Medyada akıyoruz gençler :)
Hermione, Harry ve Ron ile bahçedeydi. Gözleri bir arayış içindeydi. Harry onun bu tavırlarını fark edince hafiften öksürdü. Ron ise kaşlarını çatmış ve sinirlenmiş bir şekilde
“Charles Grey bu tarafa geliyor” dedi. Hermione hemen arkasını döndü istemeden eli saçlarına gitti. Harry hiç konuşmuyor Hermione’yi izliyordu. Charles uzun boyuyla ve sert bakışları ile önlerinde belirdi. Kimseye bir şey demeden Hermione’ye döndü.
“Ormana bir yürüyüşe ne dersin” dedi.
“Hayır der” dedi Ron dişlerini sıkarak. Hermione Ron’a garip bir bakış attıktan sonra
“Olabilir” dedi. İkisi baş başa ormana yöneldiler.
“Hermione aklını kaçırmış olmalı” dedi Ron. “Ona zaman ver” dedi Harry ama gözleri hiç de olumlu konuşmuyordu. Uzun bir süre Hermione’nin arkasından baktı. Ron’un elini omzuna atmasıyla kendine geldi.
“Arkadaşlarının yanından seni alırken zorlanıyorum, biraz daha yalnız takılmalısın” dedi Charles Hermione’ye.
“Senin gibi mi?” dedi Hermione. Yürürken ağaçlara dokunuyordu. Charles durdu.
“Ben yalnız değilim sen varsın” dedi ve Hermione’nin elini tuttu.
“Sen dengesiz bir insansın Charles. Seni anlamakta zorlanıyorum” dedi Hermione sesini titreterek.
“Bu yolu ben seçmedim. Bazı şeyler beni bu hale getirdi” dedi Charles. Hermione gözlerini Charles’a dikerek
“Bana anlat, bana güven” diyordu ama Charles başını iki yana sallayarak
“Çok zor, senden hoşlanıyorum ama sana güvenmiyorum” dedi. Hermione ellerini Charles’ın elinden çekti ve
“Çok açık sözlüsün” dedi. Charles hafifçe güldü ve
“Ben buyum şimdi gel de bir sarılayım sana, öyle çok özledim ki seni” dedi. Hermione sıkıca sarıldı Charles’a. Charles onun saçlarını koklayıp öptü ve uzaklara baktı. Bakışları donuk ve bir noktaya kilitlenmişti. Baktığı yerde Hogwarts’ın en güzel kadını duruyordu. Luthien. Charles’ın bakışları sertleşti. Hermione onu görmüyordu nasılsa. Luthien kafasını hayır anlamında iki yana salladı. Charles Hermione’yi kendinden biraz uzaklaştırdı ve
“Şimdi gitmem lazım, yine görüşelim sana doyamıyorum” dedi.
“Bu gece” dedi Hermione aşkı uğruna her türlü tehlikeyi göze alarak. Charles tamam anlamında başını sallayarak Luthien’in daha önceden bulunduğu yere doğru hızla gitti.
Luthien bir nehir kenarında oturuyordu. Charles da usulca yanına oturdu.
“Yaptığın şeyin farkında mısın?” dedi Luthien. Charles sessizdi.
“Onunla görüşmemelisin” dedi Luthien otoriter bir tavırla.
“Sana soracak değilim” dedi Charles.
“Mantıklı davranmıyorsun, hep böyleydin duygularında hareket ediyordun küçüklüğünden beri…”
“Yeter! Sakın küçüklük laflarına girme Luthien. Sana anne bile diyemiyorum. Hayatımı mahvettin ve mahvetmeye devam ediyorsun. Ben neden Hermione ile birlikteyim sanıyorsun onu sevdiğim ona aşık olduğum için mi? Çok safsın Luthien. Ben bir Slytherin’im. Babamın o duygusal huylarını almadım. Ben sana çekmişim ne yazık ki. Mantığım her şeyden önce. Sakın bir daha bana fırça atmaya kalkma” Charles ayağa kalktı ve Luthien’in tek kelime söylemesine izin vermeden çekip gitti.
Ne var ki merdivenleri önüne bakmadan çıkıyordu ve yine merdivenlerden önüne bakmadan inen biri ile çarpıştı. Kız neredeyse merdivenlerden yuvarlanacaktı. Charles güçlü kolları ile tuttu onu. Kız ile göz göze geldiler ve Charles hep yaptığı gibi kızın armasına baktı direk. “Ravenclaw” sonra hiçbir şey demeden yoluna devam etti.
Peki, kimdi bu kız sevgili okurlar? Asıl adı Charlotte Emily Vancamp. Kısaca Ellie. Hogwarts’ın en zeki öğrencilerinden. Hemen her konuda bir bilgisi var. Şimdilik bu kadarı yeter zamanla daha ayrıntılarıyla Ellie’yi tanıyacaksınız.
Charles kıza çarptıktan sonra onun armasına bakmıştı. Ama buna gerek yoktu kızı zaten tüm okul tanıyordu. Büyük Dahi Ellie. Kızın iksir dersinde harika şeyler yaratabildiğine şahit olmuştu bir keresinde. Charles iksirdi okulda en iyisiydi ve bu kız tek rakibiydi. Gerçi Charles’ın aklı şuan bunları düşünemeyecek kadar yoğundu. Odasına çekilip kapasını kapattı sıkıca ve derin bir nefes aldı. Öfke kontrol problemi vardı.
Ellie Vancamp Charles ile çarpıştıktan sonra tek kelime etmemiş sadece ona hafifçe gülümsemişti. Sonra yüzü zaferle aydınlanmıştı. Koşarak dar koridorlara girdi. Ahşap küçük bir kapıyı açtı ve içeri girdi. İçeride onu bekleyen biri vardı.
“Başardım” dedi Ellie zaferle. Koltukta oturan kişiye doğru yürüdü. Sarı parlak saçları ve uzun boyuyla bu kişiyi ilk görüşte tanırdınız. Draco Malfoy. Draco sevinçle Ellie’ye sarıldı. Ellie heyecanlı heyecanlı konuştu.
“Haklıymışsın. Tıpkı dediğin gibi. O siyah çekici pelerininde bir iç cebi var. Oradaydı bu iksir.” dedi. Draco neşe ile
“Almak zor olmadı değil mi?” dedi. Ellie başını sallayarak
“Küçük bir çarpışma yetti. Sen neden Charles ile ilgileniyorsun Draco” dedi Ellie tek kaşını kaldırarak.
“Küçük bir mesele, sen şimdi bu iksirin formülünü çözebilirsin değil mi? Senden başkası yapamaz” Ellie kağıttaki karalamalara baktı.
“Bunu kendi icat etmiş, ne işe yaradığını bile bilmiyorum biraz zor olacak Draco ve bolca boş zamana ihtiyacım var. Ayrıca iksiri çözümleyecebileceğim bir labarotuvara” Draco’nun gözünün içi parladı.
“Öyle bir yer biliyorum. İhtiyaç odası bu gece sana gösteririm. Gizlice bizim kata gel” . Ellie tedirgin oldu.
“Gelemem yasak biliyorsun.” .
“Merak etme sorun çıkmayacak emin ol” dedi Draco. Sonra aklına takılan bir şey sordu.
“Neden bana yardım ettin Ellie?” .
“Çünkü Charles’dan nefret ediyorum. Hayal ettiğim her şeye sahip. Bak kendi kendine bir iksir bile icat etmiş” dedi Ellie.
“Tek sebep bu mu?” diyen Draco kendisi ile ilgili bir şey duymayı bekliyordu ama Ellie başka hiçbir şey demedi.
“Bana güvendin bende güvenini boşa çıkarmadım. Tek sebep bu”
Şimdi okurlar size benim fark ettiğim ama size sunduğum yalın anlatımdan dolayı sizin fark edemediğiniz bir şeye değineceğim. Ellie kendine fazlaca güveniyor. Kendisinin çok zeki ve harika bir iş başardığını sanıyor. Şimdi o çarpışma anını tekrar anlatacağım ve sizde gözünüzde canlandıracaksınız.
Merdivenlerden koşarak inen Ellie. Hızla merdivenleri çıkan Charles. Küçük bir çarpışma. Ellie’nin eli Charles’ın pelerininin iç cebine giriyor. Ve orada bir kağıt buluyor. Aksilik bu ya ayağı kayıyor ve tam düşecekken Charles onu tutuyor. Siz olsanız elinden tuttuğunuz birinin elinde kağıt olup olmadığını fark ederdiniz. Tabi ki Charles da fark etti. Hiç bozuntuya vermeden yatakhaneye çıktı. İksir kağıdının Ellie’nin elinde olduğunun elbette farkındaydı. Kendi kendine gülüyordu çünkü bunu kimin yaptırdığını biliyordu.
Pencereden bakarak
“Demek savaşmaya karar verdin Draco. Sıranı bekle önce” diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯Nine Days☯
FanfictionHogwarts... Bilirsiniz cadılık ve büyücülük okulu. Dışarıdan bakıldığında oldukça masum görünüyor öyle değil mi? Şimdi biraz derinlere inelim... Bu hikayeyi bir facebook sitesinde okumuştum. Yazarı lotrhead'dir.