chapter one

948 71 58
                                    

mirhabalar öncelikle uyarayım. Bu kitap aşırı mallık içerir. tşk. allaha emanet. okkibby
*multi Hazal^*
kelime sayısı: 480

öhöm,
düşünceleriniz belirtmeyi unutmayın xx
"Kanka bak bu çekilişi kazanırsam yemin ederim Atlanta'nın ortası da 'Erik Dalı Gevrektir'i açar göbek atarım ona göre."
"Seni tutan yok ki zaten."

Gözlerimi devirdim ve bilgisayarıma tekrardan umut dolu bir şekilde baktım.
Hadi ama! İki kişiyi çoktan açıklamışlardı ve sadece dört kişi gidiyordu. Şansım yoktu işte.
Bütün şansımı ilk okulda yanıma öğretmenimi sevdiğim çocuğu yanıma oturtturması için ikna ederken kullanmıştım galiba.
Onda da zaten heyecandan "Allah'ım Allah senden razı olsun!" demiştim.

Bu çekiliş benim için çok büyük bir anlam taşıyor. Düşünsenize sizi hiç tanımayan biri hayatınızı değiştiriyor. Aslında birçok kişinin hayatını değiştiriyor.
Ve onunla tanışma şansı buluyorsunuz. En yakın arkadaşım Gökçe ile şansımızı deneyip, Stranger Things ekibiyle tanışmak için Netflix'in kendi Twitter hesabında yaptığı çekilişe katılmıştık.
Kazanan, tüm ekip ile tanışacak üstüne üstlük tamı tamına 12 gün onlarla aynı evde kalacaktı.
Ve sanırsam 8. gün 3. sezonun tanıtımı için bir partiye de katılacaktı.

Bu demek oluyordu ki FINN WOLFHARD belki beni farkedebilirdi. Hiç hoşlanmasa bile arkadaş olabilirdim.

Ben içimden Finn ile düğünümüzde tırnaklarımı hangi renge boyamam gerektiğini düşünürken canım arkadaşımın sesiyle gerçek dünyama geri döndüm.

"Hazal 3. kişiyi de seçtiler. Üzgünüm ama şansımız varsa bile beraber gidemeyeceğiz..." gözlerim dolarken akmamaları için bakışlarımı tavana doğru çevirdim.

Sadece bir şey istemiştim. Tek bir şe-
Tamam tamam dürüst olmak gerekirse tek bir şey istemedim...

"Ben biraz çikolata getireyim. Görünüşe bakılırsa ihtiyacımız olacak.." ayağa kalktım ve hüzünle mutfağa yöneldim.

İhtiyacımız olan abur cuburlarla beraber odaya geri döndüğümde Gökçe ağlıyordu.
"Gökçe? İyi misin?" bana baktı. Gözleri parlıyordu adeta.

Yoksa?

"Seçilmişim Hazal. Seçilmişim. Bende kazandım!" ve bir anda boynuma sarıldı. Sırtını sıvazlarken bende ağlamak üzereydim.
"S-senin adına çok sevindim."
"Ben gerçekten üzgünüm. Keşke beraber gidebilseydik."

Birbirimize sarılı bir şekilde durduk. Kaç saat öyle kaldığımız önemli değildi. Asıl soru kaç saat boyunca ağladığımdı.

//-//-//-//-//-//-//

Gökçe gider gitmez bir de yastığıma sarılıp ağlamıştım.
Sabah olunca gözlerimin şiş olduğunu farkettim. Mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım. Annemle babam erkenden gitmişlerdi.
Ben yine yalnızdım.

Kapının çalınmasıyla düşüncelerimden arındım. Polis mi gelmişti yahu nasıl bir sert vuruştu o öyle? Biri kapıyı çalarken galiba gerçekten çalmaya çalışıyordu. İçimden kendi kendime söylendim.
"Sadece hayatım değil evin kapısı da elden gidiyeah.."

Kapıyı açtığımda karşımda Gökçe'yi ve onun iki kolunun altındaki seccadeleri  gördüm.
"Kızım napıyorsun sen? 'Kararsız kaldım hangi seccadeyi götürmeliyim?' demek için grldiysen anneanneme ulaşabiliriz. Ha yok 'Kanka sizin evin köşesinde ibadet edip gitçem diyosan geç şu köşe müsai-"
"Ay bi sus be! Allah bi çene vermiş gerisini koyvermiş! Ben bunları benimle birlikte şükür namazı kılmak istersin diye getirdim."

Bu kız neyin peşindeydi?

"Sadede gel Gökkuşum."
"Dün çekilişte 3. kişiye ulaşamamışlar. Yeniden seçim yapıldı. 3. kişinin yerini ben aldım ve sen de 4. kişisin."

Ben 4. kişiydim. BEN 4. KİŞİYDİM LAN!

Sanırım az önce yediğim mısır gevrekleri midemde horon tepiyordu.

bölüm sonuyeah
—————————

yaz geliyeah benim canım sıkılıyeah aklıma habire yeni kurgular geliyeah

~ROSES~ Finn Wolfhard Fan-Fiction 🌹🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin