Limonata

161 19 1
                                    

-Nefes-
Uyandığımda toz pembe yatak örtümden kurtulup aşağıya inip bişeyler yemeyi düşündüm. Beril'in uyanmadığını görünce kahvaltıyı hazırladıktan sonra içecek olmadığı için kumsaldaki büfeden limonata alıp eve döndüm. Ne taş çocuklar var burda, benide ev haliyle gördüler. Eve geldiğimde Beril hâla uyanmamıştı. Onu uyandırmaya gidecektim ki masanın üzerindeki not dikkatimi çekti;
'Bebeğim ben biraz dolaşacağım, seni seviyorum xx'
Acaba yeni mi çıktı diye düşüyordum ki merdivenlerden ayak sesi duydum. Bu da neydi. Gerçekten kokmuştum. Medivenin arkasinda saklandım. Ee tabi elime de bir vazo almadan olmaz. Elimdeki vazoyla tam ona ilerliyorken Beril'le göz göze geldik.
"Kızım salak mısın korkuttun! Not bırakmışsın." dedim hafif korkmuş sırıtan salak bir ifadeyle.
"Bende o notu atmaya iniyordum zaten." umursamaz bir ifadeyle gözlerini devirdi.
"Hey sana birşey mi oldu?" Beril trip moduna geçtiğine göre kesinlikle birşeyler olmuştu.
"Ay yok be birşey olmadı." dedi gülümsemeye çalışan dudaklarıyla.
"Anlat!" dedim sinirli bakışlar atarak. Hâla merdivenin başında dikiliyorduk.
"Ya işte çıktım dışarı biraz müzik dinledim, daha sonra daraldım limonata aldım. İçemeden bir kızın üstüne boşalttın o içimde kaldı yani. Limonatayı içemedim." bu sefer gülümsüyordu.
"Gel benle." dedim kolunu çekiştirerek.
"Nasıl yapıyorsun böyle krepleri." dedi sırıtarak.
"Yaparım ben. Susta tıkınalım. He birde bak limonatan." dedim limonatayı bardağa dökerken.
"Sen benim ikizimsin. Nasılda hissetmiş ya. Yerim ya seni." dedi gözleri parlarken.
"Biraz daha konuşmaya devam edersen krepleri ben bitireceğim!" dedim kreplere uzanirken. Daha sonra oda uzandı.
Kahvaltımız nerdeyse bitmişti. Doymuştuk ama hala yiyorduk.
"Ee sen kıza limonata dökünce kız ne yaptı." dedim bardağıma uzanırken.
"Bağırmaya başladı. Hiç birşey anlamadım.  Hızlı hızlı konuşuyordu. Daha sonra sevgilisi kızı zorla çeke çeke götürdü." dedi ağzına bıçağıyla kestiği krep parçasını atarken.
"Birdaha bensiz çıkarsan, sana yapcağım şeylerden kork!" dedim sinirli bakmaya çalışırken. Daha sonra ikimizde kahkaha patlattık.
Telefonumun çalmasıyla masadan kalkıp koltuğa fırlattığım telefonumu alıp açtım.
"Ne diyor baban." Beril seslenmişti.
"Ne yaptığımı sordu. He birde alışverişe gitmeliyiz!" diye geri seslendim.
"Tamam ben üstümü değiştirmeye çıkıyorum. Masayı topladım!" hızlı hızlı merdivenden çıkan ayak sesleri duyduğumda arkasından bende çıktım. Ne yani böyle kısa pijama şortum, ev topuzum ve şekilsiz tişortümle alışveriş merkezi harika olurdu. Daha sonra deneye bilirim.
Islak saçlarımı kurutup düzleştirdim. Kot şortum ve üstüne beyaz üstünde kırmızı-mavi yazıları olan tişörtümü geçirdim. Ayakkabılar valizini aramaya başladım. Bulamayınca koridora çıkıp Beril'e seslendim.
"Beriiiil! Ayakkabıları koyduğumuz valiz nerde?"
"Burda gel."
Hızlıca Beril'in odasına yöneldim. Aynanın karşısında eyeliner sürüyordu.
"Bak şu dolabın içinde. Ayağıyla gösterdiği dolaba gidip içinden kırmızı converse'lerimi çıkardım.
"Ay bu hava da converse mi giyinilir!"
"Ben giyinirim. Susta bana da eye liner çek. Bi beceremiyorum."
Eyeliner'ımı çektikten sonra rimelimi sürdü ve çıktık. Giyindiği açık mavi vücudunu belli eden dar elbise gerçekten çok yakışmıştı.
Alışveriş merkezine geldiğimizde hemen bikini bakmaya başladık. Yeterince var ama sonuçta bütün yaz burdayız. Birkaç bikini seçtikten sonra Beril'in seçtikleriyle beraber satın aldım. Allah'tan ikimizinde ingilizcesi iyi de iki çocuğuyla yolda terk edilmiş anne gibi hissetmiyoruz. Biraz mağzalarda dolaşıp şortlar, tişörtler, gözlük ve takı aldık. Biraz yorulmuştuk dinlenmeyi düşünüp yemek katına çıktık. McDonald's tan menü yedikten sonra Beril ellerini yıkmaya gitti. Elinde limonatalarla geri dönüyordu ki gerçekten yakışıklı bir çocuğa çaptı. Hemen çantamı alıp yanlarına doğru gittiğimde konuşmalarını duydum.

"Sen osun. Sabah sevgilimin üstüne de dökmüştün limonata."

Bulutlar Kadar Sonsuz YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin