chapter three

583 52 28
                                    

hojgeldinizZzZzZ işte yb.

kelime sayısı: 472

Hayır yani uçakta rahat etmek için giydin pijamaları, bari inmeden yarım saat önce gidip değiştirseydin di mi? Nasıl düşünemedik biz bunu ya...

Ben hala içimden buna yanarken Caleb pişkin pişkin gülüp bize bir soru yöneltti
"Bizi beklemiyordunuz herhalde?"Kendimi gülmeye zorlayarak bize yönelen soruya cevap verdim. Malum Gökçe pek dalgın görünüyordu.

"Yok canım tövbe haşa bekliyorduk da biz şey zannetmiştik böyle göbüşlü şirin bir amca alır bizi sete getirir filan. Arabadan böyle direk laps diye siz çıkınca bir şoka girmedim değil."

Ben Caleb'a uzun uzun açıklama yaparken Finn kıkırdıyordu. Gaten Gökçe'ye ismini sorduğunda Gökçe'nin nefes aldığını düşünmüyordum.

Gergin gergin otururken telefonuma gelen bildirimle ekranımı kaydırıp mesaja tıkladım.
Aile grubu işte.

Aileler yarışıyor
Gökçe'nin babuşu: İsmet gelde tavla oynayalım.
Gökçe'nin anosu: Hüseyin çöpü çıkart.
Gökçe: ya siz yan yana değil misiniz?

Kendi kendime gülerken araba durduğunda geldiğimizi anladım.
Aman tanrım bu evde mi kalacaktık?

Eve bakarken birisi yanıma geldi ve direk lafa daldı.
"Bende ilk gördüğümde böyle şaşmıştım. Gerçekten büyüleyici..." Finn benimle konuşuyordu. Finn. Benimle. Konuşuyordu.

İstemsizce dönüp arkama baktım. Evet gerçekten benimle konuşuyordu.

"Siz eşyalarınızı yerleştirin tam saat 18:45 de salonda olun. Kurallar falan filan derken yemeği yer bahçede otururuz."

Yaklaşık 20 dakika kalmıştı salona gitmemize.
Üstümüzü değiştirdik, saçlarımızı yaptık. Evdeydik ama evin içinde kimler kimler vardı.
"Aman aman nereye geldik bi anda neresi burası lan daha demin evdeydim eve götürün beni olum fenalık geçiriyorum lan harbi evde değilim lan daha demin evdeydim."
"Gökçe ojenin kokusu kafa mı yaptı kanki?"

Pembe ojesini kenara bıraktı ve bana döndü.
"Ben Gaten'a evlenme teklifi etçem bu akşam."

"Gökçe kendine gel, sakın saçma bir hareket yapma vallaha o pembe ojeyi içiririm sana bir hafta pembe sıçarsın Şeker Kız Candy gibi."
(Hadi İnşallah fav türk filmim tşk bb)
"Şaka şaka ya ben şaka yaptım sen relax."

Kapımız tıklatıldığında şok için de kapıya baktık.
"Gel!"
İçeri giren Sadie ile şokumuz ikiye katlandı.
"Şey sizi bekliyorlar herkes toplandı."
"Aman tanrım çok özür dileriz! Hemen geliyoruz." Sadie gülümseyip odadan çıktığında bizde hemen aynaya son bir kez bakıp aşağı indik. Daha doğrusu indim çünkü Gökçe'nin heyecandan çişi gelmişti.

Son basamağı da inip etrafa bir göz attım.
Ben herkese herkes de bana bakıyordu.
"Şey geciktiğim-iz için üzgünüm."
"Önemli değil bizde tam şimdi toplandık." Evin sözcüsü sanırım Caleb idi.
"Millie bahçe ile ilgilenen beyefendiye söyler misin çimler ıslak değilse puf atalım oraya."

Tanrım niye herkes bu evde çok kibardı? Umarım göstermeliktir çünkü benim çok kibar olduğum söylenemez.
Tam o sırada dikkatimi bir şey çekti.

Finn bana doğru bir adım attı. Benimde kalbim tekledi falan derken baktım bir de konuşmaya başladı.

Ne derse desin 'tamam' deme Hazal.
"Pijamalı haline kıyasla daha şirin olmuşsun."

Sakın 'tamam' deme Hazal. Sakın.

"Ah, şey, yani, şey, teşekkürle-" Derken dramatik anımız bölünmüştü.
Gökçe'nin son 3 basamaktan inememesiyle ve yere düşmesi -uçması, yapışması- ile o güzel anımız bozulmuştu.

bölüm sonu

——————————————————————

selamlar nasılsınız

~ROSES~ Finn Wolfhard Fan-Fiction 🌹🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin