bizimleyken bunu ört pas etmiyordu. Alnına uzun bir öpücük kondurduktan sonra "Evet oğlum. Size daha iyi bakabilmem için para kazanmam gerek." diye onun anlayabileceği şekilde açıkladım durumu. Enis ondan beklenileni yapıp başıyla onayladı. "Ama çok kalma orada tamam mı? Hemen git gel. Sana yaklaşan çocuklara da bakma hiç." diye kıskançlığını konuşturmayı da eksik etmedi tabi. Sevdiği kişileri asla başka biriyle paylaşamazdı. Hale kucağımdaki oğlumuzu kendi kucağına çekip yanağına öpücük kondurduktan sonra "Çocuklara da, başka kadınlara da bakmaz baban, oğlum." dedi iğneleyici bir tarzda. Oğlumun kıskançlık konusunda annesine çektiği su götürmez bir gerçekti. Çayımdan bir yudum aldıktan sonra "Bakmam tabi. Evde güzel bir karım, yakışıklı bir oğlum varken başkalarını ne yapayım ben." diyerek gönüllerini ferah tutmalarını sağladım. Hale'nin bana koşulsuz güveneceğini bilmeme rağmen Enis'in yaşının küçük olmasından dolayı aklında başka şeyler kurmasını istemiyordum. 

   Güzel bir kahvaltının ardından maalesef ayrılık vakti gelmişti. Kucağında oğlumuzla beni yolcu eden karıma sıkıca sarılıp saçlarına uzun soluklu bir öpücük bıraktım. "Arabayı dikkatli kullan." dedi ağlamak üzere olduğunu belli eden kırgın sesiyle. "Ama sen böyle üzgünken nasıl dikkatli olabilirim ki. Aklım sende kalır." diye söylendim. Enis annesinin boynuna daha sıkı sarılıp yüzünü boynuna gömerken "Ben onu teselli ederim baba." diye cevap verdi. Hale gülümsemeye çalışıp "Ben iyiyim hatta birazdan bende hazırlanıp Eslem'in yanına giderim." demesiyle Enis'in yere inip "Ne! O zaman hemen hazırlanmaya başlamalıyım." deyip odasına doğru koşturması bir olmuştu. Onun gitmesini fırsat bilip elimi Hale'nin yanağına koydum. Usulca okşarken "Eslem'in yanına Tuğberk bıraksın sizi." dedim. Hale gözlerini kapatıp başıyla onayladı beni. "Kendine ve oğlumuza dikkat et." dedikten sonra alnına bir öpücük daha kondurup istemeyerekte olsa çıktım evden. 

   Arabamın koltuğuna kurulduğumda içimdeki huzursuzluk geçmemiş, yerli yerinde duruyordu. Sıkıntımı göz ardı etmeye çalışarak arabayı hareket ettirdim. Şirket, uçakla gitme olanağı sağlamasına rağmen kendi arabam hariç şehir dışına seyahat edememem tekliflerini çevirmeme neden oluyordu. 

   Yola çıkalı iki saat olmuştu. Yani yolu yarılamıştım neredeyse. Hale'nin sesini duyma ihtiyacıyla telefonuma uzandım. Yolun boş olması rahat davranmama neden oluyordu. Uzun süre çalan telefona cevap vermemesi endişemi arttırdı. Tuğberk'in yanında olduğunu ümit etmekten başka çarem yoktu. İsmini bulmuş aramak üzereydim ki gürültülü korna sesiyle dikkatimi yola çevirdim. Ama geç kalmıştım. Kontrolünü kaybetmiş kamyon üzerime doğru gelirken tek kaçış yolu arabayı sağa, şarampole sürmekti. Ya da kamyon ile çarpışmamız kaçınılmaz sondu. Ani bir kararla direksiyonu sağa kırdım. Arabam hızlanırken gözlerimi kapattım. Aklımdan geçen tek isim Hale'ydi. 

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin