25

895 89 11
                                    

  Eve geldiklerinde Namjoon onu kolundan tutup kendine çevirdi :
"Jungkook-ah"
"Efendim"
"Birlikte yaşayalım" kısa olan irislerini büyütüp baktı karşısındaki kararlı oğlana :
"Ne?"
"Zaten çoğu zaman birlikteyiz, bana taşın, hem evimiz olmuş olur" dedi hevesle
"Namjoon-ah beni çok az zamandır tanıyorsun ve sana aşık olan benim. Yani pişman olmanı ve canını yakmamı istemiyorum" dedi kafasını ellerine indirip. Namjoon bir eliyle diğerinin elini tuttu, diğeriyle de çenesinden tutup kaldırdı:

"Seni seviyorum Jungkook. Aşık mıyım bilmem ama gerçekten seviyorum." Bunu söylerken gözlerine odaklanmış irisleri sözü bitince dudaklarına kaydı.
Küçüğünden onay almak istercesine gözlerine baktı ve masumiyetin maddeleşmiş hâlini gördü. Baktığı dudaklara daha da yaklaştı ve önce sadece baskı uyguladı. Ayrılacağı sırada Jungkook onu kendine daha çok çekti. Doyumsuz diye geçirdi içinden. Öpüşme arasında fısıldadı, "Gerçekten sana düşüyorum Jungkook". Jungkook hafifçe gülümsedi. Gamzeli oğlan onu kucağına çekti ve duygu yüklü öpüşmeye devam ettiler. Elleri birbirlerinin yanaklarında bir süre öylece durdular. Utançtan gözlerini kapatan Jungkook'a karşılık duygudan gözleri kapanan Namjoon vardı. Ayrıldıklarında Jungkook utançla bulunduğu yerden kalkacakken Namjoon onu kaldırıp mutfağa götürdü ve tezgaha otutturdu.
"Sanırım o kadar lunaparktan sonra acıkmışsındır sevgilim" Jungkook duyduğu kelimeyle kafasını yana çevirmişti ki onu karşılayan nerdeyse alnını delen dolap kapağı oldu. Diğeri onun önüne geldi ve onun ellerini kafasından çekip alnına baktı.
"Sanırım sakarlık konusunda yarışabiliriz ama utangaçlık konusunda sen bana depar atarsın küçük sevgilim" dedi hafifçe gülümserken. Jungkook hışımla onu öptü ve geri çekildi
"Bak utangaç değilim ben"
"Zaten az önce 'sevgilim' dedim diye kafasını vuran babamdı" dedi gözlerine bakarak
"Ya ne alakası var, alışık değilim ben ondan"
"Ben de hergün sevgili yaparım zaten baya alışkınım" Jungkook duyduklarıyla diğerinin bacak arasına hafifçe(!) tekme attı. Namjoon elindeki buzu tezgaha bırakıp dizleri üstüne çökerken diğeri kahkaha atıyordu.
"Ya öyle olur Kim Namjoon, benimle oynamayacaksın" dedi zafer kazanmışcasına. Uzun olan ayağa kalkıp kollarını önünde birleştirdi :
"Yok sana yemek küçük adam"
"Sanki yemeği yapabileceksin de" deyiverdi meydan okurcasına
"Yahhhh, niye yapamayım?"
"Hadi Namjoon-ah nerde kutu ramenler?"
"Uf orda" dedi eliyle çekmeceyi gösterip. Kısa olan aşağı atladı ve ketıla su koydu. Namjoon birden onun arkasına geçip onu tezgahla arasına sıkıştırdı. Jungkook arkasında hissettiği şeyle aniden döndü, Namjoon:
"Sırf yemeği değil seni yapmak istediğim için bir şey demedim biliyorsun di mi küçüğüm?" Dedi imalı sözleriyle.

Jungkook ona baktı ve tek kaşını kaldırıp bu sefer karnına tekme attı. Diğeri acıyla inledi.
"Ama şiddete hayır sevgilim yah" diye mızmızlandı.
"Sen hak ediyorsun sen. İlk başta böyle değildin sen ya, gözlerime bakamıyordun. Noldu ya, sana bir şey mi indi anlamadım ki ben. Aaaaa, terbiyesiz seni." Dedi bir anne edasıyla. Namjoon gülüp sarıldı ona arkasından ve kafasını boynuna gömüp kokusunu içine çekmeye başladı. Karamel gibiydi, evet tıpkı karamel gibi kokuyordu ve bu çok güzeldi, güzel olduğu kadar huzur vericiydi. Parfümünün güzel olduğunu düşündü gamzeli oğlan. Jungkook'unsa tek bildiği hiç parfüm kullanmadığıydı.





Nabersiniz gençler? Bu bölüm çok soft oldu beyahh. Jekdnrndoej.

Şu 'hakkımdaki 30 şey'den ben de yapmalı mıyım? Fikirlerinizi belirtin lütfen ve eğer istiyorsanız sorularınızı da yazın. Hikaye hakkındaki yorumlarınızı da unutmayalım. Her şey için teşekkürler♡

Özleniyorsun Jonghyun. Gittiğin yerde mutlu ol.♡

çünkü insanlar beni sevmiyor 'namkook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin