- Neden hep o lanet kapşon kafanda Namjoon?
- Çünkü insanlar yüzümü görmek istemediklerini söylüyorlar
- Neden hiç konuşmuyorsun Namjoon?
- Çünkü insanlar sesimi duymak istemediklerini söylüyorlar
- Neden gülmüyorsun Namjoon?
- Çünkü insanlar gülüş...
Bugün Pazartesi'ydi ve dersleri sabahtandı. İkisi de alarmı duymuş ama uyumaya devam ediyorlardı. Kısa olan gözlerini açtı ve ona seslendi "Joon". Diğer oğlan kafasını iyice yastığa gömdü ve mırıldandı "5 dakika daha".Jungkook bunu fırsat bilip onun üstüne atladı ve konuşmaya başladı "Bak sırtını kırarım ağırım ben görürsün o zaman." Bunu demesiyle Joon küçük bir tebessüm edip sırtındaki çocuğu tek hamleyle altına aldı.
Jungkook şaşkınlıkla ağzını açmıştı ki Namjoon'un dağınık saçları ve aralanmış gözleri karşısında dudağını ısırıp ondan başka her yere bakmaya başladı. Namjoon bu hâline kıpırdayıp onun üstünden yavaşça kalktı.
İkisi de banyo kapısına baktı ve gözlerini buluşturdu. Namjoon eliyle saydı, bir-iki-. Üç demeden koşan Namjoon banyoya ilk girendi. "Yah ama hile yaptın Namjoon" "Yo" "Yahhhhh" "İstersen kapıyı açabilirim" "Yah seni sapık"
İkili kampüse el ele girdi ve birbilerine birer tebessüm sundu. Birbirlerini izlemek yerine dersi dinlemek fazlasıyla saçmaydı. Açık kahve saçlı çocuk diğerinin elini tutup kafasını çevirdi ve küçük bir kıkırtı bıraktı.
****
Pastaneden bir pasta aldı ve diğerlerine selam verip çıktı Jungkook. Yolda çiçekçi bulması kesinlikle fazla iyiydi. Bugün Namjoon'un doğum günüydü ve küçük olan ona güzel bir sürpriz yapmak istiyordu.
Üstünde 12 yazan dairenin önünde durdu ve derin bir nefes aldı. Zile basmasını engelleyen sevdiğinin bıkmış sesi oldu. "Haklısın anne", "Haklısınız benim aptallığım", "Evet anne babam haklıydı" ve birden sesi tizleşti :
"Anne benden ne istediğinin farkında mısın?", "Gelemem anne", "Gidemem burdan". 'Gitmek' sözcüğü yankılandı kapının dışındaki yorgun çocuğun en az göz altları kadar karanlık olan beyninde. Pastayı düşürme tehlikesi yaşayıp hemen yanındaki merdivenlere bıraktı. Birden kafasına giren ağrıyla kapıya yaslandı ve gözlerini sıkıca yumdu. "Anne benden her şeyi isteyebilirsin ama burdan gidemem", küçük bir damla düştü pürüzsüz yanağından. "Bağlanmak değil bu anne", kafasını tavana doğru kaldırdı.
"Bak, daha önce hissetmediğim bir şey bu. Ne sizin ne başkasının yaşatabildiği bir duygu bu. Ben şu an hiç olmadığım kadar mutluyum ve sen bana Amerika diyorsun anne". Bir süre sonra birkaç şeyin ardından telefonun kapanma sesi duyuldu ve kapıdaki üşümüş oğlan yüzünü sildi, bir gülümseme yer edindi yüzünde, merdivenlerdeki pastayı aldı ve kapıyı çaldı.
"Doğum günün kutlu olsun Namjoon-ah" diyip elindeki çiçeği ona uzattı. Gamzeli oğlan şaşkınlıkla ağzını araladı ama sonra dudaklarını birbirine bastırdı ve Jungkook'a sarıldı. Onu şimdiden özlemiş olduğu gerçeğini yok saydı ve onu içeri aldı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kısa sayılmayan bakışma sonrası sonunda tekrar birbirlerine sarıldılar. "İlk ve tek kutlayan sensin Jungkook-ah" "Oh sevindim" dedi pastayı açarken "Ne?" "Başkası neden kutlasın ya zaten?" Dedi küçük bir sinirle "Ben varım ya"
Namjoon kıkırdadı ve pastayı kesti. "İyiki doğdun Namjoon-ah" "Teşekkür ederim Jungkook-ah, her şey için" 'En son sevgilim demişti' diye geçirdi içinden Jungkook.
Hafifçe kafasını eğdi "Şeni sevdiğimi biliyorsun değil mi Joon?" "Oh, şey, evet" dedi Namjoon ona bakıp "Sevgimi belli edemem ben, buna rağmen seni sevdiğimi bil, yani, her zaman için" "Biliyorum Jungkook" "Ah cidden" dedi Jungkook tekrar adını duyduğunda. "Noldu?" "Neden ismimle sesleniyorsun ki?" "Ne?" "Dün şey diyordun..." "Ney diyordum?" Dedi diğeri alayla "Yahh, biliyorsun sen ne dediğini" "Hafıza kaybı yaşadım sanırım hatırlatmak ister misin?" "Hayır" dedi kahve saçlı çocuk parmağını pastaya sokup ağzına biraz atıp. Namjoon yavaşça ona yaklaştı
"Oysa hatırlatmanı isterdim..... Sevgilim, huh?" Jungkook onu omuzlarından tutup hafifçe uzaklaştırmayı denerken iyice geri gidiyordu. Sonunda kafası kanapenin koluna değdiğinde gözlerini kaçırdı.
"Bak şu an hediyeni verebilirsin aslında sevgilim, huh?"
"Y-yah n-ne hediyesi?" Gamzeli oğlan yanağını işaret etti ve kaşlarını kaldırdı.
Jungkook ona hızlı bir öpücük vermek üzere yaklaşmıştı ki diğeri kafasını çevirip dudaklarının birleşmesini sağladı. Jungkook utanmışlık hissiyle onu itmişti ki diğeri onu belinden tutup kendine daha çok çekti.