Bu hikayeyi bir facebook sitesinde bulmuştum :) Sizinle paylaşayım dedim :) Medyada akıyoruz gençler :) Hepinize İyi Okumalar...
****
Karanlık slytherine koridorlarında hızlı adımlarla uzun boylu kendinden emin bir genç yürüyordu. Yürürken yaptığı rüzgârın etkisiyle pelerinini uçuşuyordu. Peşinden bir kız koşuyordu. Sonunda bu endamlı genç adamın kolunu yakalayıp
"Bu kadar kötü olmak zorunda mısın?" dedi. Arkasına döndü genç.
"Peki ya sen bu kadar anlayışsız olmak zorunda mısın? Bana zorla bir şeyler yaptırmaya kalkma. Benim içim nefret dolu. Buradan nefret ediyorum."
"Peki ya benden? Benden de mi nefret ediyorsun?" Genç adam bu soru üzerine hiçbir şey demedi. Yumruklarını sıkıp hızla Hermione'den uzaklaştı.
"Charles!" diye bağırdı Hermione. Ama sesini duyuramadı ya da Charles duymazdan geldi. Hermione'nin gözleri dolmuştu. Biraz yürüdükten sonra Harry'e rastladı ortak salonda.
"Neredeydin?" dedi Harry. Hermione tek kelime etmedi sadece başını iki yana salladı. Harry oturduğu koltuktan kalkıp Hermione'ye sarıldı.
"Bırak artık" diye mırıldandı."Bırak gitsin."
Charles. Charles kimdi biliyor musunuz sevgili okurlar? Bilemezsiniz. Kimse bilemez. Charles Grey. Soyu sır gibi saklıdır. O sadece Charles Grey'dir. İksir konusunda hiçbir öğrenci onunla yarışamaz. Harry karanlık sanatlara karşı savunmada ne ise o da iksir de odur. Charles Grey Harry ile aynı yaştadır. Şimdiye kadar slytherine dışında hiç kimseyle takılmamıştır. Genelde soğuk ve içe kapanıktır. Severus Snape onun gelişimine ayrı bir özen gösterir. İksir derslerinde Charles'ı överken Charles sanki övgüleri duymuyormuş gibi başka yerlere bakar. Aklı hep karışık ama bir o kadar düzenlidir. Gözleri hep sanki bir şeyler arıyormuş gibidir. Sağ gözünün üst ve altında bir yara izi vardır. Yara izinin nasıl olduğu meçhuldür. Söyledim ya kimse Charles Grey'i tanımaz. Soyunu bilmez. O varla yok arasındadır. Kimse onun gerçek gücünün henüz farkında değildir.
Severus Snape haşin bir şekilde iksir dersine girdiği sırada Hermione Harry ve Ron ile konuşuyor onlara gülümsüyordu. Gülümserken bakışları Charles'a odaklanmıştı. Snape'in sesi ile sanki bir rüyadan uyanırcasına irkildi. Charles pek dersle ilgilenmiyordu. Defterinde bir şeyler karalıyordu. Hemen yanındaki Draco Malfoy ise uyukluyordu neredeyse. İkisinin de bu ilgisiz tavırları Snape'in şu sözleri ile son buldu.
"Sizi biri ile tanıştıracağım. Yeni karanlık sanatlara karşı savunma öğretmenimiz. Daha bugün geldiği için henüz ortak salonda tanışma fırsatı bulamadınız. Akşam size takdim edilecektir fakat önceden ben kendisine derse katılması için rica ettim. Bayan Luthien. Luthien Grey" bu sözleri söyledikten sonra Charles'a baktı. Charles gözlerini fal taşı gibi açmıştı ve başını iki yana sallayıp Snape'e ters bir bakış attı. Draco'nun ise Luthien Grey ismini duyunca neden bu kadar heyecanlandığına sonra değineceğim.
Kapı açıldı. İçeri uzun gümüş rengi elbisesiyle endamlı bir kadın girdi. Sapsarı uzun saçlarını omuzlarına salmıştı. Yürüyüşü herkesi büyülüyordu sanki. Bir meleği andırıyordu masum yüzü. Fakat insanı ölüme sürükleyen bakışları vardı. Mavi gözleri ile karşısındakine istediğini yaptırabilecek gibiydi. Sanki insanların zihnine giriyordu ve bu korkutucuydu.
Charles oturduğu sandalyede dikleşti. Gözleri sert ve acımasızdı. Gerçekten korkutucu gözüküyordu o an. Ayrıca Hermione'nin Harry'e söylediği şeyleri duyabiliyordu. Hermione her ne kadar fısıldasa da Charles kendisi hakkında konuşulduğunu fark etti.
"Şu bakışlara bak Harry, tıpatıp aynısı. Şu sırtının dikliğine, ellerine, kaşlarına bak. Tıpkı Charles gibi duruyor" diyordu Hermione.
"Farkındayım" demekle yetindi Harry. Sadece Harry ve Hermione değil herkes farkındaydı. Soy adlarının aynı olması ve Charles ile Luthien'in birbirine bu kadar benzemesi Luthien'in Charles'ın annesi olduğunun göstergesiydi. Draco'ya gelince, kravatını gevşetti. Terlemeye başladı. Elleri titriyordu. Herkes Luthien'e odaklanmışken Draco'daki bu panik ve heyecanı kimse fark etmedi.
Ders bittiğinde öğrencilerin çoğu Luthien ile kaynaşmıştı. Luthien anında kendini sevdirmişti. Draco ise koşar adımlarla erkekler tuvaletine gitti. Kravatını çözdü. Elini yüzünü yıkadı. Aynadaki yansımasına bakarak
"Böyle olmamalıydı, benim için geldi" dedi.
"Senin için gelmedi ahmak. Sakin olabilirsin" Draco arkasını döndüğünde Charles Grey ona yaklaşıyordu. Charles Draco'nun burnunun dibine kadar geldi neredeyse. Draco korkmuştu iyice.
"Benden uzak dur" diyebildi. Charles ise kaşlarını çatarak
"Ne işler dönüyor, neyin içindesiniz?" dedi. Draco hiç beklenmeyecek bir cesaretle Charles'ı itti. Charles biraz sendeledikten sonra
"Bana anlatacaksın ne işler çevirdiğinizi. Ben beklerim" dedi ve yakasını düzelterek lavabodan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯Nine Days☯
FanfictionHogwarts... Bilirsiniz cadılık ve büyücülük okulu. Dışarıdan bakıldığında oldukça masum görünüyor öyle değil mi? Şimdi biraz derinlere inelim... Bu hikayeyi bir facebook sitesinde okumuştum. Yazarı lotrhead'dir.